Yüksek faizin çaresi daha yüksek faiz değildir

ENFLASYON düşürmede kullanılan en yaygın alet, faizleri yükseltmektir. Faizleri yükselmesi, gelişmiş ülkelerde yatırımları caydırma ve taksitli satışların cazibesini azaltma yoluyla ekonomiyi yavaşlatır, yani soğutur.

Soğuyan ekonomide fiyat artışı yapmak zorlaşır, enflasyon düşer. Aynı yöntem, sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda, gelişmekte olan ülkelerde uygulanırsa, faizler yükselince ülkeye dışarıdan para akar. Dövizde arz fazlası oluşur, döviz fiyatları düşer. Faizler yüksek, kurlar düşük olunca, ortaya bir düzelme, iki yamulma bir çıkar. Düzelme, "devalüasyon-enflasyon" sarmalına kapılmış azgelişmiş ekonomilerde "kur çapası" etkisiyle enflasyonun düşmesidir. Yamulmalara gelince: Bunlardan birincisi, ucuz dövizin cari işlem açıklarını büyütmesidir. Diğeri de kamunun ödediği reel faizlerin yükselmesi dolayısıyla bütçe açıklarının artmasıdır. Bütçe açığını kapamak için kötü Türkçesiyle "faiz dışı fazla" yani "faiz ödemeleri öncesi bütçe fazlası" vermek şart olur. Ancak "yüksek faiz-düşük kur" kendi yarattığı bu ikiz açığı (cari işlem ve bütçe) kendi dinamikleriyle çözer. Ülkeye giren dövizle, cari işlem açıkları finanse edilir. Döviz sıkıntısı olmaz. İthalat arttığı için, ithalattan ve ithal mallarının iç ticaretinden alınan dolaylı vergilerle, bütçe gelirleri artar. Ciddi bir tasarruf yapmaya ihtiyaç kalmadan bütçe açıkları küçülür. Program gereği yapılan özelleştirmelerle satılan devlet varlıklarından elde edilen parayla da toplam kamu borcu azaltılır. Bu sırada daha fazla sermaye kullanan ekonomi büyür; yani milli gelir artar. Herkesin bildiği "para dışarı-ekonomi aşağı" yerine "para içeri-ekonomi yukarı" mekanizması çalışır. Milli gelir de arttığı için, kamu borcunun milli gelire oranı kendiliğinden iner. Anlattıklarım, son altı yılda dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye’de elde edilen ekonomik başarının mekanik açıklamasıdır. Tabii, siyasi iktidarların da bu modelin işleyişine olumlu veya olumsuz katkısı olur.

* * *

Aslında kullanılan model bir "saadet zinciri"dir. Modeli tasarlayanların bir "dünyaya geri dönüş planı" olması şarttır. Çünkü hiçbir ülke, sürekli cari açık veremez. Ayrıca seçilmiş bir hükümet, ilanihaye yüksek "faiz dışı fazla" (yani faiz ödemeleri öncesi bütçe fazlası) veren bir maliye politikası sürdüremez. Nitekim bizim hükümet de şimdi "halka hizmet parayla olur" diyerek faiz dışı harcamaları arttırmaya başlamıştır. Ekonomi yavaşlarsa, kendiliğinden küçülür denilen cari işlem açığı, "bünye değiştiği" için büyüme düşmesine rağmen artmaktadır. Zamanında manevra yapılmadığından, yüksek faiz-düşük kur politikasının yarattığı sorunları çözmek için geriye tek bir çare kalmıştır. O da "daha yüksek reel faiz-daha düşük reel kur" uygulamaktır. Bu tam kapana düşmektir. Eğer dünyanın büyük ekonomileri arasında başlamış bulunan "refahın yeniden bölüşümü" kavgası ortaya çıkmamış olsaydı, belki bir süre daha bu modelle çamurda ilerlemeye devam edilirdi. Ama çamur koyulaşıyor. Petrol ve ham madde fiyatlarında ortaya çıkan artışlar bunun bir göstergesidir. Şimdi sıra gelişmiş ülkelerin ürettikleri mallara zam yapmasına gelmiştir. Bu da küresel enflasyonun ta kendisidir. Çamur daha koyulaşacaktır.

Son Söz: Enflasyon, sadece bir parasal olgu değildir.
Yazarın Tüm Yazıları