Zaten bizde patron!

DAVİDS, Seedorf, Kluviert, Makaay.. Bu dört ismi kesmek kolay iş olmasa gerek.. Hem de öylesine özel bir maçtan değil, Dünya Kupası kadrosundan çıkarmak için adınızın Marco Van Basten, kredinizin de full olması gerek.. Hem taraftar, hem de basın nezdinde..

Advocaat’la yaşlı yıldızlara teslim olan Hollanda, Van Basten’le bir değişime uğradı. Futbolun hızlısını oynamaya başladı. Sonuçta kolay geçilen grup maçlarının ardından Dünya Kupası da iyi başladı Portakallar için..

Van Persie’nin nefis pasında topu ağlarla buluşturan Robben şimdiye kadar seyrettiğim maçlarda Riquelme’yle birlikte en çok öne çıkan ismdi. Fırtına gibiydi.. Yorulmak bilmedi.. Golü, Jevriç’in kurtardığı şutu, ağlara gitmeyen vuruşlarıyla seyirciyi en çok heyecanlandıran oyuncuydu..

Robben’in dışında Schneider ve Van Bommel de görevlerini yapan isimler arasındaydı. Kaledeki büyük tecrübe Van der Saar kritik anlarda çok güven verdi arkadaşlarına..

11 numaralı Portakal

Sırbistan’da ise tam bir arayış vardı. Maça Miloseviç-Kezman ikilisiyle başladı Petkoviç.. Ardından Zigic-Ljuboja ikilisine döndü.. Oyuna sonradan katılan Koroman, Sırp takımının en etkili ismiydi.. Olympiakoslu Djordevic ise ara sıra parladı o kadar..

Maçı televizyondan izleyen Rus bir iş adamı, "Bu adamı istiyorum" diyerek Robben’i beğenmiş olabilir bu maçtan sonra.. Aldığı yanıt ise, "Efendim, zaten bizde oynuyor"dur herhalde..

Şaka bir yana, eski Doğu Almanya’nın küçük bir şehrinde, sempatik bir statta güzel bir Dünya Kupası maçına damgasını vurdu geçti, 11 numaralı Portakal..

76. dakikada 40 metre koşarak rakibini kovaladı ve top kaptı.. Bir dünya yıldızı nasıl olur kanıtladı.. Darısı bizimkilerin başına..
Yazarın Tüm Yazıları