GeriSağlık Evliliğinizin kurtulması bir bebeğe mi bağlı?
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Evliliğinizin kurtulması bir bebeğe mi bağlı?

Evliliğinizin kurtulması bir bebeğe mi bağlı?

Kısırlık evliliğin sonu değil!

Çocuk sahibi olmak sizin için arzudan çok bir ihtiyaç haline geldiyse ve evliliğinizi bunun üzerine idame ettiriyorsanız, Uzm. Psk. Mine Karagözoğlu'nun yazısını okumanızı tavsiye ederiz...

Fiziksel nedenlerle açıklanamayan psikolojik kısırlık %10 gibi anlamlı bir aralıkta yerini almaktadır. Bu durumdaki kadınları saran yoğun bir acı ve yetersizlik duygusudur. Her türlü tıbbi desteğe rağmen anne olabilmenin %25 olarak belirtildiği bu süreçte akla ilk gelen bilinçdışı etmenler olmaktadır.

Farkında olunan ama anlaşılmamış veya farkında olunmayan etmenler. "Biliyorum. Ama yapamıyorum" bilinçdışının varlığını anlatan en güzel söylemdir. Annelik daha önce de belirtmiş olduğum gibi anne ile iletilen bir oluşumdur. Kız çocuğun kendisinin ve annesinin penisinin olmayışının farkına varması, babasına yönelmesi ve ondan çocuk sahibi olma düşlemleri ile kadınlık ve annelik süreci başlar.

Kız çocuğun babasına yönelmesi ancak annenin onu kızına göstermesi ile mümkündür. Annenin baba için duyduğu arzu ile mümkündür. Kısırlık problemi yaşayan kadınlarda anne ile ilk dönem ilişkide yoğun bir çatışma, yetersizlik ve güvensizlik göze çarpmaktadır. Anne gibi olmak istememe, ona benzemek istememe düşünceleri gözlemlenmektedir. Bu durum hamile kalmak isteğinde olan kadın için doğal olarak büyük bir engel oluşturacaktır. Bunun yanında kısır kadınlarda, anne ile adeta yapışık bir ilişki de fark edilmektedir. Anne tümgüçlü bir varlık olarak kendini göstermektedir. Kadın hala annenin bir uzantısı gibi onun gölgesinde yaşamaktadır.

Kendi annesi ile arasında hiçbir mesafe yoktur. Ayrımlaşma yoktur. Kadının annelik yatırımının ilk limanı olan kendi babasının yeri boştur. Kadının bu durumda kocasının yeri de arzu duyulan bir erkek olarak boştur. Bu kadınların genellikle tedavide anneleri ile birlikte olduklarını görürüz. Kocalar pek görünmezler. Veya vardırlar ama kadın ve erkek için çocuk sahibi olmak adeta mekanik bir süreç gibi algılanmaktadır. Arzu yoktur. "Aşkın meyvesi olan bebek" de haliyle olamamaktadır.

Çocuk bir ihtiyaca dönüşüyor

Bebek sahibi olamayan kadınlarda çocuk arzudan çok, şiddetli bir biçimde istenmektedir. Çocuk, adeta bir ihtiyaçtır. Çocuk, kadının kendi annesine yönelik bütün olumsuz düşünceleri tamir edecek, kadını kötü anneden kurtaracak bir varlık olarak görülmektedir. Çocuk, kadının bütün kayıplarını iyileştirecektir. Belki mutsuz evliliğini unutturacaktır. Boşluk duygusunu her anlamda dolduracaktır. Bu süreç doğal olarak büyük bir acı ve öfke doğurmaktadır.

Kadının kendi annesi ile son derece çatışmalı ve eksik ilişkisi, kendi babasının ruhsal yerinin boşluğu, istenilmeyen veya mutsuz evlilikler, bebeğin kadın ve erkeğin tarafından birbirine armağan olarak görülmesi yerine kendi ailelerine bir görev ve gereklilik olarak düşünmeleri, bebeğin kayıplar ve üzüntüler için bir ilaç gibi algılanması, sonuç olarak bebeğin bir aşkın ürünü olarak arzu edilememesi hamile kalmak yönünde çok önemli ruhsal bir engel oluşturmaktadır.

Ruhsal engellenmeler kişi her ne kadar aksini söylese de zaman zaman kendini yoğun bir şekilde göstermektedir. Yazımın başında da belirttiğim gibi "Biliyorum. Ama yapamıyorum" der, kişi. Veya "Herşeyin farkındayım. Bilmediğim ne olabilir ki?".

Bilinçdışı bastırdıklarımızla şekillenir. Bilinçdışı kabul etmediklerimizle şekillenir. Bilinçdışı hikâyemizle şekillenir. Hepimizin bir bilinçdışı vardır. Sevindirici haber, ruhsal engellenmeler ruhsal tedavilerle anlaşılabilir. Ve kişi özgürleşir.

False