Ahhh... Demokrasi-8

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Dün gece BBC Kanalı'nda son derece ilginç bir program seyrettim.

Aslında normal olarak bu programa 30 saniye bile tahammül etmemem gerekirdi.

Ancak bunun dışında diğer bütün kanallarda bulabildiğim en ilginç alternatif, Dolph Lundgren adlı adamın filmiydi.

Dünya televizyon tarihinde Dolph Lundgren'in filminden daha kötü bir şey olamaz.

Üstelik bu filmde Lundgren, sürekli adam da öldürmüyordu. Arada bir uzun süren konuşmalar yapıyor ve insanı çileden çıkarıyordu.

Bu nedenle BBC'deki programa istemeden de olsa takıldım.

***

Takıldığıma çok da iyi yapmışım.

Çünkü, bu programa kısa bir süre konsantre olduğunuz takdirde, elinizde olmadan büyülenmiş bir şekilde seyrediyorsunuz.

Bir tür yarışma programıydı bu.

İngiltere'nin çeşitli bölgelerinden gelen çobanlar, yarım düzine kadar koyuna, büyükçe bir arazinin içinde hükmetmeye çalışıyorlar.

Koyunların belirli kapılardan, köprülerden geçmesi ve en sonunda da etrafı çevrili otlama alanına sokularak, kapıların kapanması gerekiyor.

Çobanların koyunlara dokunması yasak. Sadece uzaktan düdük çalabiliyorlar.

Bir de tabii ki, çoban köpekleri var.

Çoban köpekleri bir sağa, bir sola koşup, koyunları hizaya sokuyorlar.

***

Şimdi böyle anlatınca, son derece saçma bir şey gibi geliyor insana... Belki de hakikaten saçma, ama nedense ben bunu izlerken pek keyiflendim.

Yarışmanın geçtiği alan içinde en akıllı olan çoban köpekleriydi. Belki de çobandan bile daha akıllıydılar.

Çünkü, çoban sadece önceden ezberlediği komutları bağırmayı biliyordu...

Köpekler ise arada bir inisiyatifi ele alıyorlar ve koyunları düzene sokuyorlardı.

Köpeklerin tek istemediği şey, çizgi dışına çıkılmasıydı.

Koyunlar ise sürünün başındakini tamamen itaatkâr bir biçimde izliyorlarsa da, arada bir isyankâr koyunlar tabii ki ortaya çıkıyordu.

Diyelim ki, sürünün bir köprüden geçmesi gerekiyor.

Lider tam adımlarını oraya doğru atarken ne oluyorsa oluyor ve sürüden bir veya iki koyun kopuveriyordu.

Hızla aksi yöne koşmaya başlıyorlardı.

Aslında nereye gittiklerini de tam bilmiyorlardı.

Amaçsız, ama cansiperane bir koşuştu bu.

Sürüden ayrılmayı kesinlikle kabul etmeyen çoban köpeği, bu isyankârların arkasından koşuyor ve mutlaka onları bir yerde kıstırarak geri dönmelerini sağlıyordu.

***

İlginç olan nokta sürüde düzen sağlanırken, çoban köpeklerinin katiyen işi zorbalığa dökmemeleriydi.

Sadece koyunların önüne geçiyorlar ve kendilerini gösteriyorlardı, o kadar.

Koyunlar onları görür görmez hayalet görmüş gibi oluyorlar ve oldukları yerde çakılıp kalıyorlardı.

İlk panik anını atlattıktan sonra da arkada bırakıp kaçtıkları sürüyü aramaya başlıyorlardı.

Sürünün lideri böylesine karşı çıkmaların, isyanların sonuçsuz kalacağını tecrübesiyle bildiğinden, isyankâr koyunların sürüye dönmesini büyük bir sakinlikle bekliyor, tek adım bile atmıyordu.

Anlaşılan sürünün liderinin geçmişte çoban köpekleriyle tatsız deneyimleri olmuştu.

Ne kadar karşı çıkarsa çıksın, ne kadar kaçarsa kaçsın, sonunda onlara itaat etmesi gerektiğini biliyordu.

***

İsyankâr koyunları geri dönmeye ikna eden çoban köpeği, sürüye tekrar katılıncaya kadar gözlerini onlardan ayırmıyordu.

Sürü tekrar düzene girince, ancak o zaman rahatlıyorlar ve önceden kulvarı belirlenmiş yürüyüş yoluna tekrar koyulan sürüyü sadece uzaktan denetliyorlardı.

Lider, sürüyü önceden belirlenen kulvardan yürütme görevini farkında olmadan üstlenmişti.

Sürüde kopmalar olmadığı takdirde çoban köpeklerinin işi son derece kolaydı.

Sürünün liderini belirli yönlerde yürümeye yöneltebildikleri takdirde ortalıkta hiçbir sorun kalmıyordu.

Altı koyundan oluşan sürü köprüyü de geçtikten sonra yarışın en son noktasına geliniyordu.

***

Son gelinen nokta, etrafı çevrili küçük bir otlama alanıydı.

Çoban köpeği, koyunları bu alana soktuktan sonra, olayları uzaktan seyreden çoban da gelip kapıyı kapıyordu.

Anlayacağınız sürü, sonuçta kendi kendisini hapsediyordu.

Böylesine bir yarıştı bu. Anladığım kadarıyla en az falsoyla, en kısa zamanda sürüyü belirlenen parkurda yürütüp, otlama alanına sokan çoban, yarışmayı kazanıyordu.

Kablodan yayınlanan BBC Prime Kanalı'nda bu programı mutlaka izleyin. Eminim siz de benim gibi gözünüzü alamadan izleyeceksiniz.

***

Evet, itirazlarınızı duyar gibi oluyorum.

Yazının başlığı neden hâlâ ‘Ahhh... Demokrasi’ diye soruyorsunuz.

Vallahi özel bir nedeni yok. Sadece başlığa uygun bir yazı yazmak için yola çıktım, sonra da bu yazı çıktı ortaya.

Ben de üşendim ve başlığı değiştirmedim...

Zaten üşenmesem de ne koyabilirdim ki?..

Yazarın Tüm Yazıları