Paylaş
Hafif, orta veya ağır nöbetlerin görüldüğü depresif nöbet, bir duygudurum bozukluğu olarak biliniyor. Depresif nöbet bozukluğunda, duygudurum çökmesi, enerji azlığı, fiziksel aktivitelerde azalma, haz alma kapasitesinde düşme, ilgi ve konsantrasyon kaybı, iştah kaybı, kayda değer bir yorgunluk, cinsel istekte azalma, olağan zamandan sabahları saatler önce uyanma gibi uyku bozuklukları, sabahları daha çok kötüleşen depresyon hali, kendine güvende azalma ve iştah azalması sık görülüyor. Bazı suçluluk fikirleri veya değersizlik düşünceleri sık bulunuyor. Duygudurum çöküntüsü günden güne küçük değişiklikler gösteriyor. Olaylara cevapsız kalınıyor. Gurur ve öz güven hemen hemen her zaman azalıyor ve en hafif şekillerinde bile kişide çoğu zaman kendini suçlu ve değersiz görme gibi fikirler oluşuyor. Çökkün ruh hali günden güne çok az değişiklik gösteriyor.
(1) Hafif depresif nöbette, yukarıdaki belirtilerin iki veya üçünden fazlası o anda genellikle oluyor. Kişi genellikle bu belirtilerden dert yanıyor ama aktivitelerini sürdürebiliyor. (2) Orta depresif nöbette, yukarıdaki belirtilerden dört veya daha fazlası tabloya eşlik ediyor. Kişi olağan aktivitelerini sürdürmede zorlanıyor. (3) Psikotik belirtisiz ağır depresif nöbette, ağır belirti veren depresyon nöbetleri belirgin oluyor. Çok sıkıntıda olan kişide kendine güven kaybı tipik olarak ortaya çıkıyor. Değersizlik ve suçluluk hissi tabloya eşlik ediyor. İntihar düşüncesi ve eylemleri sıkça görülüyor. Ruhsal zorlanmaya tepki olarak, olağan bedensel duyumlara olağandışı duyarlılık olarak ya da yalnızca kültürel bir ifade tarzı olarak somatik belirtiler (Karın ağrısı, baş dönmesi, sırt ağrısı, bayılma nöbetleri, nefes darlığı, kabızlık ya da ishal, vb.) ortaya çıkar. (4) Psikotik belirtili ağır depresif nöbette, yukarıdaki tabloya ek olarak hallusinasyonlar (Ruhsal bozukluklarda sıklıkla karşılaşılan bir durum olan varsanı, bir his organını uyaran hiçbir nesne veya uyarıcı olmaksızın, alınan bir sanının varlığına inanma durumudur) hezeyanlar (saçma sapan konuşma, saçmalama), psikomotor gerilik (Fiziksel yapıda ve sinir kas işlevlerinde bozulma) tabloya hâkim olabiliyor. Bu durumdaki kişi, istirahat halinde bilinçsiz oluyor. Kuvvetli bir dış uyaran ile yüzde ağrı mimikleri görülebiliyor veya inleme sesi gibi tepkiyle cevap verilebiliyor ama anlamlı cevap alınamıyor. Olağan sosyal aktivitelerin imkânsız olduğu bu durum ağır “stupor” tablosu olarak biliniyor. Hayatı tehlikeye atan intihar, dehidrasyon (İnsan bedenin aşırı derecede sıvı kaybetmesi) veya açlık ağır durumlarda tabloya eklenebiliyor.
Depresif nöbetlerde çoğu zaman serotonin ve noradrenalin üzerinden etki yapan antidepresan ilaç tedavisi ve buna ek olarak duygular, düşünceler ve davranışlar üzerine odaklanan psikoterapi tedavide birlikte yeterli olabiliyor. Bilişsel olumsuzlukları ve öğrenilmiş çaresizlik düşüncelerini gidermeye yarayan psikoterapi, iyileşmeyi hızlandırıyor ve tekrarlayabilen bir ruhsal bozukluk olan depresyonun tekrarını önleyebiliyor. Çünkü terapi ile kişinin farkındalığı artıyor, egosu güçleniyor ve depresyonu engelleyecek başa çıkma yöntemleri öğrenilebiliyor. Depresyonu oluşturan nedenlere yönelik olarak psikososyal stres faktörlerinin ortadan kaldırılması süreç içerisinde iyileşmeyi hızlandırıyor. Ancak depresyon tedavisinin mutlaka psikiyatrist kontrolünde yapılması ve intihar riski olanların hastaneye yatırılması gerekiyor.
Belli aralıklarla nefes alıp verme yoluyla rahatlama, bir yere uzanarak baş kısmından başlayarak ayaklara kadar bölge bölge gevşeme, yoga, düzenli ve sağlıklı beslenme, hobi edinme ve hobilere vakit ayırma, ruhsal sorun yaratan durumların nedenlerini araştırıp bulma ve ortadan kaldırma, duyguları açık ve uygun bir şekilde paylaşma, kısa bir tatile çıkma, sosyal destek alma, iletişim becerilerini güçlendirme, düzenli spor yapma gibi etkinlikler depresyonla mücadelede çok işe yarıyor.
Paylaş