50 yıl

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Bugün bizim için çok önemli bir gün. Çalıştığımız gazetenin, Hürriyet'in 50. kuruluş yılını kutluyoruz. Bu sadece bizim için değil, Türk basını için de çok önemli.

75 yıllık cumhuriyet rejiminde bir gazetenin aralıksız 50 yıl boyunca çıkması, saygınlığını her zaman koruması, geniş kitlelere ulaşması ve basına her alanda yüzlerce yenilik getirmesi, önemli bir olaydır.

Çevrenize bakın. 50 yıldan beri yaşayan, hem de her alanda saygınlığını koruyarak yaşayan kaç kuruluş var?

Belki bir elin parmaklarını geçmez, belki o kadar bile yoktur.

Bünyesinde yüzlerce çalışanı barındıran bir gazete. Etkili, vurdu mu ses getiren ama bu gücü hiçbir zaman kötüye kullanmayan bir yayın organı.

Burada çalışmak çok güzel. Hele köşe yazarı olmak daha da güzel.

***

22 yıla yaklaşan gazetecilik yaşamım boyunca sadece iki gazetede çalıştım.

1977-1985 yılları arasında Milliyet.

1985'ten bu yana Hürriyet...

Ve ne ilginçtir, bu süre içerisinde sadece iki patronla çalıştım.

Milliyet'te Aydın Doğan.

Hürriyet'e geçince Erol Simavi.

Sonra Hürriyet'i satın almasıyla birlikte, yeniden Aydın Doğan.

***

Gazeteleri gazete yapan, çalışanları, ilkeleri ve patronlarıdır.

Hürriyet'in temel ilkesi bellidir ve gazetenin sol üst köşesindeki Türk bayrağının ve Atatürk resminin altında yazılıdır:

‘‘Türkiye Türklerindir.’’

Ben ve gazetede çalışan yüzlerce arkadaşım, bu ilkeye sonuna kadar bağlıyız.

Bence gazetemizin değişmez anayasası, bu birkaç santimetrekarenin içinde saklıdır.

Türkiye'de herhangi bir olay veya gelişme olduğunda, yüzlerce Hürriyet çalışanı aynı tepkiyi veririz. Bu, kendiliğinden oluşan bir şeydir.

‘‘Aykırı’’ olmaya çalışan ve isminden söz ettirmek için aykırılığı ‘‘meslek edinen’’ birkaç kişi, topluluğumuz tarafından zaten dışlanmıştır.

***

Bir gazete, patronun kişiliğinden mutlaka etkilenir. Örneğin patron üçkâğıtçı ise, gazete çalışanlarının bir bölümü de bu yolu seçer. Biz Türk basınında bunun nice örneklerini gördük.

İş bitirici, ihale takipçisi liboşlar türedi. Devleti dolandıran sahtekârlara köşeler ihsan edildi. Halkı promosyon vaadi ile tokatlayıp trilyonları cebe atan yeni yetme uyanıklar piyasaya çıktı.

Gazetecilik mesleğinden ne cevherler fışkırdı!

***

Ben son derece şanslı bir gazeteciyim... Çünkü iki patronla çalıştım. İkisi de saygın ve düzgün adamlardı.

Aydın Bey'le aramızda taa Milliyet'te oluşan sıcaklık, dostluk ve güven, ben Hürriyet'e geçtikten sonra da devam etti. Onu her zaman sevdim ve saygı duydum.

Erol Bey'i Hürriyet'e geçmeden hemen önce, 1985 yılında tanıdım. Pırıl pırıl bir insandı.

Aydın Bey'le en önemli farkları, Erol Bey dışa dönük bir yaşamı severdi. Aydın Doğan evcildi, Erol Simavi gezmeyi, eğlenmeyi tercih ederdi. Ama gazeteye neredeyse güneş doğarken gelirdi.

Aydın Bey çok yönlü bir işadamıydı, Erol Bey sadece gazete ile yetinirdi.

İkisinin en önemli ve bize onur veren benzerliği ise, dürüst ve düzgün insanlar olmalarıydı.

Hataları yok muydu? Elbette vardı... Onları zaman zaman eleştirmedik mi? Elbette eleştirdik... Kızmadık mı? Kızdık... Bazı yaptıklarını yanlış bulmadık mı? Bulduk...

Ama bunlar, o iki insanın temel özelliklerini silecek nitelikte şeyler değildi.

Bütün bu nedenlerle diyorum ki: ‘‘Hürriyet'in 50 yıl boyunca izlediği dürüst, tutarlı, sağlam ve Atatürkçü çizgisi değişmediyse ve hiçbir zaman değişmeyecekse, bunda Erol Simavi ve Aydın Doğan'ın da büyük payları vardır.’’

Bu çizgi gazetemizin çalışanlarına da yansımıştır. Bazen arkadaşlarımızla konuşurken birbirimize sorarız:

‘‘Bizim gazetede iş bitirici, ihale takipçisi, başkalarından avanta alan, çıkar karşılığı yazı yazan kimse var mıdır?..’’

İnanın bulamayız.

Tam tersine, aramızda her kademede ismini bildiğiniz ve bilmediğiniz çok sayıda ‘‘anıt insan’’ vardır. Onlar inançlı, yürekli kişilerdir.

Pırıl pırıl abilerimiz, arkadaşlarımız ve kardeşlerimizdir.

***

Gazetemizi, Erol Simavi büyüğümüzün babası Sedat Simavi kurmuş. Onun çeşitli basın kuruluşlarında asılı bir sözü her zaman belleğimdedir:

‘‘Kalemini kır ama satma.’’

Allah'a bin şükür, bugüne kadar kalemimizi satmadık. Eğer kırmak gerekseydi kırardık. Ona da gerek kalmadı.

50 yılda bu gazeteden kimler geldi, kimler geçti... Eskilerden pek çoğunu tanımıyorum. Aralarında kurucumuz Sedat Simavi, abimiz Tahsin Öztin gibi eceliyle ölenler oldu, Çetin Emeç gibi katillerin kurşunlarına hedef olanlar oldu.

Hepsine Allah rahmet eylesin.

13 yıldan beri bu çatı altında nice tatlı, gurur verici anıya sahibim. Bir Hürriyet çalışanı, hele bir Hürriyet yazarı olmaktan onur duyuyorum...

Ve ‘‘Daha nice 50 yıllara’’ diyorum.













Yazarın Tüm Yazıları