Yüzen kebaba alkışlar

Fotoğrafın güzelliğine bakar mısınız?

Hayır hayır, bayraklardan, o şenlikli havadan, kırmızı offshore teknesinden ya da teknenin içindeki yakışıklıdan söz etmiyorum...

Dikkalice bakın...

Tek star var bu fotoğrafta...

Hah, tamam orada, teknenin tam üzerinde, boylu boyunca uzanmış durumda...

Gördünüz mü o müthiş güzelliği...
/images/100/0x0/55eafa90f018fbb8f8a31098
3.5 metrelik şahane bir Adana kebabı.

Kuşbaşı değil, Urfa değil, Antep değil...

Basbayağı Adana kıyması.

Ah ahhhhhhhh.

Kebabım geldi.

*

Adanalılar böyledir.

Bir kadını, bir erkeği özler gibi kebap özler.

Canı ister.

Canı çeker.

Ama tabii Hintliler kadar değiliz, onlar kendi memleketlerinin yemeğini yemezlerse bütün vücut fonksiyonları duruyor, ille de körili bir şey bulacaklar, nereye giderlerse gitsinler "Burada nerede bir Hint lokantası var?" diye soruyorlar.

Gerçi, ben de burada soruyorum, bir Saray açıldı mesela Dubai’de, enfes.

Bir de İstanbul Flowers var, pidede üstüne yok.

Yakında da Tike açılacakmış.

Bakın gördünüz mü?

Bir fotoğraftan nerelere geldik...

*

Geçen hafta Adana’da offshore yarışmaları yapıldı.

İstanbul Offshore Kulübü Başkanı Uğur Işık, başrolde. Bu sporu, kafaya takmış bir kere. Gelişmesi için her şeyi yapıyor. İyi ki böyle insanlar var. Gerçi Kazım Apa da tutturuktur -o da bizim enişte oluyor- bu offshore’ların bir etabının Adana Baraj Gölü’nde yapılması için inanılmaz çabalar harcadı. Neredeyse ablam artık onu boşayacaktı: "Nedir canım bu offshore offshore?!"

Bu senenin özelliği, bir tane de Adana teknesinin yarışıyor olmasıydı.

Daha da bir sürü etapta yarışacak.

İşte bu fotoğrafta gördüğünüz tekne:

Adı, Adanalılar arasında Yüzen Kebap.

Kızılderili ismi gibi, bayıldım.

Çünkü biz öyleyiz, her yere kebabımızla gideriz, icabında barajda da kebabımızla yüzeriz.

Teknenin üzerindeki kebap reklamı, Öncül/ Sefa tarafından hazırlanmış. Kırmızı’da iki yıl üst üste ödül aldı. Güzelyalı Kebapçısı için bu reklamı tasarlamışlar.

Kebabın bir marka olarak algılanması ve sunulması bence müthiş.

Nereden nereye?

Şimdi de, Yüzen Kebap’ın üstünde.

Bir de tabii bu teknenin iki pilotu var.

Biri Kerem Zorlu, gazcı.

Diğeri Nevzat Arman, direksiyoncu, ayıptır söylemesi kendisi biricik kardeşim oluyor.

Annemle ben; o Adana’da, ben Dubai’de, Show TV’nin karşısında, yarışma canlı yayınlanırken elimizde telefonlarla karşılıklı görüş alışverişinde bulunuyorduk.

Güya birbirimize çaktırmıyoruz ama yüreğimiz pır pır.

Allah’tan kazasız belasız bitti.

Bir de üstelik, Centilmenlik Ödülü aldılar.

Yakıştı.

Yüzen Kebap’a başarılar.

Kebap seven herkese alkışlar.

HAMİŞ: 9-10 Haziran’da Mersin etabı gerçekleşecek. Kebap severler ne yapacaklarını bilirler...

Gördüğünüz gibi bugün köşenin bir kısmı kadın geyiklerine ayrılmış durumda. "Türk kadını entrikacı mıdır?" yazısına gelen tepkilerden iki tanesiyle huzurlarınızdayım. Küçük oyunumuza katılan herkese teşekkür ediyorum.

Türk kadını entrikacı mıdır?

HESAPÇI VE ENTRİKACI OLMADIĞIM İÇİN HEP KAYBETTİM

Türk kadınını hesapçı ve entrikacı bulmakla beraber, öyle olabilmeyi çok istiyorum. Gerçekten erkeklere tek söken bu çünkü. Ben hiçbir ilişkisinde hesap yapmayı bilmeyen bir kadınım. İş yerimde de, arkadaşlıklarımda da, ailemde de, aşklarımda da. O yüzden çoğu zaman kaybetmiş bir kadınım. En çok aşklarımda. Hiçbir ilişkimde, "Kaçayım da kovalanayım" demedim. "Seviyorsam neden kaçayım canım, salak mıyım ben?" dedim. Ama hep kaçıran oldum. "Hesaplara ne gerek var, seviyorum; gelirim tabii, yaparım tabii..." Tabii tabii tabii.. Tabii ki tabii son başıma geldi, hep sevgililerimi daha dişli kadınlara kaptırdım. Ve o kadınlarla evlendiklerini duydum. Belli ki o kadınların yapabildiği ama benim yapamadığım bir şey var. Ne olabilir bu, senin aklına ne geliyor? Ama çevremdeki doğal davranmayan, hesap kitap yapan kadınlar o kadar mutlu ki. Çocuk da yaptılar, kariyer de. Ben hiç bir bok yapamadım. Çok isterdim; öyle düşünürken böyle davranmayı, özlediğimi, sevdiğimi bir çırpıda söylememeyi becerebilmeyi. İsterken istemez gibi görünebilmeyi, istemem yan cebime koy numaraları yapabilmeyi, gerçekçi davranmamayı, içten olmamayı, kendimi ağırdan satma numaralarını bilmeyi, "Her zaman yanındayım, seninleyim" mesajı yerine "Bak gideriiimm!" tehdidini sevgilimin kafasına sokabilmeyi... Ama hiç gitmedim. Çünkü çok seviyordum. Sonunda o gitti. En doğal olanı da bu değil miydi? Ben sadece samimi, doğal ve seven bir kız olarak ortada kalakaldım. Bence erkekler ne kadar itiraf etmeseler de gerçeklerden hoşlanmıyor, onlar oyun istiyor. Ne kadar kabul etmeseler de, onlar kadınların bu saçma sapan oyunlarını oynamaya, bilmecelerini çözmeye, peşinden koşmaya bayılıyorlar... (Şebnem V.)

- Şebnem, kendini o kadar güzel ifade etmişsin ki, bayıldım sana. Bayılacak tonla da erkek vardır. Aslaaaaaaaa pes etme. Banu Özdemir’i oku bak altta. Öpüyorum.

STRATEJİ VE TAKTİKLER PALAVRA SADECE KENDİN OL YETER

"Kariyer yaptık, evde kaldık!" sloganıyla yayınlanan kitabım "30 Mumlu Pasta"yı yazdığımda, 33 yaşında bekár bir kadındım. İlişkilerimin sonu hep ayrılıktı. Her bir ilişkiden sonra, yenisine öncekilerde edindiğim derslerle başlıyordum: "Çok aşıksan, asla belli etmeyeceksin... Çok fazla arayıp, üstüne düşmeyeceksin... Özgürlüğünü kısıtlamayacaksın... Onu deliler gibi arzulasan bile, çaktırmayacaksın... Canın sevişmek istemiyorsa, istiyor gibi yapacaksın..." Bu derslere bir de, sağdan soldan edindiğim diğerleri ile kitaplarda okuduğum strateji-taktikler de eklenince, ilişkilerimin akıbetini tahmin etmek güç değildi. Sonunda uyandım! Adına entrika mı dersiniz, strateji-oyun mu dersiniz, bunların hiçbirinin işe yaramadığını nihayet kavradım. Sadece aşk ilişkisi değil, hayatımın her anında "kendim olmam" gerektiğini anladım. Zaten hayat, bir "kendini bulma" oyunu değil miydi? Sanki bu bilince ulaşmamın bir ödülü olarak, ilişkilerimin kaderi 34 yaşındayken değişti. Hayatıma harika bir erkek girdi. Artık harika bir ilişkim vardı. Üstelik elimde bir de evlilik cüzdanı! Tüm bu yaşadıklarımdan çıkardığım sonuç; aşkta kazanmak istiyorsanız sadece "kendiniz" olmalısınız. Bir ilişkiyi oldurmaya çalışmayın. Sadece o ilişkinin keyfine varın. Bitirmeniz gerektiğini düşündüğünüz yerde cesurca bitirin. Dışarıda sizin için, sonsuz alternatifin var olduğunu bilin. Siz bu bilinçte olursanız, o alternatifler önünüze serilirler. Bu konuda, benim çok yararlandığım bir kitap var. Amerikalı ilişki uzmanı Dr. Susan Campbell’in 35 yıllık deneyimlerinin sonucunda kaleme aldığı bir araştırma. Adı "Aşkta Kendin Olmak". Yalnız kadınlarımızın çok yararlanacağını düşünüyorum. Kesinlikle tavsiye ederim. (Banu Özdemir Toros.)

- Mutluluğu yakalamana çok sevindim. Hep aşk içinde olmanız dileğiyle. Şimdi sıra bebekte. Sizi de öpüyorum.
Yazarın Tüm Yazıları