Korkuyorum işte! Var mı diyeceğin ?

Hiç unutmuyorum, çocukken yazlıkta bir akşam yemeğinde, baş köşede oturan dedemin tişörtünden içeri uçarak bir danaburnu girmişti. Bütün masa ağzı açık bir şekilde kopacak pandomimayı beklerken, dedem hiç istifini bozmadan tişörtünün yakasını aralamış, danaburnunu iki parmağı ile incitmeden tutmuş, ‘’konacak yer mi bulamadın’’ der bakışlarıyla danaburnunu sakince bir ağacın altına bıraktıktan sonra yemeğine devam etmişti.

Haberin Devamı

Keşke aynı karizmayı geçen gün ben de sergileyebilseydim...

Ağaçlarımın arasına yeni bir tanesini eklemek için toprağı kazarken, bir süre sonra dipteki taşları çıkartabilmek için küreği bırakıp, dizlerimin üstüne çöktüm ve ellerimle toprağın dibini almaya başladım. Az sonra fark ettim ki, eldivenimin bilek kısmında kocaman bir şey duruyor. O ‘’bir şey’’in danaburnu olduğunu anlamam pek uzun sürmedi elbette.

Kazmayı küreği sağa sola fırlatıp attığım salto ve ters taklalar, artistik jimnastikçileri kıskandıracak cinstendi. Şaşkın bakışlarıyla beni izleyen arkadaşlarım ‘’Ne oldu?’’ diye sorduğunda, diken battı diye geçiştirmeye çalışsam da kısa süre sonra gerçek ortaya çıkınca birkaç saatliğine alay konusu oldum.

Korkuyorum işte Var mı diyeceğin

Haberin Devamı

Hep de aynı cümle : ‘’Bir de doğada yaşayan adamsın...’’

Çoğu zaman doğada olduğum için hangi böceğin zararlı, hangi örümceğin zehirli olduğunu aşağı yukarı bilirim. Ama hiç bir tehlikesi olmayan böcekten bile korkmanın ne anlamı olabilir ?

Columbia Üniversitesi'nden Joshua New şöyle anlatmış:

‘’Omurgalı hayvanları hedef alan güçlü zehirlere sahip bir grup örümcek, Afrika'yı insanlardan çok önce işgal etmişti. Burada, onlarla on milyonlarca yıl boyunca bir arada yaşadık. Atalarımız, bu yüksek zehirliliğe sahip örümceklerle her an, tahmin edilemez bir şekilde ve ciddi anlamda yüksek bir riskle karşılaşma ihtimaline sahiplerdi. Bir karadulun ısırığı sizi öldürmese bile, atalarımızın yaşadığı zamanlarda, bireyi haftalarca etkisiz hale getirebilirdi. Bu da, dış tehlikelere tamamen açık ve savunmasız hale gelmenize neden olurdu.’’

Tarih öncesi zamanlarda, hayatta kalabilmek için örümcek gibi canlılardan uzak durmak, bizim hayatta kalmamızı sağlamış. Bu ‘’hayatta kalabilme’’ dürtüsü ise zamanla DNA’mıza işleyerek bugün ‘’korku’’ dediğimiz duyguya ulaşmış.

Peki ama bunun sadece psikolojik bir açıklaması olamaz mı ?

Plymouth Üniversitesi Psikoloji Profesörü Jon May ise şöyle açıklamış:

Haberin Devamı

‘’Bizler parlak renkli kelebekleri ve şirin kuşları severiz. Ancak örümcekler koyu renklidir ve çok uzun, açılı bacaklara sahiptir. Şekil ve renkleri bizlerin en hızlı şekilde olumsuz ilişkilendirdiğimiz özellikleridir. Aynı zamanda bizler, görüş alanımızdan kayıp giden şeylere karşı çok hassas türlerizdir. Böcekler de hızlı ve tahmin edilemez bir şekilde hareket ederler.’’

İster hayatta kalabilme dürtüsü olsun, ister estetik kaygılar veya çocuklukta öğrenilen sosyal şartlandırmalar olsun... Böcek konusunda benim için netice şudur: Korkuyorum işte ! Var mı diyeceğin?

Yazarın Tüm Yazıları