GeriEtkinlikler Saraçoğlu çiftinin ilk röportajı Hürriyet Aile’de
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Saraçoğlu çiftinin ilk röportajı Hürriyet Aile’de

Saraçoğlu çiftinin ilk röportajı Hürriyet Aile’de

Yaprak Dökümü'nün Tahsin'i ve eşiyle keyifli bir sohbet.

Şirin Sevinç ve Ahmet Saraçoğlu çifti, 15 Ağustos’ta evliliklerinin 3. yılını dolduruyor ama aslında onların ilişkisi tesadüfi karşılaşmalarla uzun yıllar önce başlamış. Evliliklerinin ilk yılını iş yoğunluğu nedeniyle doyasıya yaşayamayan iki oyuncu, şimdilerde düzene giren hayatlarının tadını çıkarıyor. Biz de bu düzene şahit olmak ve Saraçoğlu çiftinin ev halini görmek için onları mutfağa sokmayı başardık. 

Şirin Hanım da Ahmet Bey de Ankaralı olmasına rağmen yolları bu şehir dışında kesişmiş hep. Şirin Sevinç baba mesleğine olan yatkınlığından Dil Tarih Tiyatro Bölümü’nü okuduktan sonra 1999’da Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne gelip (MSM) eğitim almış. O yıllarda Ahmet Bey aynı okuldan mezun olup asistanlık yapmaya başlamış. Sıkça yaşanan karşılaşmalar ve akıllarda olmayan aşkın hikayesini dilerseniz onların ağzından dinleyelim.

Ahmet: Şirin MSM’de 1 yıl okuduktan sonra Akademi İstanbul’a geçti ve daha sonra Ankara’ya döndü. Ama 1-2 yıl arayla da olsa denk geldik bir şekilde. Mümtaz (Sevinç) abinin oyunlarında, Büyükada’da dizi çekerken, hatta bir kere tatilde ve bir televizyon projesinde karşılaştık hep.

Erkan Taşdöğen’in “Vampirle Görüşme” adlı skeçlerden oluşan bir programı vardı. İkimiz de skeç grubu içindeydik. Aslında o zamanlar perçinlendi aramızdaki ilişki. 2005 yılında flört etmeye başladık.

Şirin: Çok peşimde koştu bu arada (Gülüyorlar).

 

Saraçoğlu çiftinin ilk röportajı Hürriyet Aile’de
 

“Bizim gönül gözümüz bir”

Hem tiyatro hem diziler derken yoğun olduğunuzu düşünüyorum. Ahmet Bey Mudanya’ya gidip geliyor mesela. Ev hayatınızı nasıl etkiliyor bu durum?

Şirin: Evlendiğimizde Ahmet Yaprak Dökümü’nde oynuyordu ve tiyatro ile birlikte 40 il gezdiler. Benim de genellikle yurt dışında oluyordu işlerim. Dolayısıyla birbirimizi çok özlüyoruz ama görüşemiyor değiliz. İki insan birbirini görmek istiyorsa her şekilde görüşür bence. O Bosna’ya gelir ben de Mudanya’ya giderim ki gidip geliyorum. O yüzden sorun olmuyor. Bizim gönül gözümüz bir (Gülüyorlar).

Ahmet: Açıkçası ilk 1.5 yılı pek anlamadım. Hem 2 ayrı tiyatro hem de dizi vardı. Bir bavulu bırakıp diğerini alıyordum evden. Oyunlar azalınca rahatladım. Bu sefer de Şirin beni 6 ay evden çıkaramadı çünkü evi çok özlemiştim. Ama şimdi dengeyi kurduk. Bunda Avrupa Yakası’ndan Anadolu Yakası’na taşınmamızın da etkisi var, köklü bir değişiklik oldu bizim için.

Bu yakada hayat biraz daha sakin, değil mi?

Ahmet: Kesinlikle öyle. Diğer yakada boş vaktinizde yapamayacağınız birçok şeyi burada rahatlıkla yapabiliyorsunuz. Çıkıp bir yürüyüş yapmak bile kolay, yokuş yok en azından.

Şirin: Bisiklet yaptırdık kendimize mesela. Karşı tarafta bisiklete binmek mümkün değildi.

“Çocuğumuz olsun istiyoruz”

Bu sakin yaşama bir çocuk dahil olur mu yakın zamanda?

Şirin: Mahalle baskısı yok değil üzerimizde ama biz de bir evladımız olsun istiyoruz. Kariyerlerimiz peşinde olmamız buna bir engel değil.

Ahmet: Geçim problemi olmayan, kendi ayakları üzerinde durabilenler için büyütülecek bir konu da değil zaten. Birçok arkadaşımız var çalışırken çocuğunu da büyüten. Dolayısıyla ikimiz de istiyoruz ama henüz zamanı belli değil.

Sohbetimiz yavaş yavaş mesleki konulara doğru ilerlemeden önce Saraçoğlu çiftinin mutfaktaki keyifli anlarını izlemek ister misiniz? Bakın ellerinin hamuruyla hangi işlere kalkıştılar :)

[video=hurriyetaile_video/ahmetsaracogluvesirinsevinc.flv]

Aranızda duygusal bir paylaşımın yanı sıra bir de mesleki paylaşım söz konusu. Birbirinizi mesleki açıdan eleştirir misiniz? Nasıldır bu yöndeki ilişkiniz?

Şirin: O konuda çok açık sözlüyüzdür. Başka bir meslektaşa söylesen kavga çıkaracak şeyler söyleriz. Yalan söylesek anlaşılır zaten, sonuçta aynı iş yapıyoruz.

Mesela “Al Yazmalım”da nasıl buldunuz Ahmet Beyi?

Şirin: Kahkahalarla güldüm o halini görünce. Küçük parmağındaki yüzük, tespih, pantolon vs. Hele bir mor gömleği var ki gülmekten kırılıyorum. Elbette Şirin olarak eleştirilerimi söylüyorum ama o zaten işini çok iyi yapan bir oyuncu. Hocam diyebilirim. Oyunculuk ve tecrübe açısından ondan öğreneceğim çok şey var (Karşılıklı öpücükler atılıyor).

Tecrübe konusuna gelmişken oyunculuk merakınız ne zaman başladı, nasıl gelişti?

Şirin: Babamın mesleği olduğu için kaçınılmazdı bir anlamda benim için. 7-8 yaşlarından itibaren kulislerde büyüdüm. Çocukken bundan etkilenmemek mümkün değil.

Ahmet: Benim ailemde öyle bir durum yoktu ama çocuk oyunlarına hep giderdim. Bir keresinde 6 yaşındayken babam beni yetişkin oyununa götürdü. Küçük olduğum için salona almadılar ama babamın ricasıyla ışık odasından izledim oyunu ve çok etkilendim. Kabataş Erkek Lisesi’nde tiyatro koluna girince oyuncu olmaya karar verdim. Tiyatro hala da devam ediyor. Bir de 2005 yılında arkadaşlarımla kurduğumuz bir tiyatromuz var: İstanbul Kraliyet Tiyatrosu. Biraz erkek ağırlık bir kadromuz var ama yeni sezonda kadın oyuncular da dahil olacak aramıza.

Şirin Hanım bu kadın oyuncular arasında olabilir mi?

Şirin: Bu sezon Tiyatro Kare’de “Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun” oyununda yer alıyorum. Zaten şu ana kadar İstanbul Kraliyet Tiyatrosu’ndan da bir teklif gelmedi. Gelirse neden olmasın (Gülüyor).

Gelse bile bakalım Şirin Hanım beğenecek mi rolü?

Ahmet: O da var tabii. Beğenmeyebilir de. Bir de biz tiyatroda erkek olarak sevgili ya da eşlerle pek tasvip etmiyoruz. “Sorunsuz tiyatro” bizimki (Gülüyorlar).

“Al Yazmalım dizisi beklentiyi yükseltti”

Gelen projelerde nasıl bir seçicilik tavrı izliyorsunuz?

Şirin: Elimden geldiği kadar ben de seçici olmaya çalışıyorum ama bu tavır biraz da lüks bizim için. Bu lükse ulaşabilmek için de belli bir yolu kat etmek gerekiyor. Ahmet’in seçiciliği ile benimki aynı değil sonuçta. Olabildiğince iyi projeler içinde yer almak istiyorum tabii.

Ahmet: Evde de konuşuyoruz, karşılıklı değerlendiriyoruz bir tiyatro ya da sinema/dizi teklifi geldiğinde. Gelen rolü oynamak isteyip istemem öncelikle oyuncunun tasarrufunda ama sonraki aşamalar da önemli. “Senaryo nasıl, yapım şirketi hangisi, oyuncu kadrosu kimlerden oluşuyor, hangi kanalda ne zaman yayınlanacak?” gibi soruların cevaplarını düşünmek zorundayız. Çünkü işin gidişatı başta göründüğü gibi olmayabiliyor. Dolayısıyla baştan iyi olacağını düşündüğünüz projeye dahil olup gösterebileceğiniz en iyi performansı göstermeniz gerekiyor.

Saraçoğlu çiftinin ilk röportajı Hürriyet Aile’de

“Al Yazmalım” da gidişatı tahmin edilemeyen bir proje miydi?

Ahmet: Orijinal metnin günümüze uyarlanmış bir hali olacağı baştan belliydi. Ne kadar yerini buldu, ne kadar izlendi? Orası tartışılır ki çok izlenen dizilere göre daha az izleniyor elbette ama 39 bölümle sezonu bitirecek ve bu bir sezon devam etmiş bir proje anlamına geliyor. Bu önemli bence. Bir de filminin herkesçe biliniyor olması bir riskti tabii, beklentiyi yükseltti.

Dizilerin sayısı çok fazla, bence bu da etkili. Siz bu gidişatı nasıl yorumluyorsunuz?

Şirin: Bence artık “evde olma” haliyle alakalı bir durum. Ne kadar eskisi gibi sosyaliz? Evde oldukça televizyon da açık kalıyor. Dolayısıyla “hoşlanmadığımız” yayınların devam etme nedeni de bizleriz. Bu kadar fazla dizilere bağımlı olmak hoş değil. Alıcı oldukça sektör üretmeye devam ediyorum haliyle.

Ahmet: Benim sektöre de bir eleştirim olacak. Televizyonculuk dediğimiz şey arka arkaya 3 dizi koymak, sabah kuşağını kadın programlarıyla doldurmak değil. Böyle olunca da insanlar daha fazla dizi izliyor. Televizyonculuk anlayışı değişmedikçe dizilerin sayısı da süreleri de böyle olacak. Gerçek bir devrim gerekiyor bu sektörde. Sektördeki her icraatçı ile birlikte hadi gelin yapalım bunu! Şu işi dünya standartlarına çekelim. Oyuncular Sendikası bunun için çalışıyor, yönetmenler, oyuncular, teknik ekip hepsi bunu istiyor. Neden yapmıyoruz ki? 

“Şehir Tiyatroları sorunu, seyirci sahiplenirse çözülür”

Düzen sorunuyla ilgili gündemdeki bir diğer sıcak konu da Şehir Tiyatroları’nın durumu. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şirin: Bir bürokratın tiyatro yönetimine gelebilmesi için bu işin eğitimini almış olması ve faaliyet gösteriyor olması gerekir. Özelleştirme konusuna gelince… Tiyatronun yaraları yok değil elbette ama bunun sanatçısıyla sendikasıyla yani hep birlikte ortak bir paydada buluşulup çözülmesi gerekiyor. Birbirimizi dikkate almamız ve dinlememiz gerekiyor. Çok üzülüyoruz bu duruma ve hiçbir kuruma bağlı oyuncular olmasak da sonuna kadar destek vermeye devam edeceğiz.

Ahmet: Dünyanın her tarafında Ulusal Tiyatro diye bir kavram mevcut. Devletin, belediyesinin ciddi oranda desteklediği tiyatrolar bunlar. Bizdeki gibi cüzi bir destekten de bahsetmiyorum. Dolayısıyla “Devlet eliyle tiyatro olmaz” yanıltıcı bir söylem.

Diğer yandan şunu unutmamak gerekir ki bu ülkede Şehir Tiyatrosu kurumu (Darülbedayi adıyla) cumhuriyetten eskidir. Böyle bir kurumu özelleştirmek doğru değil. Hadi özelleştirdiniz, o zaman tarihi yapısını ve kimliğini korumanız gerekir. İşin içinde sanat varsa tepeden inme tavırlar olmamalı. Devlet aksine bu kurumu yaşatmak ve güçlendirmek için destek olmalı. Dünyaya tanıtmada destek vermeli. Çünkü dünyaya baktığınızda böylesine köklü kurum sayısı çok az.

“Aman kapatılsın ne olacak?” tavrı var. Olmuyor işte. Kültürümüz, tarihimiz gidiyor elimizden. Böyle giderse ben ileride çocuğuma Darülbedayi dediğimde yüzüme boş boş bakacak. Sadece tiyatro için de geçerli değil bu. Hayatımızın tüm alanlarında çabuk vazgeçer olduk.

Eylemler yeterli olacak mı sizce?

Ahmet: Eylemlere katıldım ama beklerdim ki seyirci de bizim kadar hassasiyet göstersin. Sezon boyu biletlerini alan şehir tiyatrosu müdavimleri var sonuçta. Seyirci sahiplenirse bu iş çözülür diye düşünüyorum. Çünkü bu aslında seyircinin de elinden alınan bir özgürlük.

Ahmet Saraçoğlu ve Şirin Sevinç çiftine, güler yüzlü paylaşımları ve tabii ki lezzetli kurabiyeleri için çok teşekkür ederiz.

Röportaj: Hanife Yaşar

Fotoğraf&Video: Mutlucan Şen

False