Yüzyıllık rüya

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

Metro İstanbul’un yüzyıldan fazla sürmüş bir rüyası. Salı günü bu rüyanın gerçekleşmesine tanık oldum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkililerinden bir grup ile Taksim-4. Levend metrosunu gezdik, hattın bir ucundan diğerine yolculuk yaptık. Belediye yetkililerinden bilgi aldık.

Ulaşım mağduru bir İstanbullu olarak sevincimin hoş görüleceğini umarım.

Bugün gezinin izlenimlerimi aktaracağım.

İzlenimler

Önce basından bu konuya gösterilen ilginin düşük olduğunu esefle kaydedeyim. Katılan kişi sayısı göründüğü kadarıyla düşüktü. Olayın önemiyle bu katılımın bağdaşmadığını düşündüm. Oysa metroyu yapanlar çok heyecanlıydı.

Basın toplantısının yapıldığı salon bir yana, İstanbul’un yeni metro hattı gerçekten şık. Moskova metrosu hakkında anlatılanlar bir kenara bırakılacak olursa, burada en azından temiz ve eli yüzü düzgün bir inşaat yapıldığı görülüyor. Bu da estetik açıdan önemli.

Bu arada yetkililer, estetik dışında metronun 8 şiddetinde bir depreme bile dayanıklı olduğunu söylediler ki, bu da içaçıcı bir haberdi doğrusu.

Yaptığımız çift yönlü yolculuk neredeyse yirmi dakikada bitti. Üstelik bir ara istasyonda durup tekrar bindik. Aslında tek yönlü bir yolculuk yaklaşık 7 dakika sürüyor.

Bir ara vatman kabinine girdim. Hız göstergesi saatte 70 km’yi buldu. Düşünün İstanbul’un o cehennemi yolüstü trafiğinde dura kalka gidilen bir yo güzergahında bu hız ne heyecan verici!

Bazı rakamlar

Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, bu hattın tek yönde saatte 75 bin kişi taşıyabilecek bir kapasitede olduğunu söylediler. Üstelik bu şimdiki 8 vagonla sağlanıyor. Sadece bir ek vagon koyarak hattın kapasitesini katlamak mümkün olacak.

Şimdilik kaydıyla, bir seferde 3 bin kişinin ulaşımının sağlanacağı söylendi. Seferler bir buçuk dakika arayla gerçekleştirelecekmiş.

Hoş olan bir başka özellik de, sistemin tamamen otomatik olması. Vatman sadece aynalara bakarak kapıları kapatmakta.

Sorular ve sorunlar

Metro gezisi sırasında Yalçın Bayer hattın başarısından duyduğu şüpheleri dile getirdi.

Doğrusu buna ben de katılıyorum.

Taksim-4. Levend hattı elbette büyük bir trafik yükünü ortadan kaldıracak. Ancak, bu yöredeki İstanbulluların metroya iltifat etmesi istasyonlara ulaşımın kolaylığı ile mümkün. Oysa buralarda ciddi büyüklükte otoparklar yapılmamış.

Bir de son istasyondaki tiriaj yani Türkçesi vagonların dönüşü alelacele ve geçiçi bir çözümle sağlanmış. Herkes hattın niye en azından Teknik Üniversite’ye kadar uzanmadığını sordu. Belediye bu girişimde bulunmuş ama anlaşılmaz bir biçimde 'hayır' cevabı almış.

Aslında Teknik Üniversite bile yetmez. Bu hat mutlaka Maslak’a kadar getirilmeli.

Bir de otopark sorunu ciddi olarak ele alınıp çözümlenmeli.

Metronun tarihi

Metro ile İstanbul’un tanışması aslında çok eskilere dayanıyor. Karaköy ile İstiklal Caddesi’nin bir ucunu birleştiren Tünel dünyanın ilk metrolarından biri olarak anılır. Doğrusu, dünyanın üçüncü yeraltı tren sistemi olduğu. Ama yine de bir birinciliği var ve galiba bunu hiç de kaptırmayacak gibi. O da bizim Tünel’in dünyanın en kısa metrosu olması. 1875 yılında Fransızlar tarafından yapılan bu metro hattı yalnız 500 metredir!

Kilometre taşları

Eh metro bir kez İstanbul’a gelmiş, yol alır diye düşünenler yanılmışlar. Hem de nasıl!

Metro adına İstanbul’a bir çivi daha çakılması için aradan yüzyıldan fazla zaman geçmesi gerekmiş. Nurettin Sözen zamanında, 1992 yılında ilk girişim yapılmış. Aradaki yüzyıldan fazla zaman içinde nüfusu yüzbinli nüfuslardan önce milyonlara, sonra da hızla on milyonlu rakamlara çıkan İstanbul 500 metrelik metrosu ve nostaljik İstiklal Caddesi tramvayları ile avunmuş.

Ara projeler

Ulaşım A.Ş.’nin genel müdürü, gezi sırasında 1913 yılında İstanbul için yapılmış çok ciddi bir metro projesinden söz etti.

O zaman hat Şişli-Taksim Şehzadebaşı-Topkapı olarak düşünülmüş.

Üstelik bunun için oturulup uzun boylu çalışılmış.

'Peki bu çalışmalar nerede?' diye sorduğumda, 'Vallahi bizde bunlara ait kayıt yok. Bize de bunları eski Refah Partisi milletvekili Ertan Yülek aktarmıştı' dediler.

Buna karşılık 1985 etüdü diye anılan bir çalışma daha var.

O etüt Yenikapı-Levend arasında bir metro hattını öngörmüş. 'Bu etütte söylenenler bugün yapılanlarla örtüşüyor' dendi.

Demek İstanbul’un ulaşım sorunu için aklın yolu bir!

Ars gratia artis

Tanıtım gezisi sırasında metronun sanat ile ilişkisine galiba pek fazla bakan olmadı. Müteahhitlere ödenen paralar, hattın teknolojik özellikleri galiba daha ilginç göründü.

Haksızlık etmeyeyim, bir arkadaşımız, Yazgülü Aldoğan, metroda sokak şarkıcılarının olup olmayacağını sordu. Baştürk, böyle bir projeleri olmadığını söyledi. 'Ama böyle gelişmeler kendiliğinden oluşur' diye de kapıyı aralık tuttu. Ben bundan en azından böyle bir girişimde bulunanların güvenlikciler tarafından yaka paça dışarı çıkartılmayacağı anlamını çıkarttım.

Yine de şunu eklemeden geçemeyeceğim. Metronun sanatla ilişkisi eksik., daha doğrusu yetersiz. İstasyonlarda bir tek heykel yok sözgelimi. Ya da mesela Paris metrosunun bazı istasyonlarında olduğu gibi duvarlara karşıdan rahatça okunacak büyüklükteki harflerle ünlü şairlerimizin dizeleri yer alsa da, insanlar avala aval karşılarına bakacaklarına bu dizeleri okusalar fena mı olur?

* * *

Eksiklikler bir yana biraz da yapılmış olanlardan söz edeyim.

Taksim-4. Levend metrosunun Taksim meydanı ve gezi girişlerinde ve istasyonların platformlarına bazı sanat eserleri yerleştirilmiş.

İznik çinileri ile yapılmış ve minyatür sanatımızdan esinlenen büyük panoları gözalıcı bulduğumu söylemeliyim. Tarihle aramıza sanatsal bir köprü kurulması hoş. Hele İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı gibi İznik’teki çini sanatını canlandırmayı öngören bir vakfa da bu arada destek verilmiş olması takdire değer bir davranış.

* * *

Metronun Taksim istasyonunda meydan girişinde Necmiye Gönenli’nin beton rölyef tekniği ile yapılmış 'evrensel sevgi panosu' adlı eseri dikkatimi çekti. Birkaç metre uzaklıkta, diğer duvarda ise yine aynı sanatçının Osmanlı’nın kuruluşunun 700. Yıldönümü dolayısıyla yapılmış 'asırlık çınar' adlı eseri vardı.

Gezi girişinde ise yine aynı sanatçıya ait, cam ve mozayik ile yapılmış bir 'Cumhuriyet’in 75. yılı' eseri mevcut.

Gönenli’nin eserlerinin güzelliği ortada. Ben sadece devletle sanatın bu kadar içiçe girdiği eserlerin sipariş edilmiş olunmasına takıldım. Sanatla resmi ideolojinin sarmaş dolaş olması uygar ülkelerde oldum bittim pek şık durmaz. Türkiye ise zaten bu tür eserlerle dolu. Çoğu da insanları heyecanlandırmıyor. Bırakalım biraz da sanatçı sanatı sanat için yapsın.

TEL: 677 04 25

FAKS: 677 04 21

E-MAİL: tsavkay@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları