Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

1 Ekim’de yeni su yılınız kutlu ve varsa yeni su bütçeniz hayırlı olsun!

30 Eylül Cumartesi günü 2006 su yılının son günü. 1 Ekim’le beraber 2007 su yılı başlayacak. Yani 30 Eylül’ü 1 Ekim’e bağlayan gece 2007 su yılının yılbaşı oluyor. Yeni su yılınız kutlu olsun! Yöneticileriniz yaparsa yeni su bütçeniz de hayırlı olsun!

Turist olarak bile, kimse susuz bir yerde yaşamak istemez. Su kıtlığı tüm canlılara her yerde hayatı zindan eder. Onsuz yaşam, tarım, sanayi, turizm, vb düşünülmez. Bu kadar önemli olan suyun gelişmiş ülkelerde kendine has bir yılı ve bir de bütçesi var.

Kuraklık haberlerini sıklıkla okuyorsunuzdur. Örneğin, "Başkentte susuz günler kapıda. Muş’ta kuraklık göçe zorluyor. Yeraltı suları çekiliyor. Konya Ovası can çekişiyor..." Türkiye Ziraatçiler Derneği "Kuraklık, Türkiye’nin geleceği... Uyanın, stratejik plan yapalım’" uyarısında bulunuyor. Ülkemiz yıllardır kuraklıklar yaşıyor ve birbirimizi uyarıp duruyoruz, ama ne su yılını kutluyor, ne de su bütçesi yapıp yürürlüğe koyuyoruz.

*

Evet, su yılı diye bir yıl var, ama o 1 Aralık’ta değil; yağışlı günlerle birlikte başlar. Böylece su yılı, yağışlı mevsimin başında başlar ve yağışlı mevsiminin sonunda biter. Ekim ayı yağış mevsiminin başını veya diğer bir deyişle eylül ayı kuru dönemin sonunu işaret etmek üzere su yılı, 1 Ekim’den 30 Eylül’e kadarki 12 aylık süreyi kapsar.

Ülkemizde takvimler her yeni yılı gösterdiğinde mali bütçelerimiz yürürlüğe girer. Merkezi ve yerel yönetimler yeni yıl başlamadan bütçe ve kesin hesap tasarılarını komisyonlara sevk eder. Sonra bütçe tasarıları meclislerin gündemine taşınır. Bütün bunların amacı eldeki kıt olan mali kaynakları verimli kullanmaktır. Benzer şekilde kıt olan su kaynaklarımızı da verimli kullanabilmek için merkezi ve yerel yönetimlerimiz her yeni su yılının başında su bütçesini hazırlayıp devreye sokmalıdır. Yoksa planlamadan yoksun bir çerçevede aşırı ve yanlış su tüketip su kaynaklarımızı verimli kullanamayarak büyük su (bütçe) açıkları ve su kıtlıkları oluşturur dururuz.

Halbuki nasıl ki ülkemizde 1 Aralık’ta yeni takvim yılıyla birlikte mali yıl bütçesi devreye girerse, 1 Ekim’de yeni su yılının başlamasıyla birlikte su bütçesi de devreye girmelidir. Nasıl ki mali kaynaklarımızı verimli kullanmak için bütçeler ve hesaplar yapıyorsak, su kaynaklarını da verimli kullanarak bütçe (su) açığı vermememiz için su bütçesi ve kullanım planlarını da yapmalıyız. Yoksa yağışların azalması, aşırı sıcaklar ve bilinçsiz su kullanımı, beraberinde çözümsüz sosyo-ekonomik birçok problemi beraberinde getirecektir.

*

Böylece, Türkiye’de sahipsiz afetlerin başında kuraklık gelmektedir. Kuraklık dünyada görülen 31 adet doğal afetin içinde de en tehlikeli afet olarak birinci sıradadır. Bununla birlikte, 1959 yılında çıkan 7269 sayılı Umumi Afetler Kanunu’na göre Türkiye’de kuraklık afet dahi sayılmamakta ve afet istatistiklerinde hiç yer alamamaktadır. Daha da kötüsü, yetkililerimiz bunun henüz farkında bile değil! Halbuki Türkiye’de "hava, su, iklim"in artık bir bütün olarak ele alınıp ilgili kurum ve kuruluşların gerekli teknolojiyle birlikte kalifiye elemanlarla donatılabilmesi için önemli reformların çoktan ve acilen yapılması gerekirdi.

Özetle kuraklık, en kapsamlı sosyo-ekonomik zararlara neden olabilen, sinsi bir şekilde gelişen insanlığın yüzleştiği en büyük doğal afettir. Yarı kurak bir iklim kuşağında bulunan ülkemizin tarihi büyük kuraklıklarla doludur. Kuraklığı, deprem gibi önemli bir afet olarak kabul ederek bilimin gereklerini artık yapmak zorundayız. Evet, uyanalım artık.
Yazarın Tüm Yazıları