GeriSeyahat Sinsice kanınıza girip sizi bambaşka insana dönüştüren kıta: Afrika
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Sinsice kanınıza girip sizi bambaşka insana dönüştüren kıta: Afrika

Sinsice kanınıza girip sizi bambaşka insana dönüştüren kıta: Afrika

Hürriyet Seyahat gezginlerinden Munise Nilay Kahyaoğlu, altı ay boyunca Afrika'yı karış karış gezip altını üstüne getirdi. Amacı ise Afrika'nın ne kadar inanılmaz güzellikte olduğunu gösterip, korkulacak bir yer olmadığını anlatmaktı. Hikâyesi, kimsesiz çocukların olduğu bir okulda gönüllülük yaparak başladı. İplerin koptuğu nokta neydi hatırlamıyor ama tüm hayatını bir valize sığdırıp, başka bir kıtaya taşınmak onun için yeni bir macera değildi... İşte Kahyaoğlu'nun Afrika serüveni...

Afrika seyahatime çıkış amacım, kimsesiz çocukların okuduğu bir okulda öğretmenlik yapmaktı. Olağanüstü bir deneyimdi. Gitmeden onlara verebileceklerim konusunda tereddütlüydüm. Onlardan daha şanslı doğduğum için kendimi onlara borçlu hissediyordum. Bir kelime öğretebilme, ufuklarına bir çizgi ekleme ihtimaliyle kalktım Kenya’ya gittim. Gönüllü olduğum okula, benim gibi dünyanın her köşesinden gençlerin de geldiğini gördüğümde iyi insanlara ve yapılabileceklere olan inancım artmıştı. Eskiden bir şeyler öğretmek için öğretmen, birilerine bakmak için doktor olunması gerektiğine inanırdım. Hayatımı değiştiren, Ekim 2015 tarihi itibariyle bu işi, gönlü büyük herkesin, bir şeyleri paylaşması kadar basit görmeye başladım.

Sinsice kanınıza girip sizi bambaşka insana dönüştüren kıta: Afrika


Gönüllülük yanında hikâyemi maceraya dönüştürmek ve kültürleri daha iyi tanımak için sadece toplu ulaşım araçları kullarak seyahat ettim. Kimi zaman arkada çiftleşmeye çalışan beş keçi ile, kimi zaman tavuklarla, çoğu zaman kapasitesinin iki katı insanla dolu, terli vücutların birbirine değdiği yolculuklar yaptım. Tabi ki şikayet etmiyorum, hepsi harika deneyimlerdi. Altı ayda üç yıla eşit deneyim yaşadım. Kültürlerini hâlâ koruyabilen kabileleri ziyaret ettim. Güney Afrika'nın bir çok yerinde safari yaptım. Şanslıydım her zaman görülemeyecek kareler yakaladım, suya, çöle, doğaya,  vahşi hayvanlara doydum. Güler yüzlü Afrika insanını couchsurfing ya da airbnb yaparak evlerinin içlerine kadar girerek yaşadım, günlerce en yüksek dağlara tırmandım, gezerken çalıştım, destek olmak isteyenlere harika karelerimden kartpostal yapıp yolladım. Üstelik bütün bunları Türkiye'de harcadığım paranın çok daha altında bir para harcayarak yaptım.

Sinsice kanınıza girip sizi bambaşka insana dönüştüren kıta: Afrika


Afrika sizi bambaşka bir insana dönüştürüyor

Yola çıkmadan Afrika'nın bu kadar tehlikesiz olduğunu zannetmezdim. Böyle dediğime bakmayın altı ay boyunca 7/24 sırt çantama sahip çıkma zorunda olma hissiyatı bile inanılmaz yorucuydu! Sahip olduğum bilgisayar, iki kamera, telefon neyse de çektiğim binlerce harika fotoğrafa bir şey olacak diye ödüm koptu! Pasaport mu? Hiç önemi yok! Daha önceleri seyahat ederken en önem verdiğim nesne pasaportum iken, Afrika seyahatim boyunca tam bir 'hakuna matata' (sorun yok) modundaydım. Telafisi olan şeyler için üzülmemeyi çok iyi öğretiyor Afrika. Sinsi sinsi kanınıza girip, sizi bambaşka bir insana döndürüyor.

Gezerken beni yoran bir diğer konu; nerede konaklasam, nerede yesem de bütçemi düşük tutabilsem diye düşünmem oldu. "Çok yoruldum, şurada günlerce hiçbir şey yapmadan oturayım" demek tam bir lükstü. Zamanla yarışıyordum. Hem gitmeden şurayı da göreyim demek, hem o göreyim dediğim yeri bulmak için araştırma yapmak, hem de o yeri blogumda tanıtmak için yazılar hazırlamak hiç kolay olmadı. 

Sinsice kanınıza girip sizi bambaşka insana dönüştüren kıta: Afrika


Gezdiğim her yere 16 kilogramlık sırtçantamı da götürdüm. Çantam o kadar ağırdı ki, ne taşıyorum diye çoğu zaman sorguladım. İçini açtığımda sadece on tshirt, iki şort, iki pantolon, bir uzun kollu vardı. Hep böyleydim zannetmeyin. Ben de bir zamanlar valizle seyahat eden, her yere en az beş çift ayakkabı götüren, rujumu, makyajımı ihmal etmeyen biriydim. Afrika’dan sonra minimalist yaşam tam anlamıyla hayatımda vukuu buldu.

Sinsice kanınıza girip sizi bambaşka insana dönüştüren kıta: Afrika


Afrika'da Richi Rich oldum
Konaklama maliyetimi kısmak için seyahatim sırasında çadırımı yeniledim. Daha önce  Afrika’nın güneyinin neredeyse her yerinde kamp alanları olduğunu bilmiyordum. Kaldı ki çadırda üç günden fazla da kalmamıştım. (Yani kamp alanları hakkında araştırma yapmak için ilgim ve bilgim yoktu.) Bir metre kare yerde haftalarca nasıl yaşanır öğrendim. Normal hayata dönünce mantığım ‘az eşya, az insan, az yemek’ oldu. Kapitalist hayatın çarkına bir daha giremedim. Ben de hayatta en çok yapmayı sevdiğim iş; fotoğraf çekmekten, para kazanmaya yöneldim.

Yerellerle uğraşması ayrı bir dertti. Her ne kadar pis, parasız ve arkadaşça gözüksem de onların gözlerinde tam bir richi rich oldum. Geldiğim yerde kaydırakla para havuzuna kaydığımı hayal ettiler. En büyük düşmanım daha önce hiç önemsemediğim sinekler olmuştu. Beş ay boyunca her gün durmadan sıtma ilaçları kullandım. Her gün antibiyotik almanın sonucu olarak, bağışıklık sistemim neredeyse çöktü. En küçük rüzgârda boğazım şişti, burnum aktı. Derim kavurucu güneşe karşı daha çok hassaslaştı. 

Sinsice kanınıza girip sizi bambaşka insana dönüştüren kıta: Afrika


Afrika sonrası her yemeği yiyebilecek, her şeyi sevebilecek kıvama ulaştım. Her sabah yulaf, her öğlen pilav ve her gece makarna yemek rutindi de fasülyeye şükreder olmuştum. Afrika’da herkes şükrediyor; yemeğe başlamadan, ders bitiminde, uyumadan önce, sahip olunan her şey için...

Birçok kez kilise ayinine katıldım. İbadetin, şarkılar söyleyerek ve dans ederek yapıldığına daha önce tanık olmamıştım. Dinin özü, inançtı, sevgiydi, hoşgörüydü tekrar hatırladım. Bilmediğim, tanımadığım insanların evinde konakladım. Hep övündüğümüz Türk misafirperverliğinin sadece bizde olmadığını öğrendim. İnsanlar, yokluklarına rağmen hep hoşgörülü ve yardımseverdi. Hangi koşullarda hayata bağlı olduklarını öğrendiğimde inanamadım çünkü milyarları varmış gibi gülüyorlardı.

Seyahat ederken, kısa süreli işlerde çalıştım. Yurtdışındaki bazı otellerin Türk turizmine girmesine katkı sağladım. Fotoğrafçılık ve promotörlük yaptım. Afrika’nın çoğu yeri güvenli olmasına rağmen, her yerde olduğu gibi tehlikelerle de karşılaştım. Yürürken biri beni uzun süredir takip ediyor mu kontrol etmek huy oldu. Ben en kötü kolyemi kapkaç yaptırmama rağmen, birkaç arkadaşım arabayla kaçırıldı, parası istendi, telefonunu çaldırdı, sıtma oldu, elini kırdı. Sonunda öğrendiğim tek şey şuydu; "Başıma gelen her şeyde olduğu gibi kendi güvenliğimi sağlayamamam da benim sorunumdu. Ortada bir sorun varsa, çözüm de olmalıydı." 

Sinsice kanınıza girip sizi bambaşka insana dönüştüren kıta: Afrika


Afrika’da seyahat ve gönüllülük, kimine göre delilik, kimine göre canını hiçe sayma, kimine göre yaşanması gereken hayat değiştirici bir deneyim. Siz de daha fazla beklemeyin, gönüllü olun, yola çıkın. Başkalarına yardım etmek için uzaklara gitmenize de yok. İhtiyacı olanların elini tutmaya yanıbaşınızdan başlayın. Tek kişi bile olsanız bir şeyleri değiştirmeye olan inancınız hiç kaybolmasın.

www.evdenuzakta.net

False