35 yaş yolculuğu

Yaşları 30’ların ortasına vardı mı, kadınlarda tatlı bir telaş başlar.

Okul bitirme, işe girme ve çoluk çocuk sahibi olma gibi sorunların çoğu çözülmüş, sıra “kendine bakma”ya gelmiştir. Haklılar! Eğer bu farkındalık doğru ve iyi yönetilebilirse, mükemmel bir hayatı yakalamak daha kolay hale geliyor.

35 yaş yolculuğuna çıkan kadınların aklına gelen ilk sorulardan biri şu: Daha iyi, zinde ve güzel görünmek ve hissetmek için ne yiyip içmeli, hangi besin desteklerini kullanmalı, hangi kremleri sürmeliyim?
Bu sorulardan ilkine yani yeme-içme faslına bugün değineceğiz. Haplar ve kremler kısmı ise arkadan gelecek...

NE YİYELİM NE İÇELİM

30’lu yaşlar sonunda yapacağınız beslenme değişikliklerinin başında, şekeri bir kenara bırakmak ve şekerli yiyeceklerden uzaklaşmak geliyor. Bütün araştırmalar, aşırı şeker tüketiminin bedende yaşlandırıcı birçok süreci tetiklediğini, cildimizden damarlarımıza, eklemlerimizden kaslarımıza dokularımızın çoğunu katılaştırıp sertleştirdiğini ve zamanla görev yapamaz hale getirdiğini söylüyor.

“şekerden uzaklaşma” kararını yalnızca çaya, kahveye şeker koymamak, baklava, kurabiye, kadayıf, keşkülü azaltmak gibi de düşünmeyin. Kullandığınız her şeye şu veya bu şekilde, açık ya da gizli şeker katılıyor. ışte bu nedenle en azından doğrudan şeker eklenen yiyeceklerden kesinlikle uzak durmak, hatta biraz da “rafine şekere sigara muamelesi yapmak” gerekiyor.

ESKİ TAVSİYELER HÂLÂ GEÇERLİ

“Neleri daha sık yemeliyiz?” sorusunun yanıtına gelince... Bu sorunun yanıtı çok uzun. Ama ben size özel bir liste hazırladım. Bu listeyi sayfamızda bulacaksınız. Listeye dikkatle bakarsanız, değişen pek bir şey olmadığını göreceksiniz. Eski tavsiyeler hâlâ geçerli. Yeni önermelerin başında bizim ülkemizde yetişmeyen açai meyvesi geliyor ama siz hiç dert etmeyin. Açainin marifetlerini bizim nar ve üzüm ikilisi fazlasıyla tamamlıyor. Kan portakalı ise bu ikilinin başarısına zirve yaptırıyor.

Kullanacağınız besin desteklerine gelince... Bunlar için yuvarlak bir liste vermek pek doğru değil. Yaşa, kişisel sağlık geçmişine, genetik mirasa ve yaşam tarzına uygun seçimler yapmak gerekiyor. Bununla birlikte “alfa lipoik asit+CoQ10” ikilisi bu yılın da favorileri. ıkili neredeyse her “genç kalma formülünde” ilk sıraları işgal etmeye devam ediyor. Daha detaylı formüller de var, size aktaracağız.

Hangi kremleri kullanacağınız konusunu ise yarına sakladık. şaşırtıcı ve hızlı sonuç veren birçok bilgiler var, bekleyin.

Kadınlar için süper besinler

Açai: Açai meyvesinde tıka basa antioksidan var. Ayrıca kaliteli yağ asitlerinden ve aminoasitlerden de çok zengin. Yağ asidi yapısı zeytinyağına benziyor.

Nar: Bu yılın da favorisi. Özellikle antioksidanlardan ve elagik asitten güçlü yapısı bu yıl da çok konuşulacak. Nara portakal, üzüm, havuç, elma ve kavunu da ekleyin. Kavunun yıldızı parlıyor, bir kenara not edin.

Balık: Somon şart değil. Hamsi ve lüfer de işe yarıyor!

Tahıl grubu: Bulgur, kahvaltılık gevrekler, köy ekmeği.

Baklagiller: Tahıl grubu yiyecekler, özellikle kırmızı fasulye ve mercimek.

Yeşil çay: Günde 2-3 bardak. Siyah çay da etkili!

Acı biber: Kaliteli, iyi kurutulmuş kırmızıbiber de olur, taze acı biber de...

Ceviz, badem ve fındık: Listeye yer fıstığını da ekleyin. Miktara dikkat edin!

Probiyotikten zengin yoğurt ve kefir: Yoğurdun yarım yağlısını tercih edin.

Doğal otlar: Fesleğen, kekik, maydanoz, nane, tarhun, dereotu...

Açai meyvesi yaşlanmaya çare mi

Amerika’da son yıllarda tam bir “açai çılgınlığı” yaşanıyor. Açai, Amazonlar’da yetişen bir tür palmiyeden elde edilen yüksek enerjili bir meyve. Çoğu zaman meyveden ziyade suyu tüketiliyor. Tıpkı üzüm gibi açaide de mor rengini oluşturan muhteşem antioksidanlar var. Antioksidan gücünün mükemmel olduğu belirtiliyor.
Açai ürünlerinin kilo verme konusunda da yardımcı olabileceği ileri sürülüyorsa da bu konuda herhangi bir bilimsel kanıt yok. ışin bu yanı biraz ticari gibi görünüyor.

Sonuç olarak, açai gerçekten güçlü bir antioksidan besin ama bana sorarsanız gücü biraz şişiriliyor. Aynı faydaları nardan, üzümden kazanmak da mümkün gibi görünüyor.

Kefir güzelleştiriyor

Kefir, bizim mutfağımızın zenginliklerinden biridir. Probiyotik içeceklerin en güçlüsü ve etkilisidir.

Araştırmalar, yalnız bağırsak sağlığını değil, genel sağlığı da iyi yönde etkilediğini gösteriyor. Bağışıklık sistemini güçlendirdiği, midede helikobakter mikrobunun üremesini azaltabildiği, hatta damar yaşını düşürdüğünü gösteren bulgular var.

Cilt yaşlanmasıyla uğraşan uzmanların çoğu kefirin cilt kırışması ve sarkmasını da azaltabileceğini ileri sürüyor. Ayrıca tıpkı yoğurt gibi kefir de kilo kontrolünü kolaylaştırıyor. Özetle kefir konusunda biraz daha araştırma yapmamız, bu doğal zenginlikten daha çok faydalanmanın yollarını bulmamız şart.

Tarçın: Her şeye iyi geliyor

Kan şekerini dengelemede neredeyse ilaçlar kadar işe yaradığının anlaşılması, onu son yılların favori yiyeceklerinden biri haline getirdi. Belki de “tarçın hak ettiği üne kavuştu” demek daha doğru olur.

Özellikle kan şekerini dengelemede (şeker hastalarına özellikle tavsiye ediliyor), insülin reseptörlerini uyarıp şekerin hücrelere girmesini kolaylaştırmada ve “iltihaplanma” diye tanımlanan “yaşlandırıcı yangısal süreçleri” yavaşlatmada da müthiş işler başarıyor. Bağışıklık sistemini güçlendirdiği, mikrop üremesini zorlaştırdığı, belleği desteklediği yönünde de bulgular var.

Aktardan alacağınız doğal tarçını kahve gibi öğütüp yiyeceklere günde bir yemek kaşığı kadar eklemeye gayret edin. Tarçını sütlü tatlılarınıza, çayınıza, yoğurdunuza tatlı bir lezzet unsuru olarak ekleyebilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları