GeriSağlık Çağımızın hastalığı ‘depresyon’
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Çağımızın hastalığı ‘depresyon’

Çağımızın hastalığı ‘depresyon’

Psikolog Ezgi Yoldaş Bıçkı ve Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nimet Önür, çağımızın hastalığı depresyon hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Depresyonda, farmakolojik tedavi ve psikoterapinin önemine değinen Psikolog Ezgi Yoldaş Bıçkı, sosyal medya kullanımının depresyona olan etkileri üzerinde durdu. Prof. Dr. Nimet Önür ise sosyal medya ve depresyonun toplum ile ilişkisini önemli sözleriyle vurguladı.

DEPRESYON CİDDİ BİR HASTALIKTIR

Psikolog Ezgi Yoldaş Bıçkı, “Depresyon halk arasında olması gerekenden çok farklı anlamlarda kullanılıyor, anlık bir moral bozukluğunda bile depresyona girdim, sınavdan kötü aldım depresyondayım deniliyor. Depresyon böyle bir şey değildir, ciddi bir hastalıktır, bir duygu durum bozukluğudur, çok çabuk girilip çıkılabilen bir şey değildir. Belli semptomları vardır ve kişinin depresyon tanısı alması için ruh halinde çökkünlük, karamsarlık, hayattan zevk alamama, yorgunluk, enerjinin azalması, uyku bozukluğu, değersizlik duyguları gibi belli belirtileri taşıması gerekir. Bu belirtilerden en az iki tanesi iki hafta süreyle yaşanmış olmalıdır” dedi.

KADINLAR ERKEKLERE GÖRE DAHA RİSKLİ GRUPTA

Bıçkı, depresyonun oluşmasına yol açan sebepleri ve Türkiye’deki üniversite öğrencilerinin depresif durumda olma sebeplerini şu şekilde sıraladı;

‘’Genetik yatkınlık, ailede depresyon yaşamış bireyin olması, zorlu yaşam olayları, sosyal desteğin düşük olması, travmatik bir yaşantıya maruz kalmak, cinsiyet ve yaş faktörleri de depresyonun oluşmasında etkilidir. Hatta kadınlar erkeklere göre daha riskli gruptadır. Araştırmalara göre sınıf düzeyinin yüksek olması, ailelerin öğrenci masraflarını karşılamada güçlük çekmesi, öğrencinin akademik başarısının düşük olması gibi nedenlerin öğrencileri depresif bir duruma sürüklediği görülür.”

SOSYAL MEDYA KULLANIMI DA ETKİLİ

Sosyal medya kullanımının depresyonun oluşmasında etkili olduğunu ifade eden Bıçkı, ‘’Sosyal medya kullanımı depresyonun oluşmasında etkili olabilir. Sosyal medyada takipçi sayısını artırma, fenomen olma ve beğenilme isteği, kişilerde benlik karmaşası, kişilik bozuklukları depresyona neden olabilir. Araştırmalara göre sosyal medya kullanımı, depresyonu hem artıran hem de azaltan nedenler arasında yer alır. Azaltan nedenlere bakıldığında, kişi kendi yalnızlığını ve sosyal çevresinin yoksulluğunu sanal alemde giderebilir, duygularını paylaşacak arkadaş edinebilir. Bu yüzden sosyal medya kullanımının depresyon üzerinde hem olumlu hem olumsuz etkileri olduğunu söyleyebiliriz’’ diye konuştu.

HEM FARMAKOLOJİK TEDAVİ HEM DE PSİKOTERAPİ GEREKLİ

Depresyonun nasıl atlatılabileceğini açıklayan Bıçkı, ‘’Depresyondayken evden çıkmak bile zordur. Kişi bunun için kendini zorlamalı, yediklerine dikkat etmeli, hobi edinmeli, spor yapmalıdır. Bunların dışında mutlaka tıbbi olarak destek alınması gereken bir hastalıktır. Hem farmakolojik tedavi hem de psikoterapi ile depresyon atlatılabilir. Depresyonun ortadan kalkma durumu, bireyin sosyal çevresini yeniden gözden geçirmesi, bireysel mutluluğunu sağlaması ve hayata dair umutlarını artırmasıyla doğru orantılıdır’’ şeklinde konuştu.

YİNELEME ÖZELLİĞİ OLAN BİR HASTALIK

Bıçkı, ‘’İlk depresyon atağını geçirenlerin yüzde 50’si ikinci depresyon nöbetini geçirebilir. İkinci atağı yaşayanların yüzde 70’i üçüncü nöbetini yaşar. Üç nöbet geçirenlerin yüzde 90’ı ise dördüncü nöbetini geçirir. Depresyon yineleme özelliği olan bir hastalıktır. O yüzden depresyonu ilaç ve psikoterapi ile sağlıklı bir şekilde atlattıktan ve bu hastalıkla uygun baş etme yollarını öğrendikten sonra tekrardan sosyal medya kullanımı depresyona sürüklemez’’ dedi.

SOMUT SOSYAL ÇEVREDEN UZAKLAŞTIRIR

Prof. Dr. Nimet Önür, sosyal medya ve depresyonun toplum ile ilişkisini şu sözleriyle açıkladı; ‘’Sosyal medya, yerel ilişkilerin sanal olarak açılımıdır. Sosyal medya ile toplumsal ilişkiler olarak yeni bir dünyaya açılmış, farkında olmadan bir izolasyon içine sürüklenmiş oluruz. Yenilikleri keşfederken aslında izole edilmiş bir hayatın içine sürükleniriz. Sosyal çevre ile olan bağlarımız daha yüzeysel olur. Sosyal medyadan gelen yeni bilgiler, yeni değerler bizim onlarla olan ilişkilerimizin kesişim alanlarını ve derinliğini azaltır. Farklılaştığımızı düşünürüz ama aslında bu somut sosyal çevreden uzaklaştırır, soyut bir alanda ise yeniden toplumsallıklara iter.’’ 

Hazırlayan: Şebnem Yavuz

False