GeriEtkinlikler Sayın Okuyucu Dur Bi Dakka!
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Sayın Okuyucu Dur Bi Dakka!

Sayın Okuyucu Dur Bi Dakka!

Paso Tiyatro’nun söyleyecek 2 çift lafı var...

İş stresinden, kötü haberlerden yani canınızı sıkan her şeyden birkaç saatliğine uzaklaşmak ve karnınız ağrıyana kadar gülmek istemiyorsanız, durun bir dakika! Bahsi geçen oyun da bu röportaj da size göre değil.

Bu sezonun iddialı oyunlarından “Dur Bi Dakka”, sadece fantastik komedi sevenlere değil, gerçekten gülmek isteyen herkese hitap eden “sınıfsız” bir oyun. Bu tanımı neden yaptığımı şimdi söylemeyeceğim, okudukça siz göreceksiniz.

Oyuncuları Müjdat Gezen Sanat Merkezi (MSM) mezunu olan Paso Tiyatro ekibi, Apo Kaya’nın yazıp yönettiği bu yepyeni oyunla sahneleri sallarken biz de fırsatını bulup görüştük ekiple.15 kez sahneledikleri oyunlarının dikkat çeken birçok özelliği var. Mehmet Turgut’un 46 ekibinden Fethi Karaduman’ın hazırladığı afiş ve barkovizyonda karşınıza çıkan Mustafa Üstündağ’ın desteği Paso Tiyatro oyuncularını motive eden unsurlardan biri. Geri kalanını da söyleşi yaptığımız Apo Kaya ve oyuncular Derya Karadaş, Korhan Herduran, Melina Özprodomos ve Enis Aybar anlatsınlar…

Oyunun konusu ve oyuncular hakkında kısa kısa bilgiler için foto galeriyi tıklayın.

[fotogaleri=350]

Bu ekip “Dur Bi Dakka”dan önce bir oyun çıkardı mı?

Apo: Hep beraber bazı projelerde okul oyunlarını çıkardık, benim yönettiğim oyunlardı onlar. Hatta Derya’ların mezuniyet oyununu ben yönetmiştim okulda. Farklı farklı projelerde bulunduk ama bu ekip yani Paso Tiyatro ilk kez bir oyun çıkarıyor.

Enis: Hepimizin ortak noktası MSM’den ziyade Apo Kaya aslında.

Oyunda gördüğümüz yüzler tiyatronun kadrosu mu, yoksa oyun kadrosu mu sadece?

Apo: Muhtemelen böyle devam edecek kadro. Bize katılanlar olabilir. Başka bir tiyatroda iş bulup giden arkadaşlarımız da olabilir. Bir de işe proje bazlı bakmak lazım. Şimdikinde 13 kişiydik. Yarın yazılacak oyunda belki 8 kişi olacağız ama Paso Tiyatro’nun kadrosu budur. Geleceğe baktığımızda kendi sahnemizin olması önemli. Öyle olursa muhtemelen repertuar tiyatrosuna dönüşeceğiz. Şu anda tek oyun üzerinden gitmek durumundayız.

Ne vaat ediyorsunuz seyirciye?

Enis: Ben tiyatromuzun kendi dilini oluşturduğunu düşünüyorum, haksız mıyım?

Apo: Evet. Komedi yaparken bizim gülmediğimiz şeyleri insanlara sunmayı düşünmüyoruz. Bazı oyunlarda görüyoruz, belki oynayanlar kendileri gülmüyorlar. TV’den gelen reyting mantığıyla insanları A,B,C,D diye sınıflara böldüler. Yapılan işleri de yok “Bu C grubuna hitap eder, bu D’ye” gibi sınıflandırdılar. Biz her gruba hitap ediyoruz. Yani bu oyunu kalkıp Şırnak’ta oynadığımızda da güleceklerine eminiz.

Turne planınız var o halde…

Apo: Tabii ki. Diyarbakır’a gitmek gibi bir durumumuz var. Doğu’ya gitmeyi çok istiyoruz. Çünkü oyunun içinde Türkiye’yi anlatması gibi bir lezzet var. Doğulu bir türkücünün bir anda Batılı bir ailenin içine düşmüş olması bir noktada Türkiye’nin gerçekliğini de anlatıyor. Bir açıdan kültür farkının hiç önemli olmadığını, insan olmanın önemli olduğunu anlatıyor.

Enis: Oyun aynı zamanda Türk kadını ile Türk erkeğinin bakış farklılığına da değiniyor. Erkek bir şey yapabilir ama kadın onu yaptığı zaman olmaz. Derya’nın oynadığı rolde aslında biz bir kadın ve erkeğin çelişkisine de gülüyoruz.

Bu oyun için “güldürürken düşündürüyor” diyebilir miyiz?

Apo: Bu oyununda güldürürken düşündürme gibi bir kaygımız yok. Bizim önermemize ne denebilir ki; “Ölürseniz sakın ha geri dönmeyin. Dönerseniz de kadın ya da erkek olacağınıza dikkat edin” mi? (Gülüşmeler)

Enis: Cem Yılmaz diyor ya güldürürken düşündürme üzerine “Ben o kısmı hallettim sen gül!”

Peki, oyunda öteki dünya inancına yönelik bir eleştiri yok mu?

Derya: Aslında her karakterle ilgili bir söylem var. Evin kızında bugünün sorgulamayan popüler gencini, avukat Nejat’ta adalet sisteminin değerlendirilmesini görüyoruz. Öbür dünya ile ilgili ise“Yaşarken bunların kaygısına düşmeyin, hayatın tadına bakın” mesajı var denebilir. Aslında böyle ayıkladığımız zaman eleştiriler de var. Ama oyun biz insanlara bunu söyleyeceğiz diye kurulmadı.

Seyirciyi izlerken eğlendiren ve oyun bittikten sonra da bu etkisi devam ettiren bir etken var oyunda. İlk sahnelediğimiz sıralarda sevimsiz şeyler yaşadık bu ülkede; deprem, şehitler… Seyirci ise oyunu izleyerek birçok şeyden sıyrıldıklarını, keyif aldıklarını ve günlerce bunu devam ettirdiklerini dile getirdiler. İnsanlara bunu yaşatabilmiş olmak bizi çok motive etti.

Apo: Çok da eleştirel durmamak adına bazı yerleri kırptık oyunda çünkü insanların inançlarına saldırı gibi gelebilirdi amacımız öyle olmasa bile. Örneğin; melekleri bir dine mensup olarak görmüyoruz biz oyunda. Onlar sadece melekler ve yukarıdalar.

          

Sayın Okuyucu Dur Bi Dakka
          

Salim ve Ayhan karakterlerinin Doğu şivesiyle konuşuyor olması, komediyi artırmak için özellikle mi kullanıldı?

Apo: Durum komik olmasaydı diyalekte gülmeyebilirlerdi. Bunun yanında Derya’nın diyalekti çok iyi bir şekilde kullanıyor olmasının da etkisi var. Bazen benim yazarken düşünmediğim şeylere, o kadar fazla şey katıyor ki ben bile şaşırıyorum. Tabii diyalekt komik unsurlardan biri ama sırf daha komik olur diye seçmedik. Baktığımda nasıl bir durum bana komik gelir: Bir erkeğin ruhu bir kadının içine girerse ve o erkek ile kadın bambaşka kültürlere sahipse komedi zaten doğuyor. 

Derya Hanım, hem kadın hem de erkeği aynı anda oynamak zorladı mı sizi? Nasıl hazırladınız role?

Derya: Tekstin oluşum sürecinde çok zorlanmıştım çünkü çok bıçak sırtı bir oyun. Erkeğin kadını oynaması o efeminelikten kaynaklı sempatik görünüyor ama kadın doğası gereği zaten yumuşak olduğu için erkeğin ona göre daha kaba olan durumu pek yakışmıyor ve seyirciyi rahatsız edebiliyor. Böyle bir rol gelince de düşünmem gerekiyordu. Çok gözlem yaptım tabii, erkek arkadaşlarımla çok takıldım, tespih çektim, bağdaş kurup oturdum. Hazırlanırken seyirciyi rahatsız etmemeyi hedef seçtim hep.

Apo: Bir de şu var: Derya’nın oynadığı karakterde, beden bir kadına ait olduğu için hormonları onu bazen kadın gibi davranmaya da itiyor ve bu durum oyuncuyu rahatlatıyor.

Derya: En keyifli yanı da bence o. Salt erkek üzerinden devam etseydi, belki bugün yakaladığı etkiye ulaşamayabilirdi. Kızının güzelliği onu cezp ediyor ama bir yandan da hormonları onu annelik yapmaya itiyor. Dolayısıyla tekstte çok güzel kurulduğu için her şey çok zorlanmadım.

Çatışması olan bir diğer karakterler de melekler ve biz onların cismini bile bilmiyorken, Korhan Bey siz acemi bir meleği canlandırıyorsunuz. Siz anlatır mısınız biraz da hazırlık aşamanızı?

Korhan: Oyunun en fantastik kısmı gösterdiğimiz Araf yani meleklerin olduğu kısım ve oyunun izlenilebilirliği açısından tehlikeli bir yer. Role hazırlanırken eleştirilerden ziyade biraz ezber bozarak bakmaya çalıştım. Melekler böyle de olabilir, hepsi standart değildir belki hatta birini kan tutuyor olabilir (Gülümsüyor). Bu gibi öğelerle fantastik yönünü güçlendirmeye çalıştık. Acemi melekte ise bir sempatiklik yakalamak durumundaydık. Bir de bebekken ölenler diğer tarafta hayatlarına melek olarak devam ediyorlar diye bir bilgi var. Hiçbirimiz görmedik ama Michelangelo’nun da eserlerinde hep gördüğümüz gibi melekler hep bebektirler, al yanaklı sempatiktirler. Ben de iri bir bebek olduğum ve çok konuştuğum için karakteri biraz oraya yatırdım diyebilirim. Umarım seyirciye de sempatik gelmiştir ve o riskli kısmı kırmıştır.

Enis: Ayrıca Melekler Şehri’nde yapılınca oluyor da biz yapınca mı olmuyor (Gülüşmeler). Tabii bu bıçak sırtı durumu aşmak için esnekliğimiz de var. Geçende provalarda Apo bir yeri kesti mesela bu yüzden. Hatta bu yüzden oyun 3 ayda epey değişti.

Özellikle Derya’nın küfürlü konuşması seyirci tarafında sıkıntı yarattı mı?

Derya: Oyunda Salim karakteri küfrettiğinde ortamda soğuk hava eserken Ayhan ettiğinde gülüyorlar. Bazı küfürleri kırptık yine de. Bilmiyorum niye ama küfre çok gülüyorlar :)

Enis: Güldüremezseniz çok tehlikeli tabii…

Oyundaki aile yapısı epey karmaşık ilişkiler barındırıyor. Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor. Neden böyle bir model seçtiniz?

Apo: Eeeee… Zorlamayalım hiç, kurgu için varlar. Bu komediyi standart bir aile yapısı içinde de ele alamazdım. Herhalde zengin bir aile içinde olur diye düşündüm. Ben de zengin bir adam olmadığımdan rahat rahat yazdım (Gülüyor). Kurgu olarak baktığımızda da hepsinin tek tek bir sürprizi ve derdi olmak zorunda ki bu matematik olabilsin. Ayhan karakterinin ve anneannenin kumar borcu üzerine dönüyor olaylar.

                 

Sayın Okuyucu Dur Bi Dakka
                 

Prova ya da oyunlar esnasında şimdiye kadar yaşadığınız komik ya da unutulmaz anlar var mı?

Melina: Mustafa Albora’nın sürpriz yapıp oyuna gelmesi bizi inanılmaz heyecanlandırdı. Onu seyirciler arasında görünce “Bütün bildiklerimi unuttum” dedim kuliste. Herkes birbirini sakinleştirmeye çalışıyor ama aynı zamanda herkes heyecandan ölüyordu. Aradan bakıyoruz oyun esnasında gülüyor mu diye. Tebessüm ediyor mesela biz “İşte güldü!” diyoruz (Kahkahalar).

Korhan: Bizde çok emeği olduğu ve ona karşı bir sorumluluk hissettiğimiz için böyle bir sınav hissi yarattı hepimizde. Aslında hiç konuşmadan hepimiz “Biz bu mesleği yapacağız” sözünü vermişiz. Oyunun sonunda gösterdiği reaksiyondan da anlaşılacağı üzere geçtik sınıfı bir kez daha.

Siz hiç gülüyor musunuz oyuna? Sahnedeyken tabii…

Melina: Tanıdık izleyici gelince daha çok gülüyorsun. Bir arkadaşımızın son sahnelerde attığı kahkaha Derya’nın da gülmesine neden oldu.

Derya (Muzipçe arkadaşlarına bakarken): Oyunda çok doğaçlama yapmam çünkü seyirciden önce ben gülüyorum. Hele Melina ve Enis gibi oyuncular çok tehlikeli bu durumlarda. Bir oyuncu güldüğünde diğeri toparlar normalde ama bizde tam tersi oluyor. Herkes birbirinden fazla gülmeye başlıyor. Oyun duruyor. Apo beni azarlayınca “Ben toparlıyordum da seyirci toparlayamadı” diye bile savundum kendimi (Kahkahalar).

TV deneyimleriniz var mı?

Melina: Hepimizin var aslında ama popüler roller değildi. Ben 13 bölüm Yaprak Dökümü’nde oynadım sonlarına doğru. Ama o anlık etki yaratıyor tabii. Sokakta görününce tanınıyorsunuz, sonra tükeniyor.

Derya: Yüzlerin tanınmasının tiyatroya çok etkisi oluyor. Aramızdan birinin tanınmış biri oyuncu olması seyircinin algısını çok değiştirirdi. O nedenle Paso Tiyatro ekibi olarak umarım TV’de de işler yaparız ve tiyatroya bir dönüşüm sağlarız.

Apo: Oyunumuzda bir isim de var ayrıca. Mustafa Üstündağ. Bir ara onu bir TV programından çağırdılar bu oyunla ilgili. Barkovizyonda sadece 2 dakika görünmesine rağmen onu istediler. Ama biliyoruz ki gelecekte bizi de çağıracaklar (Gülüyor).

Paso Tiyatro’yu bir program gibi TV’ye taşıma düşünceniz var mı?

Apo: Olabilir. “Dur Bi Dakka” ile ilgili bazı görüşmeler oluyor. Bize gelen teklifler oluyor oyunun dizi ya da sinema haline dönüştürülmesine yönelik. Biz de onları değerlendireceğiz. Tabii önce tiyatrosunu izletmek istiyoruz. Çünkü tiyatro bizim için gerçekten önemli ve iyi bir yerdeyiz, çok eğleniyoruz şu anda.

Parantez içlerindeki "gülüşmeleri" sıkça ekleyerek ne kadar eğlenceli bir ekip olduklarını aktarmaya çalıştım size. Oyunu izleyenlere ya da izleyecek onlara tavsiyem: Oyunculardan birkaçını bir arada görürseniz, hemen yakalarına yapışıp sohbete koyulun. Çünkü sadece sahnede değil gerçek hayatta da enerjinizi yükseltebilirler.

Tüm ekibe değerli paylaşımlarından ötürü teşekkür ederiz.

Röportaj: Hanife Yaşar

Söyleşi esnasındaki fotoğraflar: Merve Hazinedaroğlu 

False