ZAMAN SAHNESİNDE - HAYAT KARELERİNDE…
Bazen… Ya da bir an… Birçok şeyin üst üste geldiği, ters gittiği dönemlerde… Hani insanların hele de en yakınınızdakilerin sizi anlamadığı ‘Bir an’ var ya işte o ‘Bir an’da, bütün olan her ne varsa tuzla buz olur. İşte o an Sezen’in dediği gibi ‘Çık balkona, bağır bağırabildiğin kadar’ çağrısına uymanın - hatta bazen bunu uygulamanın - paralelinde bize en iyi gelecek şey bir kitap, bir şarkı, bir film olur. Ve bazen bizi anlayacak olan en iyi şey film…
Her şey film…
Gidip sığınırız bir filmin kucağına.
Çünkü hayattaki acı tatlı her şeyi, aşkı, ayrılığı, yalnızlığı, kavuşmayı, heyecanı, çaresizliği, özlemi bize yansıtır en yalın, en naif, en katıksız haliyle, beyazperdeden.
O beyazperdeden gizli bir el dokunur sanki duygularımıza, kuytularımıza.
O yüzdendir kendimizi bularak, izlediğimiz filmlerle bütünleşerek sinema salonlarından çıkışımız.
Dediğim gibi katıksız, tarafsız ve hayattaki her duyguyu, olguyu, aksiyonu olduğu gibi aktarabildiği ölçüde bizi kendine çeker en cazip, en davetkar, en karşı koyulmaz haliyle.
Aksiyon deyince…
Geçtiğimiz günlerde bir aksiyonun ortasında buldum kendimi.
Sette değil de sanki gerçekten tarihsel bir dönemin sessiz figüranlarından biriydim, ‘Osmanlı’da Derin Devlet’ dizisinin çekimlerini izlerken.
Perihan Savaş, Saydam Yeniay, Devrim Saltoğlu, Orhan Kılıç, Hazım Körmükçü, birkaç oyuncu ve çok sayıda figüranın rol aldığı…
Birçok set, birkaç plato görmüştüm daha önce.
Ama bu kez İzmit’te gördüğüm platoya plato demek…
Bildiğimiz setlerden ve platolardan değil, onların misli misli büyüklüğünde, çok geniş bir arazi üzerine kurulmuş olan…
Göz alabildiğine…
Oraya set demek de az gelir aslında.
Çünkü orada bambaşka bir dünya kurulmuş ve yüzlerce kişinin içine dahil oldukları başka ama gerçek bir hayat yaşanıyor, kamera önünde ve kamera arkasında…
Bir sette savaşan insanları görürken, bir diğer sette verilen molada, tarih kokan dönemin içinden geçerek kıyafetlerin dokusunu teninizde hissetmenizin yanı sıra oturduğunuz sultan koltuğunda kendinizi o dönemi yaşarken düşünürken yakalanıverirseniz şaşırmayın diyecek kadar…
Ya da bir başka sette dağıtılmış bir darphane, oyuncuların çekim sırasında – öncsinde ya da sonrasında atlarla bütünleştiği at çiftliği, çeşme başı, surlar…
Tarihin içinde buluyorsunuz kendinizi adeta.
Bazı sahneleri ekrandan izlerken de, performansların, dünya filmlerindekki aksiyon sahnelerini aratmayacak düzeyde olduğunu anlıyorsunuz bir kez daha.
Aksiyon ve farklı konu – konseptteki yaptıkları ve yapacakları işleriyle adlarından söz ettirmek isteyen Her şey Film ekibi, bu başarıya imza atan.
Çekimlere verdiğimiz molaların birinde Her şey Film’in Ceo’su – Prödüktörlerinden biri Bülent Tuurgut’la konuşuyoruz.
Farklı işlere imza atmanın paralelinde uluslararası işlere de öncelik vererek çıtayı yüksek tuttuklarını, geçtiğimiz yıldan bu yana birçok ülkeyle yaptıkları bağlantılarının sonucunda, önümüzdeki aylarda yurtdışından film çekimi için Türkiye’ye gelip bu platolarda çekim yapacaklarını ve şu anda bu platoda Katar’dan gelen bir ekibin reklam çekimi için bir haftadır burada olduğunu öğreniyorum.
Anlatmaya devam ediyor.
Bülent Bey’in heyecanını fark etmemem mümkün değil.
Heyecanlı.
Çünkü az ya da çok tecrübemle tahmin edebiliyorum, bir şeyler yaratmanın, bunun sonucunu görebilmek, yaratıcılığın, o hazzın, o mutluluğunu yaşamak başka, bambaşka.
Bülent Bey heyecanlı.
Çünkü ‘Osmanlı’da Derin Devlet’ dizisinin ardından üç farklı diziyle yeni sezonda ekrana gelmeye hazırlanıyorlar.
Üçü de birbirinden farklı…
Ve bu sebeple bile adından söz ettirecek işler gibi.
Biri polisiye ‘Kadın Masası’
Diğeri İsmail Efendi’nin aşkını konu alan ‘Gülnihal…
Üçüncüsü de sır…
İzleyip göreceğiz.
Acısıyla tatlısıyla, yaşananları beyazcamdaki görsel karelerde…
Gerçeklerin payında…
Hayatın paydasında.
Ki izleyeceğiz bu üç projeyi ve daha nicelerini film tadında…
Yaşam akıyor zaman sahnesindeki hayat karelerinde.
Başrolde bizler…
Yöneten ise zaman ve hayat.
Her şey film…
OSMANLI'DA DERİN DEVLET / FOTO GALERİ
 |
Bülent Turgut |
