Zamansız kavim

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Onuncu Yıl Marşı, ‘‘Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız!'' diyor.

Demek ki, Türkler, daha cumhuriyetin 10'ncu yılında, ‘‘Az zamanda çok işler yaptık''tan sonra, birdenbire zaman kavramı olmayan bir kavim olduklarının farkına varmışlar. Tarih, önsüz ve sonsuz zamanın ancak bilinen bölümünü kapsadığına göre, böyle bir ön veya son kabul etmeden yaşadıklarını söyleyen Türkler de zamanla bütünleşmişler, yani zamanın kendisi olmuşlar demektir.

Bunun ‘‘Bizde zaman kaygısı yoktur!'' demekten ne farkı var?

Zaten olaylar da bunu doğruluyor: Yapacak bunca işi varken üç günlük tatili 9 güne çıkaran bir siyasal sistem, şimdi de niçin, nasıl ve kimler tarafından kararlaştırıldığı pek iyi bilinmeyen bir seçime 3 aydan daha az zaman kala, bütçe, bankalar ve sosyal güvenlik gibi her biri dev nitelikte yasaları çıkaramayışın hayıflanması içinde. DYP'nin grup başkanvekillerinden biri, ‘‘Meclis'i çalıştırmaya çalışacaklarını'' söyledikten sonra, ‘‘ancak bunun zor göründüğünü'' ifade etmiş ve milletvekillerinin bölgelerinde önseçim telaşına düştüklerini kaydederek, ‘‘Böyle bir durumda Meclis'e gelin diye baskı yapmak arkadaşlarımıza haksızlık olur!'' diye ilave etmiş.

Zamansız kavmin milletvekilleri, geçen 1995 seçimlerinden önce de, yine yiğitliğe leke sürmemek için alınmış anlamsız bir erken seçim kararının ardından, değiştirilmiş anayasaya göre uyum yasalarını çıkarmadan apar-topar seçime gitmişlerdi. Şimdi, uyum yasalarının en önemlisi olan ve dıştaki 2 milyon seçmene oy kullanma olanağı vermesi gereken yasa çıkarılmadan seçime gidiliyor.

Çünkü, zaman yok.

Geçen seçimler öncesinde, ‘‘Bu seçim sistemi ve partiler yasası değişmeden Türkiye'deki siyasal dağınıklığa ve tıkanıklığa çare bulunmaz!'' denmişti. Sistem ve yasa yine değişmedi.

Çünkü, zaman yok.

Üstelik, bu kez değiştirilmemiş bir yerel yönetim düzeninde belediye başkanları, belediye meclisleri, il genel meclisleri, mahalle ve köy muhtarları ile ihtiyar heyetleri değişecek. Oysa, bütün sistem, eski hamam, eski tas. ‘‘Yerel Yönetim Reformu'' adıyla aslında genel yönetimin yerel kuruluşlarını yetkilendiren bir yasa tasarısı hazırlanmıştı. Çıkmadı. Belediye başkanlarının iki turlu seçimle işbaşına gelmelerinden söz ediliyordu. Olmadı.

Çünkü, zaman yok.

Bu anlamsız gidişin neyin ilacı olacağını sorarsanız, onu bilen de yok.

Sayın Erbakan hariç.

Refah Partisi'nin son genel başkanı, Antalya'daki bayramlaşmada, halkın Ramazan Bayramı'nı uçurum kenarında kutladığını söyledikten sonra, ‘‘Bunun ilacı 18 Nisan'a gelip düğümlenmiştir'' demiş. Kapatılış hıncının üstüne bir de Fazilet'in dışlanmışlığı ve pahalılıkla işsizlik tepkisi eklenince varoşlardaki halkın nasıl oy kullanacağını bilerek böyle konuşmuş olabilir.

Ama, şu dediği kavmimizin zaman anlayışı bilinmeden söylenmiş gibi: ‘‘Öncü dünya devleti yapmak istediğimiz Türkiye son iki yılda geri götürüldü.''

Aman Sayın Erbakan, zaman kavramı olmayan bir kavim için 2 yıllık vakit kaybı da, kayıp mı ki?



Yazarın Tüm Yazıları