Afrika atlası

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

İlkokul yıllarımda Faik Sabri Duran'ın ‘‘Büyük Atlas’’ından Kara Kıta haritasına baktığımda, bu coğrafyada bağımsız devlet hemen hiç yok gibiydi. Mısır ve Habeşistan türü istisnaları hariç tutarsak, çok geniş satıhların üzerinde ‘‘Merkezi Fransız Afrikası’’, ‘‘Belçika Kongosu’’, ‘‘Garbi İspanyol Sahrası’’, ‘‘Cenubi İngiliz Afrikası’’ veya ‘‘Portekiz Ginesi’’ yazardı.

Merak kumkuması çocuk ben, BM Genel Sekreteri U Thant'ın Leopoldville yakınındaki uçak kazasında öldüğü haberini radyo ajansından dinlerken, babam da devasa ‘‘Das Grosse Atlas’’ında aynı yerleri Almanca olarak gösterirdi.

Paris, Londra, Brüksel, Lizbon, sömürgeci başkentlerin borusu öterdi.

* * *

SONRA ‘‘Büyük Atlas’’ın da, ‘‘Das Grosse Atlas’’ın da baskıları büyük bir hızla yenilendi. ‘‘Merkezi Fransız Afrikası’’ üzerinde bin bir ülke belirdi, ‘‘Portekiz Ginesi’’nin adı değişti, ‘‘Leopoldville’’ de Kinşasa'ya dönüştü.

Siyahi halkların kimisi barışla, kimisi silahla bağımsızlığına kavuştu.

Ama Kara Kıta durulmadı. Ulus-devlet kavramına yabancı olan ve ‘‘Beyaz Adam’’ın çizdiği yapay sınırlara sığmayan genç milletler birbirine girdi.

Kabile dalaşları, etnik soykırımlar, askeri darbeler peşpeşe geldi.

Üstelik Soğuk Savaş rekabeti buraya da yansıdı. Angola, Zaire, Rodezya, Afrika piyonlar aracığıyla süperlerin çatıştığı ara bölge kimliğini kazandı.

Ekonomik performans ise tepetaklak gitti. Yeni sömürgeciliğin payı varsa da esas olarak despot liderlerin hırsızlığından dolayı açlık kapıya dayandı.

Durum böyle olunca, eski kolonyalist güçlerden Fransa ve Belçika hariç diğer hiç bir devlet bu hazin coğrafyaya bulaşmadı. İşleri oluruna bıraktı.

ABD de Sovyetler Birliği'yle çatışma bitince buradan tam el ayak çekti.

Hem Somali fiyaskosunun kuyruk acısıyla, hem de öyle aman aman bir çıkar bulamadığından, Paris'in ve Brüksel'in Kara Kıta'da at oynatmasına karışmadı.

Ta ki son bir-iki yıla kadar...

* * *

BİR-iki yıldır Washington Afrika'ya da sarkıyor. Ekvatorun altına iniyor.

Bunun en somut göstergesini Kıta'nın en dev iki ülkesinden biri olan Zaire'deki rejim değişikliği oluşturdu. ABD kendisine çok yakın Uganda aracılığıyla önce Ruanda'yı kazandı, sonra da yine aynı güzergah üzerinden fi tarihinin Kongolu Marksisti Kabila'yı kullanarak eski uşağı Mobutu'yu defetti.

Yukarıdaki gelişmeyle bütün kartlar yerinden oynadı. Stratejisi çok fena halde iflas etmiş olan Fransa şapa oturdu. Belçika acilen kenara çekildi.

İşte Bill Clinton'ın son Afrika gezisini bu çerçevede ele almak gerekiyor.

Beyaz Saray kiracısının dün Uganda başkenti Kampala'da Kenya, Tanzanya, Eritre, Etiyopya, Kongo, Ruanda ve Uganda liderleriyle gerçekleştirdiği zirve hem Kara Kıta'nın kalbi, Büyük Göller bölgesine Birleşik Amerika'nın demir atacağını, hem Sudan kaynaklı ‘‘İslami tehlikeye’’ karşı cephe kurulacağını, hem de ABD'nin genel olarak Afrika'da kolları sıvayacağının işaretini veriyor.

Nitekim, Clinton'ın Paris'in ‘‘en has müttefiki’’ Senegal'e de uğrayacak olması bu genişleme perspektifini başka açıdan da kanıtlıyor.

Ve şüphesiz ki, ABD bunu eski kölelerin günahını ödemek için yapmıyor. Son dönem kalkınma hızı artan Afrika ülkeleri pazarına yerleşmeyi hedefliyor.

Zaten Amerikalı Başkan demokrasi lafını gevelese bile aslında demokrasiye pek aldırmıyor. Birleşik Devletler öz itibariyle, Ugandalı Yoveri Museveni gibi, IMF reçetesine harfiyen uyacak ve pazar açacak siyahi önderler istiyor.

* * *

KUŞKU yok, Kara Kıta haritası şimdi bir defa daha değişiyor.

‘‘Büyük Atlas’’ta ya da ‘‘Das Grosse Atlas’’ta açıkça zikredilmeyecek olsa dahi bazı ülkelerin ‘‘Amerikan Afrikası’’ diye anılacağı günler yaklaşıyor.













Yazarın Tüm Yazıları