Zülfü’den bir klasik

Lale BARÇIN İMER
Haberin Devamı

‘‘Canım...’’ dedi o gün bir arkadaşım, elimdeki CD'den ona bahsedince, ‘‘Parayı basan herkes Londra Senfoni Orkestrası'nı stüdyoya sokup eserlerini çalmasını sağlar’’. ‘‘Haklı olabilirsin’’ dedim bende, ‘‘Ama böyle bir cesaret kaç sanatçımızda var. Kaç kişi yaptı bunu bugüne kadar. O yaptı işte... Hem kendine hem de eserlerine güveniyordu...’’ diye de devam ettim. Evet, Zülfü Livaneli bu cesareti göstermişti ve ortaya ‘‘'London Symphony Orchestra' plays Livaneli New Age Rapsody’’ isimli albüm çıkmıştı. 11 Zülfü Livaneli bestesi ünlü orkestra şefi Francis Shaw yönetiminde Londra Senfoni Orkestrası tarafından klasik anlamda ‘‘ölümsüzleştirilmişti’’. Livaneli'nin eserlerini bir de böyle dinlemek gerçekten büyük keyifti. Özellikle de 2, 5, 7, 8 (özellikle bunu, çünkü zaten çok sevdiğim ‘‘Ey Özgürlük’’ün senfonik versiyonunu hep merak ederdim), 10 ve 11. eserleri çok, ama çok beğendim. Aslında seçim yapmak da yanlış, çünkü albümde bir bütünlük söz konusu. İnişleri ve çıkışları olan ilginç bir serüven, inanılmaz renkli bir öykü Livaneli'nin aktardığı... Ve o bu öyküyü iyi ki de anlatmış diyorum...

Rafet’in Leyla’sı

Rafet El Roman'ın Alman pazarına ‘‘Amerika’’ şarkısıyla girmesini eleştirmiştim. Yine de Rafet bu single'ıyla Avrupa pazarı için iyi bir rakam olan 35 bini devirmeyi başarmış. Şu günlerde ise ikinci single'ını piyasaya süren El Roman bu kez ilk albümünde yer alan ‘‘Leyla’’yı seçmiş ve bence de iyi etmiş. Beş ayrı versiyonunun bulunduğu single'da özellikle dikkat çeken, parçanın ‘‘Unplugged Mix’’i ve hatırı sayılır DJ Morris'in yaptığı Clup-Remiks'i bana göre. Rafet'in Türkçe ve İngilizce söylediği parça bence beğenilecek, çünkü Ayşa'ların, Layla'ların hayli tuttuğu Avrupa pazarında Leyla de bence kulağa hoş geliyor. El Roman'ın ‘‘Propaganda’’ filmdeki başarılı performansından sonra hemen kendini toparlayıp müzik çalışmalarına yoğunlaşması takdire değer doğrusu.

Yazarın Tüm Yazıları