GeriSağlık Balık tutmayı öğretmek
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Balık tutmayı öğretmek

Balık tutmayı öğretmek

Babalar, anne yakındayken daha mı rahat ve umursamaz oluyor?

Tam da birkaç hafta önce rahat olma konusunda yazmış ve rahat olmak konusunda anneler ve babaları karşılaştırmaya başlamışken bu hafta çocuksuz bir kadından enteresan bir soruyla karşılaştım: "Acaba babalar, anne yakındayken daha mı rahat ve umursamaz oluyor?"

Bu soruya aslında pek çok yanıt verilebilir. Örneğin ilk aklıma gelen "Hayır, her zaman aynı umursamazlıktayız biz!" (Tam burada bir sit-com efekti olarak alkış ve tezahürat girmeli devreye) Ya da öte yandan bu sorunun hemen karşısındaki cevap "Hayır, her zaman aynı şekilde umursuyoruz!"

Oysa bana kalırsa cevap -en azından benim cevabım- her ikisi de değil. Ama bu iki cevabın arasında kalan pek çok detay. Annelerin çocukla ilişkisinin genlerine kodlu, babalarınkininse sonradan öğrenilmiş bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Zaten bu konuda akademik çalışmalar; bu iddiaya sahip akademisyenler de var. İçinde çocuk taşımayan taraf olan babanın "babalığının" çocuğuna ilk dokunduğu anda başladığı söyleniyor. Öte yandan filmi daha da geriye sarıp çok çok (ama çok) daha geçmişe gidecek iş evrim teorisine kadar gelip dayanabilir belki de.

Erkeğin türünün devamını sağlama amacıyla üremek için kadın arayışıyla ve tek derdinin daha çok üremek oluşundan; kadının ise beğenilmek üzere çabasından başlayıp; erkeğin avcı olarak aileyi doyurduğu, kadının çocuk(lar) doğurup evi çekip çevirip çocuklara baktığı zamandan bu yana doğru filmi hızlı oynattığımızda gördüğümüz bir şey var... Bu erkek denen millete öğretilmemiş ki pek çok şey. Biraz genlerden biraz ataerkil toplum yapısından bazen işe geldiğinden, bazen de gelmediğinden erkek milletinin önü açılmamış ki...

Bazen annesi atlamış önüne bazen kardeşi, sevgilisi sonra sonra karısı filan... (Elbette tam tersi olan durumlar da var; bu sayılan kişiler tam tersine kişinin önünü açmış, yol göstermiş de olabilir ama genelleme azınlığa değil, çoğunluğa göre yapılıyor malum) Bir noktadan sonra öğrenmemiş olmak, öğrenememek, becerememek -ya da becermemek- de işine gelmiş; sonuç malum. Hele hele de çocuk bakımı olunca söz konusu olan konu başlığı, bu sefer kendince daha da haklı sebepleri oluşuvermiş "anne" milletinin. Daha iyi yapıyor olmak, çocuğuna kıyamamak, daha iyisini yaptığını ya da yapabileceğini bilerek öne atılmak, balık tutmayı öğretmek bir yana, balık tutmaktan vazgeçmemek kalın bir set çekmiş adamın önüne...

Kurduğu barajı, yarattığı seti terk eden kimi kadınlar ise bu sefer de karşı atak olarak "sen de yapma ben de yapmayayım, neyse parası verelim, başkası yapsın" kozuyla karşılaşmış, daha da dellenmişler; bir türlü senkron tutmamış. Asıl önemli, özel ve keyfili olanın tüm bunların paylaşılarak yapılmasının olduğu anlaşılamamış, bu anlaşmazlık çok şeylere mal olmuş. Bunu anlayana kadar ne yükler birikmiş insanların sırtlarında, sonra kurtulmak mümkün olmamış.

Demem o ki kıssadan hisse; her zaman olduğu gibi kadınların belki de bu kadar atak olmaması, gözlerini kapayabilmesi ve kendilerine biçildiği düşünülen iş tanımlarından, pozisyonlardan, mevzilerden uzaklaşmaları, uzaklaşırken bir şekilde gerekli eğitimleri organize edebilmeleri gerekiyor. (Yöntem kişiden kişiye değişebilir) Ne zaman ki onlar biraz yer açacaklar işte o zaman karşılarındaki adamlar isteyerek veya zorla o boşluğu dolduracaklar. Sessiz kalıp içe atarak değil, sakin kalıp konuşarak, yol göstererek, eğiterek becermek gerek bunu yine de... Yine mi kadına iş düşüyor? Korkarım evet ama balık tutmayı öğretip, birlikte balık tutmayı sevdirene dek...

Blogger Özgür Poyrazoğlu

False