GeriSağlık Pek çok kişide var! Pandemiyi daha sağlıklı geçirmenin anahtarı ise...
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Pek çok kişide var! Pandemiyi daha sağlıklı geçirmenin anahtarı ise...

Pek çok kişide var! Pandemiyi daha sağlıklı geçirmenin anahtarı ise...

Günümüzde artık pek çok kişide görülen diyabet, kanda dolaşan glukoz, yani kan şekeri yüksekliği ile seyreden bir metabolizma hastalığı. Pandeminin yaşantımızda getirdiği birtakım değişikler, diyabet hastaları için çeşitli problemleri de beraberinde getirdi. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Profesör Doktor Temel Yılmaz ile hem diyabeti hem de salgın sürecinin hastalara etkisini konuştuk.

Diyabet kanda dolaşan glukoz, yani kan şekeri yüksekliği ile seyreden bir metabolizma hastalığıdır. Pankreastan salgılanan insülin hormonu, vücuttaki glukoz metabolizmasını düzenler. Bu hormonun eksik salgılanmasının ya da hiç salgılanmamasının şeker hastalığına sebep olur.

İnsan vücudundaki tüm hücrelerin en büyük enerji kaynağı glukoz, yani kan şekeridir. Beyin ise enerji kaynağı olarak sadece glukozu kullanır. Besinlerle alınan karbonhidrat, yağ ve proteinler; bağırsaklarda glukoz, yağ asiti, aminoasitler gibi yapı taşlarına ayrıştırılarak dolaşım sistemine geçer. Glukozun enerji kaynağı olarak kullanılabilmesi için dolaşım sisteminden hücre içine girmesi gerekir. İşte, bu noktada insülin hormonu devreye girer.

Pankreastan kan dolaşımına salgılanan insülin hormonu glukozun kandan hücre içerisine girmesinde rol oynar. Pankreastan insülin salgılanmasının azalması durumunda glukozun hücre içine emilimi bozulacağından kandaki glukoz düzeyi artar ve şeker hastalığı gelişir.

Diyabeti sadece kan şekeri yüksekliği olarak düşünüp bu hastalığı basite indirgemek oldukça yanlıştır. Kanda yüksek oranda dolaşan kan şekeri; kılcal damarlarda, organlarda ve sinirlerde birikerek birçok hastalığa sebep olur.

Kan şekerinin kanda yükselmesine ‘hiperglisemi’ denir. Hiperglisemi teşhisi için 8 saatlik açlığı takiben yapılan kan şekeri normal değerinin 100-110 mg/dl olması gereklidir.

Kandaki kan şekeri yüksekliği kontrol altına alınmazsa ve yükseklik sürekli devam ederse iç organlarda ciddi yapısal hasarlara sebep olur.

Diyabet belirtileri ve risk faktörleri nelerdir?

Diyabetin kan şekeri yüksekliğine bağlı olan belirtileri diyabetin klasik 3P belirtisi olarak adlandırılır. Bu belirtiler şu şekilde sıralanabilir;

- Polidipsi (Aşırı susama ve su içme isteği, sıvı alımında belirgin artış),
- Poliüri (Çok sık idrara çıkmak),
- Polifaji (Çok fazla yemek yeme isteği, iştah artışı).

Bunların dışında sık görülebilecek diğer diyabet belirtileri arasında;
- Yorgunluk ve halsizlik,
- Ağız kuruluğu,
- Sık ve aşırı acıkma,
- Açlığa tahammülsüzlük,
- Ağızda aseton kokusu,
- İstem dışı kilo kaybetme,
- Göz merceğinden sıvı çekilmesine bağlı olarak bulanık görme,
- Görme bozuklukları izlenebilir.

Yüksek kan şekerinin sinirlerde yaptığı hasara bağlı olarak özellikle ayak tabanlarında olmak üzere;

- Ellerde ve ayaklarda hissizlik,
- Ellerde ve ayaklarda yanma,
- Ellerde ve ayaklarda batma hissi tarzında nöropatik ağrı izlenebilir.

Kan şekeri yüksekliğinin yara iyileşmesini bozması sebebiyle geçmeyen yaralar da şeker hastalığı belirtisi olabilir.

Hangi sağlık sorunlarına yol açar?

Kan şekeri kontrolünün sağlanamaması, kısa veya uzun dönemde sağlık sorunları oluşturur. Diyabet küçük ve büyük damarlarla birlikte sinirlerin de hasar görmesine neden olabilir. Diyabetin neden olduğu bu hasarlar komplikasyon olarak tanımlanır. Diyabetin akut ve kronik komplikasyonları hem Tip 1 hem de Tip 2 diyabetli bireylerde görülebilir.

Diyabetin akut komplikasyonları nelerdir?

Düşük kan şekeri (hipoglisemi): Kan şekeri fazla düştüğünde (çok fazla insülin, çok fazla egzersiz ya da yetersiz enerji alımı sonucu) kişi normal fonksiyonlarını yapamaz. Hipoglisemi, şekerli meyve suyu, kesme veya toz şeker almakla hızla düzelir.

Ketoasidoz: Diyabetik koma da denen ketoasidoz insülin yokluğuna bağlı ağır bir durumdur. Esas olarak sıklıkla tip 1 diyabetli kişilerde sık görülür.

Laktik asidoz: Laktik asidoz, vücutta laktik asit birikmesidir. Hücreler enerji olarak glukoz dışı yakıt kullandıklarında laktik asit yaparlar. Eğer çok fazla laktik asit vücutta kalırsa, denge bozulur ve kişi kendini rahatsız hissetmeye başlar. Daha az sıklıkta görülen bu durum, esas olarak tip 2 diyabetli kişileri etkiler.

Bakteriyel / fungal (mantar ) enfeksiyonlar: Diyabetli kişiler cilt ve tırnaklarda sık olmak üzere tüm organlarda bakteriyel ve fungal kaynaklı, enfeksiyonlara daha açık hastalardır.

Diyabetin kronik komplikasyonları nelerdir?

Uzun bir süre kan şekerinin yüksek olması, büyük ve küçük damarları ve sinirleri tahrip eder. Tahribat hangi organda ise ona ait sorunlar görülür.

Kardiyovasküler hastalık: Birçok ülkede, kardiovasküler hastalık ya da dolaşım sistemi hastalığı diyabetli kişiler arasında en başta gelen ölüm sebebidir. Diyabetli kişilerde kalp hastalığı ya da inme riski 2-5 kat daha fazladır. Bacaklardaki damarlar da etkilenir ve bu nöropatiyle beraber amputasyona yol açabilir.

Retinopati (Gözlerin hasar görmesi): Yetişkinlerdeki körlük ve görme bozukluğunun önde gelen sebebidir. 15 yıl boyunca diyabetik olan, şekeri kontrolsüz kişilerin %2'si kör olurken, %10'unda ağır görme bozukluğu gelişir.

Nefropati (Böbreklerin hasar görmesi): Diyabetli kişiler için büyük bir tehdittir. Kontrolsüz tip 1 diyabetli kişilerin %40'ında 50 yaşına geldiklerinde diyaliz ve/veya böbrek nakli gerektirebilecek, ağır böbrek hastalığı gelişebilir.

Nöropati (Sinirlerin hasar görmesi): Diyabetli kişilerin en az yarısını etkiler. Diyabetik sinir hastalığı, bacaklarda ve ayaklarda duyu kaybına yol açabilir ve bu da ayak yarası ve bacak kesilmesi ile (amputasyon) sonuçlanabilir. Bacak amputasyonlarında kaza dışı nedenlerin başında maalesef diyabet gelmektedir. Diyabetik sinir hastalığı ayrıca iktidarsızlığa da yol açabilir.

Şeker ölçümü ne sıklıkla yapılmalı?

Kan şekeri ölçüm sıklığını diyabetlinin ihtiyaçları belirler. İnsülin pompası veya insülin enjeksiyonu kullanan ve gebe olan diyabetikler glisemi kontrolü sağlanana kadar her gün günde 4 kez glisemi ölçümü yapmalıdır.

Ölçümlerin sabah kahvaltısından, öğle ve akşam yemeğinden ve gece öğününden önce yapılması önerilir. Glisemi kontrolü sağlandığında ölçümlerin sıklığı haftada 3-4 kez yapılabilir.

Glisemi kontrolü olmayan ve insülin kulanmayan tip 2 diyabetiklerin sabah kahvaltıdan önce ve öğünden 2 saat sonra postprandial glisemi takibi yapması gereklidir. Glisemi kontrolü sağlanan tip 2 diyabetikler glisemi kontrolü için yalnız idrarda şeker ölçümü yapabilirler.

Kimler risk altında? Tedavi yöntemleri nelerdir?

Tip 1 diyabet sıklıkla çocuk ve genç yaşta ortaya çıkan Juvenil Tip olarak da adlandırılan diyabet tipidir. Pankreasta beta hücrelerinden insülin hormonu salınımında bir bozukluk mevcuttur.

Tip 1 diyabet hastalığında bilinmeyen nedenlerle bağışıklık sistemi, pankreas beta hücrelerine saldırır ve tahrip eder. Bu tahribat %80 düzeyine ulaştığında Tip 1 diyabet ortaya çıkar.

- Birinci derece akrabalarında Tip 1 diyabet olanlarda ve çok sayıda Tip 2 diyabet yakını olanlarda Tip 1 diyabete yakalanma riski yüksektir.

Tip 2 diyabet toplumda en sık görülen diyabet formudur. Tip 2 diyabet hastalarında pankreastan insülin salınımında ya da insülinin dokulara etki etmesinde bir bozukluk yoktur.

- Bu hastalarda beta hücrelerine karşı antikor saptanmaz, yani otoimmün bir bozukluktan bahsedilemez. İnsülinin salgılanmasında azalma ya da dokulardaki glukoz emiliminde bir bozukluk söz konusudur.

- Tip 2 diyabette karaciğer ya da diğer dokularda giderek artan bir insülin direnci ya da pankreasta insülin salınımı bozukluğu saptanır. Tip 2 diyabet, obezite ile yakından ilişkilidir.

- Yakınlarında Tip 2 diyabet izlenen ya da gebelikte hamilelik şekeri saptanan hastalarda Tip 2 diyabet gelişme riski daha yüksektir.

- Tip 2 diyabet tanısı kan şekeri düzeyinin 126 mg/dl'nin üzerinde saptanmasından sonra yapılan glukoz yükleme testi ile konur.

Diyabet hastaları özellik karantina sürecinde nelere dikkat etmeli? Karbonhidrat tüketimi azaltılırsa diyabetten kurtulmak mümkün müdür?

Pandemi döneminde karbonhidrat tüketiminin artması ile egzersizlerin azalması, beraberinde kilo problemlerini de getirdi. Bu süreçte diyabet hastalarının kan şekeri ölçümleri de azaldığı için bu hastaların “HbA1c”lerini 7’nin altına çekmesi gerekliliği ise her zamankinden daha da önemli hale geldi. 

Diyabet hastalarının 2-3 aylık ortalama kan şekeri durumunu gösteren bir parametre olan “HbA1c” oranlarının artması ve kan şekerinin kontrolden çıkması; retinopati, ampütasyon ve son olarak böbrek yetmezliği gibi komplikasyonları artırma riskini de tetikliyor.

Diyabet hastalarımız bu dönemi iyi değerlendirebilir. Bu süreci daha sağlıklı geçirmenin anahtarı dengeli beslenmek, daha az karbonhidrat tüketimi ve bol bol egzersiz. Evde geçirilen süre zarfında bulaşıcı olmayan bir salgın niteliğindeki diyabete bu şekilde 'dur' demek aslında hepimizin elinde.

İnsülin tedavisi kilo almaya neden olur mu?

İnsülin tedavisinin başlandığı ilk zamanlarda 1-2 kg gibi kilo farklılığı yaşanabilir. Ancak yüksek oranlı kilo artışlarının nedeni aslında beslenme ve diyet programının doğru uygulanmaması, yeterince egzersiz yapılmaması ve bunlara ek olarak gereğinden fazla dozda insülin kullanımından kaynaklanabilir.

Diyabette ömür boyu insülin kullanımı gerekir mi?

Tip 1 diyabet, pankreasta bulunan ve insülin üreten beta hücrelerinin otoimmün bir süreç sonunda zedelenmesi ile meydana gelmektedir. Hastalar, mutlak veya göreceli bir insülin yetersizliği olduğundan ömür boyu insülin hormonunu dışardan (enjeksiyon yoluyla) almak zorundandırlar. Bu nedenle Tip 1 diyabet, İnsüline Bağımlı Diyabet (Insulin Dependent Diabetes Mellitus=IDDM) olarak da isimlendirilmektedir.

Tip 2 diyabet vücutta damarın olduğu her organı etkileyen ve ömür boyu süren bir hastalık olduğu için Tip 2 diyabetli bireylerde iyi bir bakım sağlanmasının ön şartı bir ekip gerekliliğidir. Tip 2 diyabetli bireylerin hastalık derecelerine göre Tip 1 diyabet hastalığı gibi ömür boyu insülin kullanım zorunluluğu olmayabilir.

False