Güncelleme Tarihi:
Duygular, insan deneyiminin ayrılmaz bir parçası ve bireylerin yaşamı nasıl algıladıklarını, sosyal etkileşimlerini ve psikolojik durumlarını derinden etkiler. Son yıllarda yapılan araştırmalar ise duyguların sadece zihinsel bir durum olmadığını, aynı zamanda fiziksel bir boyuta sahip olduğunu da ortaya koydu.
İnsan vücudu, farklı duygulara yanıt olarak belirli fizyolojik tepkiler geliştirir. Bu durum, duygusal deneyimlerin bedensel temsillerini anlamamıza yardımcı olur. İşte bu bağlamda, insan duygularının fiziksel haritası üzerine yapılan araştırmalar, duyguların nasıl hissedildiğini ve zamanla nasıl evrildiğini inceliyor.
Örneğin mutluluk, insan vücudunda sıcak ve hoş bir his dalgası olarak kendini gösterirken, vücut korkudan sevgiye ve utanca kadar 14 farklı yaygın duyguya çeşitli tepkiler veriyor. Bu tepkileri gösteren bir harita ise araştırmacılar tarafından yakında zamanda oluşturuldu.
Araştırmacılar, katılımcılardan belirli bir duyguyu düşünmelerini ve bu duygunun vücutlarını nerelerde etkilediğini boş bir silüet üzerine boyamaları istedi. Her bireyin çizimi farklı görünse de ortalama alındığında 14 duygunun her biri için belirgin desenler ortaya çıktı.
Mesela mutluluk, vücudun çoğu alanında bir aktivite patlaması yaratıyor. Sevgi ya da aşk, neredeyse tüm vücutta yoğun bir etkinlik hissi uyandırıyor. Korku, göğüs boyunca güçlü bir akış hissi yaratıyor. Öfke, çoğunlukla kollar ve ellerde hissediliyor. Depresyon ise uzuvlarda uyuşukluk ve hissizlik yaratıyor, bu da haritada mavi tonlarla gösteriliyor.
Son zamanlarda, insan duygularının fizyolojik konumlarının zaman içinde değişip değişmediğini araştırmak amacıyla yapılan bir çalışmada, eski Mezopotamya metinlerindeki yaklaşık bir milyon kelime incelendi. MÖ 934 ile 612 yılları arasında yazılmış bu metinlerde, insanların bedenlerinde duyguları nasıl hissettiklerini tanımlayan kelimeler araştırıldı.
Sonuçlar, pek çok duygunun modern algılarla örtüştüğünü gösterirken, bazı duyguların tanımlamaları önemli farklılıklar sergiledi. Örneğin, eski Mezopotamyalılar mutluluğu karaciğere, öfkeyi ise ayaklara atfetmişler; günümüzde ise göğüs ve ellerle ilişkili deneyimler daha yaygın.
Araştırmanın ortak yazarı ve bilişsel sinirbilimci Juha Lahnakoski, “Antik Mezopotamya’nın mutluluk beden haritasını modern beden haritalarıyla karşılaştırırsanız, karaciğerdeki belirgin parlaklık dışında büyük ölçüde benzerdir” diyor. Modern insanların öfkeyi üst vücutlarında ve ellerinde hissettiği, antik insanların ise ayaklarında ‘sıcaklık’, ‘öfke’ veya ‘kızgınlık’ hissettiği ortaya kondu.
Araştırmalara göre, aşkın hissedilme biçimleri de zamanla değişiklik gösterdi. Modern insanlar, aşkı tüm vücutta bir his olarak ifade ederken, eski toplumlar bu duyguyu farklı bölgelerle ilişkilendiriyordu. Bu bulgular, Aralık ayında iScience dergisinde yayımlandı ve insanların duyguları hissetme şeklinin evrildiğini ortaya koydu.
Helsinki Üniversitesi’nde antik Mezopotamya üzerine çalışan baş yazar Saana Svärd, gelecekte insan duygusal deneyimlerinin nasıl olacağına dair kesin bilgiler olmadığını belirtti. Svärd, “Metinlerin metin olarak kalması ve duyguların yaşanması gerektiğini unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.
Daily Mail'in 'Scientists reveal exactly where different emotions impact your body - from fear to love and shame' başlıklı haberinden derlenmiştir.