Adalardan bir yar gelir bizlere

Şiirlerimizde, güftelerimizde, şarkılarımızda adaların bahsi o kadar çok geçer ki kabataslak bir kaydını tutmaya çalışsak sayfalar tutar.

Yahya Kemal’den Sait Faik Absıyanık’a, Aziz Nesin’den Yesari Asım Arsoy’a, Osman Nihat Akın’a kadar yazarlarımız, şairlerimiz, bestecilerimiz adayı işlediler.
Ada tutkunları farklıdır, onlar adaya gönül vermişlerdir.
Adanın insanı da, edebiyatı da farklıdır.
Görmeniz Gereken 501 Ada’yı okurken, elbet İstanbul’daki adaları, gezdiğim Yunan adalarını düşündüm.
Hiç kuşkusuz artık aramızda olmayan Akşit Göktürk’ün Edebiyatta Ada’sını tekrar anmak gereği duydum.
Adaseverler için hazırlanmış, eski deyimle dört başı mamur bir kitap.
İstediğiniz adaya nasıl gideceğinizden o ada hakkındaki bütün gerekli bilgilere kadar her şey veriliyor.
Gittiğim yabancı adalarla ilgili maddeleri de okudum, yeterli bilgiyi buldum.
Hiç kuşkusuz bu adalara, adalarda yaşayan edebiyatçıları da katarak, edebî zenginlik ekleyebilirsiniz.
Ben çok adacı değilim; karadan bağımın kesilmesi, istediğim zaman istediğim bir yere ulaşamama düşüncesi beni tedirgin eder.
Kısa süreli ziyaretler hoşuma gider, kısa bir süre için soyutlanmış olmanın ayrı bir lezzeti vardır.
Ada maddelerinin düzenleniş şeklinden söz edelim: Adanın tarihi, Nüfus, Ne Zaman Gidilir, Nasıl Gidilir, Dikkat Çekenler, Bilmeniz Gerekenler.
Türkiye’deki adalar hakkındaki bilgilerden bazı alıntıları yazımda okuyacaksınız.
Bu alıntıları yapmamın nedeni, adalar hakkında bu kitabı yazan bir yabancının doğru saptamaları olduğunu göreceksiniz.
Kitapta yer alan adalarımız; Kekova, Gökçeada, Avşa, Bozcaada, Büyükada, Akdamar.
Bu tür kitaplara ben sadece birer gezi rehberi gözüyle bakmam. Çünkü ada kavramına değişik yaklaşımlar getirir bu çalışmalar.
Ayrıca bütün dünya coğrafyasındaki farklı kültürleri öğrenmemizi de sağlar.
Değişik kıtalarda karalar ile aynı ülkenin adası arasında kültür, yaşama biçimi farklılıkları vardır. Adalar kitabı bunun da örnekleriyle dolu.
Görmeniz Gereken 501 Ada, sizin hayal gücünüzü de harekete geçirecek.
(Görmeniz Gereken 501 Ada, Ed. Polly Manguel / Türkçe yayın editörü: Nevin Avan Özdemir, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)

KİTAPTAN

Gökçeada
Gökçeada’da turizmin görece fazla gelişmemiş olmasının tarihsel sebepleri bulunur. Klasik Dönem’de İmbros adını taşıyan ada bir Atina kolonisiydi. MÖ 450’de kurulan koloni altı yüz yıl boyunca ayakta kaldı. Atina’nın çöküşünün ardından ada Akdeniz’in bütün uygarlıklarının ilgisini çeken ve sürekli korsan saldırılarına maruz kalan bir yer oldu. Çeşitli dönemlerde ada Perslerin, Romalıların, Bizanslıların, Venediklilerin, Osmanlıların ve Yunanların eline geçti. 20. yüzyıl boyunca Yunanistan ve Türkiye arasında devam eden gerginlik sonucu adadaki bütün Yunan kökenli kişiler bölgeyi terk etti. Bu olaylar adanın turizmle olan bağlantılarını tamamen ortadan kaldırdı.
Gökçeadalılar eskiden beri balıkçılık yaparak, zeytinyağı, şarap, bal üreterek ve koyunculuk yaparak geçimlerini sağlar. Adanın en önemli şehri olan Çınarlı ile birlikte dokuz köyü bulunur. Dik yamaçlara kurulmuş bu köylerin çoğuna adanın zorlu yollarından ulaşılır. Adada pek çok güzel sahil olsa da güney kıyılarında uzanan güzel sahillere ulaşmak için biraz zorlanmanız gerekecektir.
Dikkat Çekenler: Aydıncık (Kefalos) Plajı rüzgâr sörfü yapmak için mükemmel bir yerdir. Plajın yakınındaki sülfürlü tuz gölünde yuvarlanabilirsiniz. Yukarı Kaleköy’deki İskiler Kalesi muhteşem manzaraya sahip bir tepenin üzerine kurulmuş eski bir kaledir. Zeytinli ve Tepeköy oldukça ilginç köylerdir. Şahinkaya köyünün yanındaki güzel vadide bir krater gölü bulunur. Yıldızkoy’dan başlayarak Yelkenkaya arasında kalan kısım sualtı güzellikleri sebebiyle Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı tarafından Sualtı Milli Parkı ilan edilmiştir. Burada zengin deniz yaşamı ile birlikte eski gemi batıkları, sanat eserleri ve antik kalıntılar da bulunur. Tarihi Dereköy. Bir zamanlar Türkiye’nin en büyük ve zengin köyü olduğu söylenen köy terk edilmiş, etkileyici bir yerleşim yeridir.
Bilmeniz Gerekenler: Dünyadaki bütün adalar içinde Gökçeada, en fazla sayıda doğal su kaynağına sahip adadır.

Avşa
Marmara Denizi ortasında Kapıdağ Yarımadası’nın uzantısında oluşmuş adalar grubundan biri olan Avşa sadece 40 yıl önce ayrıcalıklı bir azınlığın tanıdığı sakin bir yerdi. Temiz havası, berrak denizi, kumsalları, ada şarabı ve balıklarının ada yı Türkiye’nin en sevilen tatil yerlerinden biri yapmış olmasına rağmen, yabancı turistler arasında hâlâ fazla tanınmamaktır.
Dikkat Çekenler: Bizans Manastırı. Akla gelen her çeşit taze balıık adada satılır. Şarap tatmak için bağlara yürüyüş yapabilirsiniz. Ekinlik ve Marmara Adaları’na yapılan tekne gezilerine katılabilirsiniz.
Bilmeniz Gerekenler: Adanın gece hayatı özgür görünse de ortalama Batılıların alışık olmadığı belli kurallar vardır. Aşırı cinsel ve sarhoş tavırların etrafta şaşkınlık yaratıp, hoş karşılanmayacağını aklınızda tutmanız faydalı olur.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Abdullah Turhal / Deliler / Doğan Kitap
Edward Bellamy / Geçmişe Bakış / Say Yayınları
Adnan Bostancıoğlu / Bitmeyen Yolculuk - Oğuzhan Müftüoğlu Kitabı / Ayrıntı
Ahmet Say / Ağaçlar Çiçekteyd / Evrensel Basım Yayın
John Perkins / KAfes / APRIL Yayıncılık
Yazarın Tüm Yazıları