8 Mart’ınız kutlu olsun

Sevgili Kadınlar,

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bu büyük günde bol bol büyük laflar edilecektir elbet. Her yıl edilmiştir. Ancak yarın 9 Mart'tır. Her zaman böyle olmuştur. 8 Mart'tan sonra 9 Mart gelmiştir. Ne demek istediğimi anladığınızı umuyorum.

Ben kadınların pratikte işlerine yarayacak bir hususa parmak basmak istiyorum 8 Mart şerefine. Yalnız bu husus sadece evli kadınları ilgilendiriyor. Bekárlar başka 8 Mart yazılarına kayacaklar artık mecburen.

Bendeniz yıllarca gece çalışıp gündüz uyuduğumdan sabahları karga bokunu yemeden sokağa fırlamışlığım yoktu pek. Ta ki dizi film hayatıma girene kadar. Çekimler erken saatte başladığından ben de normal insanlar gibi sabah sabah yollara koyuldum bir süre.

Ve bu koyulmalar sırasında önemli bir tespitte bulunma imkánı doğdu benim için.

Erkekler, yani evli erkekler, sabahları işe gitmek üzere arabalarına bindikleri anda cep telefonundan sevgililerini arıyorlar.

Evet, kapı aralığında güle güle öpücüğü kondurduğunuz, pencereden el sallayıp uğurladığınız, üç beş saat önce seviştiğiniz kocalarınız yapıyor bunu. Sizin görüş alanınızdan çıkar çıkmaz.

‘‘Nereden anladın?’’ diyeceksiniz.

Tabii bir bir arabalara süzülüp dinlemiş değilim. Zaten gerek de yok. Yüz ifadesi var ya yüz ifadesi... Hiç yanıltmaz gözlemeyi bileni. Ve ben bilirim, övünmek gibi olmasın.

Yanınızdan geçen arabalara siz de dikkat edin...

Bütün adamların kulağında kulaklık. Ve bir gülmeler, bir kırıtmalar, bir çapkın bakışlar...

Arkadaşıyla akşamki maçı konuşma ifadesi değil o.

Sekretere talimat verme de değil.

İş görüşmesi hiç değil.

O ifade sevgiliyle cilveleşme ifadesi. İki kere iki dört.

Tam da 8 Mart'ta moralinizi bozdum ama, dost acı söylermiş arkadaşlar.

‘‘365 gününüzün 8 Mart olması dileğiyle...’’ diye ipe sapa gelmez bir lafla yazımı noktalıyorum sevgili hemcinslerim.


Cezamız verildi


‘‘Asistanımdı şimdi uşaklık ediyor.’’

Yukarıdaki söz Erbakan'a ait. Erdoğan için söylemiş.

İnsanın ‘‘Yani uşaklığı sizden öğrendiğini mi söylemek istiyorsunuz?’’ diye sorası geliyor.

Hakaret edeyim derken sözü kurşun misali ters tepmiş Erbakan Hoca'nın.

Ama bana ne? Ortalık şenlendi ya, ben ona bakarım.

‘‘Doğan’’ıyla, ‘‘Bakan’’ıyla, ‘‘Er’’ler çıktı ya meydana... O halde çalsın sazlar, oynasın kızlar.

‘‘Kardeşinin ölüsünün etinin yendiği masada yer alacaksın da ne olacak, akılsız adam.’’

‘‘İnsanın hidayeti işte böyle kararıyor.’’

‘‘Üç ay içinde Allah cezalarını verdi.’’

‘‘Uydurma parti.’’

Ömür biter Erbakan tükenmez arkadaşlar. Görürsünüz daha ne AKP'liler doğurur o. Ve de ne AKP'ler beğenmez.

Ben şimdi yeni paketle ilgili incilerini merak ediyorum esas. Bu yazıyı kaleme aldığım gün ve saatlerde henüz bu konuda tısı çıkmış değil.

Aslında yine ‘‘Üç ay içinde Allah cezalarını verdi’’ diyebilir. Ama bu sefer Erdoğan için değil, bizim için. Ve tabii ki iç sesiyle. Haksız da sayılmaz.


Tuhaf bağlantılar


Tırnak yemek IQ'yu düşürüyormuş.

Allah Allah!

Hani ‘‘Tırnak yiyenin karnı ağrır’’ deseler anlayacağım. Ama bu kampanya beni aşıyor.

Aradaki bağlantının nasıl, ne için, ne vesileyle kurulduğunu anlayamadığım daha nice tespit var böyle.

Misal,

‘‘Ayak başparmağı uzun olanlar iki kere evlenirler.’’

Ya da,

‘‘Yemek yerken ağzını şapırdatanların saçları yavaş uzar.’’

Kimin aklına gelir ikinci evliliğini yapanların başparmağına bakmak?

Kaç kişininkine bakarlar? Bunu yaparken deli damgası yemekten çekinmezler mi?

Yoksa tesadüfen mi ortaya çıkar?

Misal, bilim adamının saçı uzamak bilmeyen iki tanıdığı aynı zamanda ağzını da şapırdatınca... Bilim adamı ‘‘Bunda bilimsel bir durum var mı?’’ der.

Deyince ne olur?

Saçı uzamayanların peşine mi düşer?

Yoksa ağzını şapırdatanların mı?

Bu hususların laboratuvarda incelenir bir yanı var mıdır?

Ağzını şapırdatanların saçından numune mi alınır?

Yoksa bütün bunlar söz dinlemeyen evlatlarını korkutmak isteyen ebeveynlerin uydurması mıdır?

Mesela çocuk tırnağını yiyordur; ikaz etmişlerdir, eline vurmuşlardır, kinin sürmüşlerdir, olmamıştır. En sonunda bir bilim adamından rica etmişler, ‘‘Yap bir iyilik, bir tevatür çıkar bizim oğlanı şu illetten kurtar’’ demişlerdir.

Bendeki de ne muhayyile ama...


MIŞ-MUŞ


İstanbul en yaşanılası 91'inci kent seçilmiş.

91'inci sırada ve ‘‘en yaşanılası.’’ Kaçıncı sıradan sonra ‘‘yaşanılmayası’’ oluyor bu kentler?

Deniz Akkaya artık sinemada parlayacakmış.

Desenize şimdi de oyuncularla dalaşacak.

Erdoğan ağır vergi paketi için ‘‘Bakarsınız bir sürpriz yaparız’’ demiş.

Korkarım içine bir de bomba koyacaklar.

Hükümetin 15 katrilyonluk vergi paketi için AKP'liler ‘‘Halk memnun’’ demişler.

E, doğru; Unakıtan, Gül, Erdoğan falan da halktan birileri neticede.

Sevgili İzmirli hemşerilerim, bugün saat 14.30-16.30 arası müsaitseniz Alsancak D&R'a gelin. Kitap imzalatmanız şart değil.
Yazarın Tüm Yazıları