Yunanistan çöküşün işaretlerini önceden vermişti

Güncelleme Tarihi:

Yunanistan çöküşün işaretlerini önceden vermişti
Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2010 12:18

ATİNA - 2004 yılında Atina’daki Olimpiyat Oyunları nedeniyle dünya gündeminin 1 numaralı “iyi haber”i olan Yunanistan, altı yıl sonra bu defa yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle dünya gündeminin “kötü haber” listesinde zirveye oturdu.

1981 yılından itibaren Avrupa Birliği (AB), 2003 yılından itibaren de “Euro bölgesi” üyesi Yunanistan nasıl oldu da 300 milyar euronun üzerinde borç batağına girdi sorusuna cevap, bir Yunan atasözünde yatıyor belki de. “İ kali mera apo to proi fenete” yani “İyi bir gün sabahından belli olur”, Türkçe’ye uyarlayacaksak da “perşembenin gelişi çarşambadan belli olur”. 
Haberin Devamı

Geçen yaz sonuna dönelim. Manastırların servetlerinden tutun da bakanların inşa ettirdiği lüks villalara kadar peş peşe skandalların ortaya çıktığı ve beş buçuk yıllık iktidarında en zor günlerini yaşayan  dönemin başbakanı Kostas Karamanlis erken seçim ilan etti. Anketlerin en az yüzde 5-7 farkla kaybedeceğinde birleştiği Karamanlis’in “harikiri” yaptığını söyleyenler çoktu. Sonuçta ekim seçimlerinde yüzde 10 farkla kaybetti Karamanlis. Başbakandı, gelen fırtınaların farkında, bilincindeydi. Yılanı deliğinden çıkarmak niyetinde değildi ve bu yüzden gitmek istiyordu ve dolayısıyla erken seçim yaptı.

SEÇİM ÖNCESİ VAATLER

Dedesi (Yorgo) ve babasından (Andreas) sonra bir aileden üçüncü nesil başbakan olan Yorgo Papandreu seçim öncesi dar gelirlilere bir sürü vaatte bulunmuş “gerekli para var” demişti. İktidara geldiğinde kasaların bomboş, kamu sektörü açığının resmi rakamların çok üstünde olduğunu öğrenmekte gecikmedi.

Haberin Devamı

Yunanistan 2003 öncesi “Euro bölgesi”ne girebilmek için başlattığı bir “sahtekârlığı” alışkanlık edinmişti. Devlet İstatistik Kurumu’nun rakamlarıyla oynuyordu hep birileri. Bazen 9 ters çevrilip 6 oluyordu, bazen bir 0 çıkarılıyordu.

Papandreu, açığı gayri safi milli hasılanın (GSYİH) yüzde 8.7’ye ulaştığı bir Yunanistan’ın yönetimini devraldığını sanıyordu ama açık yüzde 13’e yaklaşmıştı.

YÜKSEK HARCAMALAR

Devlet sektöründe müsriflik inanılacak gibi değildi. Bakanlıklar bir yana, Kamu İktisadi Kuruluşları'nda (KİT) neredeyse daire başkanlarının hizmetinde bile otomobil vardı. Devlet bankalarının müdürlerinin yıllık ikramiyeleri altı sıfırlı rakamlarla telaffuz ediliyordu. Hemen hiçbir şey üretmeyen, toplu iğneyi bile ithal eden Yunanistan’da insanlar mantıkla izah edilemeyecek lüks içinde yaşıyorlardı. Dıştan bakıldığında, dünyayı sarsan ekonomik kriz sanki bir tek Sokrates’in, Aristo’nun diyarına uğramamıştı.

2010 yılında, Yunanistan’ın eski borç vade ve faizlerini ödeyebilmesi ve “geçinebilmesi” için 55 milyar euro gerekliydi. Devletin kasalarında fareler cirit atıyordu. Borçlanmak için nabız yokladı. Kimse tek euro krediye yanaşmadı. Brüksel’e, ortaklarına danıştı, kapılar kapalıydı.

KRİZ PATLADI

Haberin Devamı

Ve birdenbire Yunanistan’da ekonomik kriz patladı. Yunanistan’ın küresel piyasalardaki itibarı ardı arkası kesilmeyen bir yokuşta yuvarlanmaya başladı. Dünya medyası “iflasın eşiğinde” ya da “battı-batıyor” diyerek bahsetti  Yunanistan’dan. Yıllardır Yunan ekonomisini “pohpohlayan” AB, krizin İspanya ve Portekiz gibi ülkelere de sıçraması halinde “euro”nun yerle bir olacağı korkusuyla Atina’ya rest çekti: “Önce bir istikrar programı hazırla ve harfiyen uygulayacağına dair teminat ver öyle bize gel”.

Papandreu, devlet sektöründe 2 bin euro’nun üzerindeki maaşların dondurulmasını, bazen maaşın üzerine bile çıkan yan ödemelerin yüzde 10 azaltılmasını, emeklilik yaşının 65 hatta bazı durumlarda 67’ye kadar çıkmasını, her bakanlığın bütçesinde yüzde 10 tasarrufa gidilmesini, vergilendirme şeklinin değiştirilmesini, devlet sektörüne sağlık, eğitim ve güvenlik dışında tek bir personel bile alınmamasını içeren bir program sundu.

Haberin Devamı

Yunanistan ocak ayında 8 milyar euroluk devlet tahvili satışa çıkardı. Kapışıldı belki ama ödenecek faiz yüzde 6.2. Yani Almanya’nın borçlanmak için ödediği faiz oranının neredeyse iki katı.

AB'DEN 'SİYASİ DESTEK'

AB, Papandreu’nun istikrar programına “siyasi destek” verdi. Ancak hâlâ tek euro yardım yok. Görünen o ki AB’nin iki büyüğü Almanya ve Fransa “zaruri” olması halinde sadece Yunanistan’a yardım edecekler. Brüksel ayrıca “AB Komisyonu-Avrupa Merkez Bankası-IMF” üçlüsünü Atina’nın başına “jandarma” koydu. Ekonomik gidişatı yakın mercek altında tutacaklar, gerekirse ki gerekeceği kesin, yeni kemer sıkma tedbirleri için zorlayacaklar Atina’yı. Yılda iki maaş ikramiyeden birisinin kesilmesi, KDV’nin yüzde 1-2 arttırılması gibi tedbirler kapıda.   

SUÇ KİMDE?

Haberin Devamı

Papandreu belki bu siyasi desteği “oksijen” olarak niteledi ama AB’ye “Euro’ya yönelik oyunlarda kobay olarak kulllanıldık” diye çatmaktan çekinmedi.
Yunanistan ekonomisi Mart-Mayıs döneminde büyük bir sınav verecek. “Tencerenin kaynaması” için bu dönemde 25 milyar euro yeni borçlanma gerek.
Suç “siyasi maliyeti” düşünüp sürekli borçlanan, borçlandığını yatırıma değil, günü kurtarmaya harcayan iktidarların.

Suç “beyler ne yapıyorsunuz?” diye uyarıda bulunmayan AB’nin.

Ve suç çalışmayı pek sevmeyen, cebi söz konusu oldu mu “fedakarlık” kelimesinin sözlüğünde bulunmadığı, kolay yaşamın ve eğlencenin düşkünü Yunanlılarda.

Yunanistan’da şöyle bir sokağa çıkın insanların kılık kıyafetlerine, kullandıkları otomobillere bakın. Marketlerde neler satın aldıklarına, tavernalarda ne yiyip ne içtiklerine bakın. Bu ülkenin tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşadığını gösteren işaretler hala çok az.       

Haberin Devamı

Ege’nin bu yakasındaki ekonomik durumu bir gazetede okuduğum “benzetme” ile noktalayayım:

“Bir varmış bir yokmuş..bir ülkenin bir köyünde insanlar çalışmayı pek sevmedikleri gibi rahat yaşama da pek meraklıymış. Ekonomik bir kriz patlayınca aynı hayatı sürdürebilmek için birbirlerinden borçlanmaya başlamışlar. Kasap manavdan 100 euro, manav berberden 100 euro, berber köydeki pansiyonun sahibinden 100 euro, pansiyoncu da bakkaldan 100 euro. Günün birinde köye bir turist gelmiş, pansiyonda birkaç günlüğüne bir oda kiralamak için 100 euro kaparo vermiş. Pansiyon sahibi bakkala, bakkal kasaba, kasap manava, manav berbere. Berber de pansiyon sahibine borcunu ödemiş. Aynı gün turist pansiyonda kalmaktan vazgeçip kaparoyu geri istediğinde, berberin ödediği borcu yani 100 euro’yu birkaç saat önce köydeki hayat kadınına harcayan pansiyon sahibi çaresiz  “maalesef yok” demiş.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!