Yüzbaşıya selam duranlar Türkiye’ye posta koyuyor!

KUZEY Irak’ta ‘nahoş’ gelişmeler oluyor. ABD, ‘Irak bölünmeyecek’ mesajı verse de, Kuzey Irak’taki Kürt partilerinin liderleri, bağımsız Kürdistan niyetlerini ‘yüksek sesle’ haykırıyorlar.

Bölgede inisiyatifi elinden kaçıran Türkiye, duruma seyirci.

‘Bağırarak’ yapılan açıklamalarla kontrolü ele alabileceğini zanneden politikacılarımız çaresiz.

Üstelik de bu açıklamalara karşı Kürt liderlerden gelen ‘tepkiler’, daha da vahim.

Türkiye, ‘Kerkük, Türkmen kentidir’ deyince, Talabani ‘Türkiye bu şekilde konuşamaz. O zaman Kürtler Diyarbakır’da, Araplar da Hatay’da hak iddia etmeye başlarlar’ diyor.

Açıkçası bunlar da benim kanıma dokunuyor.

Neden mi?

Anlatayım.

1990’lı yıllarda defalarca Kuzey Irak’a gittim. Muhabirlik yaptım. Karış karış dört bir yanını dolaştım. Zaho, Erbil, Selahaddin her yerinde uzun süreler bulundum.

O dönemde bölgedeki ‘Türk askeri hákimiyetini’ gözlerimle gördüm.

‘Açık ve gizli’ olarak Türkiye, bölgede son derece etkiliydi. Bölgede görev yapan Türk subaylar, Barzani’yi kontrol altında tutuyorlardı.

Her ay Türkiye’den gönderilen parayı ‘binbaşı’ rütbesindeki bir Türk subay, Barzani’ye aktarıyor, Türkiye’nin izin verdiği sınır ticareti sayesinde bölge halkı yaşayabiliyordu.

Barzani’nin, kendisine ‘talimat’ veren Türk binbaşı, hatta yüzbaşılar karşısında el pençe divan durduğunu, ‘Emredin komutanım’ dediğini defalarca işittim.

Türk askeri ‘tatlı sertlikle’ bölgede çok etkiliydi.

Ancak daha sonra Türkiye’nin bu politikası değişti.

Yanılmıyorsam, Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanlığı döneminde bölgeye ‘etkisiz’ rütbeli komutanlar atandı. Bu komutanların ‘çekingen politikalarını’ desteklemeyen Kuzey Irak uzmanı subay ya tayin olup gitti, ya da istifa etti.

Barzani ile ‘anladığı’ dilden konuşan subayların yerine Barzani’ye ‘parti lideri’ muamelesi yapan ‘acemiler’ geldi.

Ve giderek Türkiye, Kuzey Irak’taki otoritesini yitirdi.

Irak Savaşı ve tezkere kriziyle birlikte kontrol tamamen elden gitti. Şimdi bölgede aleyhimize gelişmeler olmasın diye ABD’nin ağzının içine bakıyoruz.

Onlar da alenen bizimle oynuyorlar.

Bingöl uzak, Aceh yakın

BAŞBAKAN Erdoğan,
Aceh’te Toplu Konut İdaresi Başkanı’nı fırçalamış.

Sevindim.

Zannettim ki, Bingöl’deki rezaleti gördü ve kızdı.

Biliyorsunuz TOKİ, Bingöl’deki depremzedeler için konutlar yaptırdı.

Birkaç ay önce sahiplerine teslim edilen konutlar, ilk kışa dayanamadılar.

Televizyonlarda yayımlanan görüntüler felaketti.

Yağmuru emip çürümüş duvarlar, akan damlar, depreme gerek kalmadan çökmesi muhtemel kolonlar...

Tam bir rezalet.

Fırçaya bu yüzden çok sevindim.

Ama sonra baktım ki, fırçanın nedeni Bingöl’deki konutlar değil... Aceh’e yapılacak 1000 evin teslim süresiyle ilgili bir öfke.

TOKİ Başkanı, ‘Evleri 6 ayda yaparız’ diyor, Başbakan ‘Hayır 4 ayda yapacaksınız’ diye kızıyor.

Güldüm. Adapazarı’nda, Gölcük’te 1999’dan bu yana yapılan doğru düzgün bir şey yok.

Bingöl’de yapılanlar ortada.

Hakkári’de eksi 15 derecede çadırda kalanlardan bahsetmiyorum bile.

Ama biz Aceh’te hava atıyoruz.

Ayranımız yok içmeye, Aceh’e gidiyoruz.....

Böyle MHK’ya böyle hakem

BEŞİKTAŞ maçının hakem raporunu çok merak ediyorum.

Çünkü ortada ciddi bir rezalet var.

Yıllardır, ‘Bu hakem kötü niyetli’ dediğim, adı şike kayıtlarında geçen Kuddusi Müftüoğlu, ya Beşiktaş’ın 2 puanını çaldı, ya da Gençlerbirliği’nin 1 puanına gölge düşürdü.

Gençler’in golüyle sonuçlanan serbest vuruştan önce Beşiktaşlı futbolcu açık bir şekilde barajı bozunca, Müftüoğlu, benim televizyondan bile duyduğum bir düdük çaldı.

Ancak bu arada Ali Tandoğan da gelip topa vurdu ve gol oldu.

Müftüoğlu, düdüğü çalmamış olsa, gol.

Ama çaldı. Bekleyip, topun nereye gittiğine baksa ve barajın bozulmasından dolayı Gençler’in bir avantaj kaybetmediğini görüp golü verse veya Beşiktaş’ın barajı bozduğu için avantaj sağladığını görüp atışı tekrarlatsa sorun yok.

Ama Müftüoğlu, hem oyunu durduran düdüğü çalıyor, hem de sonrasında golü veriyor.

Olacak iş değil. Ama oluyor.

Bu Müftüoğlu’nun ilk ‘rezaleti’ de değil. Ama o, MHK’nın sevgili çocuğu.

Mutlu Çelik gibi bence ‘süper’ bir hakemi yiyenler, elbette Müftüoğlu gibi hakemlerle bu ligi götüremezler.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Kar lastiği takmanın bir medeniyet göstergesi olduğunu en azından büyük kentlerde yaşayanlar anladıkları zaman.
Yazarın Tüm Yazıları