Yüksek yargıya güvenmek zorundayız

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

‘Yargıya güvenmiyorum.’

‘‘Resmi ideoloji, özelleştirmeyi önlüyor.’’

Sizce bu cümleler kime ait olabilir?

Bir 70 solcusuna mı?

Ya şu ifadeler?

‘‘Gücün ve oligarşinin iç içe geçtiği yapı.’’

Biraz değil, fazlasıyla modası geçmiş bir Marksist söylem değil mi?

Devam edelim:

‘‘Bu gizli çekirdeğe derin devlet diyorlar. Bunu reddediyorum. Sistemin acil değişime ihtiyacı var, oligarşik yapı direndiği için değişim gerçekleşemiyor.’’

Şimdi gelelim, siyaset bilimi testine.

KİME AİT

Bu sözler sizce kime aittir?

a. Mihri Belli b. Hikmet Kıvılcımlı c. Behice Boran d. TKP-ML'nin yeraltına inmiş liderlerinden biri.

Sizce hangisi? Bulamadıysanız, cevabı ben vereyim. Hiçbiri.

Bu sözleri DYP Lideri Tansu Çiller söylüyor. Üstelik, Türk Ocakları ile Türkiye Yazarlar Birliği gibi, bir zamanlar anti-Marksist fikirlerin ev sahipliğini yapmış iki derneğin düzenlediği panelde.

Sanki, bir zamanlar Menderes'in, Celal Bayar'ın kurduğu, Demirel'in yıllarca yönettiği bir partinin değil, DYP-ML partisinin lideri.

Siyasete girdiği günden beri yaptığı bütün hataları sistemin ve rejimin üzerine atarak kendini kurtarabileceğini zanneden bir zihniyet, bugün DYP gibi köklü bir partinin başında.

YARGIYA GÜVENMİYORMUŞ

Yargıya güvenmiyormuş.

Yüce Divan'a güvenmiyor, mahkemelere güvenmiyor.

Güya bu yöntemle hem kendisini kurtaracak, hem de Refah Partisi'nin kapatılma davasında Anayasa Mahkemesi'ni gözden düşürecek.

Ama bu millet, yargısına güveniyor.

Onun her gün yerden yere vurduğu ordusuna da güveniyor.

Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'a da, Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden'e de güveniyor.

Bu insanların devlet hizmetindeki geçmişleri ortada.

İkisinin de mazisinde en küçük toz yok. Bütün hayatları, bu ülkede adaletin işlemesi için çalışarak geçmiş.

Vural Savaş Yüksek Mahkeme'ye en erken seçilen üye. İki defa Yüksek Hâkim ve Savcılar Kurulu'na en yüksek oyla seçilmiş bir hukukçu.

9000 küsur sayfa eseri var.

Her ikisi de anayasal düzenin korunması için görev yapmışlar.

Çünkü oturdukları mevkilerin onlara verdiği görev bu.

Başsavcı ne yapmış?

Anayasa ve kanunların kendisine emrettiği görevi yerine getirmiş.

ŞEREFİM ÜZERİNE

Hangi parti olursa olsun, hangi görüşü savunuyor olursa olsun, kanunlara aykırı bir şey yapmış, anayasayı ihlal etmişse elbet kapatılacaktır.

Unutmayalım, bu ülkede komünist partisi hiçbir zaman açılamadı. Doğru veya yanlış. Türk kanunları buna izin vermiyordu.

O dönemin savcıları ve hâkimleri de bu parlamentonun yaptığı kanunları uyguladılar.

Parlamentoların çıkaramadığı kanunların veya ortaya koyduğu yasaklamaların hesabı yargıdan sorulmaz.

Refah çevreleri, kapatma davası açılması için askerlerin Başsavcı'ya baskı yaptıklarını yazıyor.

Dün bu soruyu kendisine sordum.

‘‘Bazıları derin devlet gibi kavramlardan söz ediyorlar. Ben bunca yıldır törenlerde askerlerle bir araya geldim. Size şerefim üzerine yemin ediyorum, bir tek asker bile, ima yoluyla dahi bana böyle bir şey iletmedi. Ama buna karşılık Refah Partili Adalet Bakanı, benim yaptığım soruşturmayı engellemek için elinden geleni yaptı’’ cevabını veriyor.

KAMUOYU BASKISI

Türkiye'nin yüksek hâkimleri bugüne kadar kendilerinden şüphe etmemizi gerektirecek bir şey yapmadılar.

Yüce Divan, büyük kamuoyu baskısı altında dahi, Özal döneminin iki bakanını beraat ettirdi. Yani, kamuoyu baskısı altında kalmadı.

O nedenle hepimiz bu yüce kurumun alacağı kararlara saygılı olmak zorundayız.

Yazarın Tüm Yazıları