Yüzde 42 yabancı payında 12’ye 5 kala

ALLAH’ım sen ne büyüksün.Allah’ım bize bahşettiğin Şeker, pardon Ramazan Bayramı münasebetiyle gavur milletinin içine düştüğü mali krizden bizi kurtardığın için sana bin şükürler olsun. Allah’ım şu mümin kullarının dualarını kabul eyledin, biz de sana layık olabilmek için, fırsat bu fırsat dedik, kepenkleri on gün kapattık.

İyi de, tatilin de süresi var. Şunun şurasında üç gün sonra, katı gerçeklerle yüz yüze gelmek kaçınılmaz. Yürekler ağızda, herkesin aklında aynı soru.

Batan ya da kurtarılan bankalar arasında bizim ortaklarımız var. Ortak batarken, sen yırtar mısın? Ortak batıyorsa, sen yakayı sıyırır mısın? Sen sıyıramazsan, bataklığa ben de sürüklenir miyim?

Sorular bu kadar hayati. Amerika’daki mali kriz şimdi Avrupa’da. Avrupa’da kurtarılan bankalar arasında, şu anda bizimle içli dışlı olanlar var.

SATIŞTA BALAYI

Son beş yıl içinde Türkiye her alanda en ciddi özelleştirmelere imza atıyor.

Bazılarında uyarılar yapılıyor, boşuna. "Babalar gibi satarım", özelleştirme rekorunun sloganına dönüşüyor. Amaç, bütçe açığını kapatmak.

Bu arada bankalar yabancılarla ortaklıklar kuruyor. O ortaklıkların her biri, parlayan yıldız Türkiye’nin muhteşem atılımına bir örnek daha diye tanıtılıyor.

Gazete manşetleri ekonomik mucizeye adım adım yaklaşmanın, iki yüz yıldır yakalayamadığımız büyük kalkınma hamlesinde burçlara bayrak dikmenin heyecanıyla dolu. Her yeni banka ortaklığı, zafer şarkılarıyla taçlanıyor.

Özelleştirmede ve yabancılarla banka ortaklıkları kurmakta Türkiye’de tam balayı yaşıyor.

ÇOMAK SOKANLAR

Tek tek saymak istemiyorum.

Hangi yabancı banka, bizde hangi banka ile ortak, bu biliniyor. İsim vermek istemiyorum. Aynı zamanda reel sektörde faaliyet gösteren guruplara ait bankaların ortaklıkları. Bizdeki tehlikenin asıl kaynağı bu.

Banka ortaklıkları öyle bir hal alıyor ki, yabancılar Türk mali sisteminin yüzde 42’sini ele geçiriyor. Dünya rekoru. En ileri kapitalist ülkelerde bile görülmeyen bir oran.

Bu arada birileri kıyıdan, köşeden uyarıyor. Yüzde 42’si yabancıların denetiminde bulunan bir ekonomi, her an, her türlü tehlike ile karşı karşıya kalabilir, diye. Ama nafile. Uyaranlar, baş döndüren zafer çığlıklarına çomak sokmakla suçlanıyor.

Ne zaman ki, Amerika’da mali kriz başlıyor, herkesi bir telaş alıyor.

Bizim mali sistemde yüzde 42’lik paya sahip olan yabancılar arasında, dünyada batan bankalar da var.

Saatler on günlük tatilde bizim için tatsız bir yerde duruyor. 12’ye 5 kala.

Pazartesi ve sonrası, Allah Kerim.

Sandığa gitmeyenler AKP’li değil

ŞİMDİ somut bir tartışma var, somut arayışa paralel. İstanbul’u AKP’den almak.

Dün 2004 yerel seçiminde İstanbul’da partilerin aldıkları oyları veriyorum. Bugün yeniden hatırlatıyorum. AKP bir milyon 960 bin, CHP bir milyon 240 bin. Devamı var.

Önemli olan çok başka bir rakam. Sandığa gitmeyen iki milyon 360 bin kişi var. Mart’ta seçimi kazananı belirleyecek olanlar, sandığa gitmeyen bu kitle.

AKP’liler sandığa gidiyor. AKP’liler kişisel olarak sandığa giderken, AKP örgüt olarak, kendi yandaşlarını sandığa taşıma becerisini gösteriyor. AKP tam kadro sandığa gidiyor.

Sandığa gitmeyenler AKP’liler değil. AKP dışında bir partiye oy verenler. Genellikle, partisini arayan sol seçmen.

Önümüzdeki seçimin kaderi sandığa gitmeyen sol seçmenin elinde. İstanbul’u AKP’den alacak olanlar, sandığa gitmeyenler.
Yazarın Tüm Yazıları