Yücelen'e, Bal'a işkenceciyi soralım

İÇİŞLERİ Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, işkencenin dışta itibarımızı zedelediğini, AİHM'nin Türkiye aleyhine verilen insan hakları ihlali kararlarında haklı olduğunu belirterek, haklarında işkence ve kötü muamele iddiaları bulunan görevliler hakkında derhal yasal işlem yapılmasını istediğini hatırlatıyor.

Aziz Çelik adlı okurumuz, iki bakana zor bir soru yöneltiyor:

‘‘Sayın Bakan Yücelen'in, işkencenin neden yıllarca önlenemediğini anlaması ve işkenceyi önlemesi için uzağa gitmesine gerek yok. Kabine arkadaşlarına baksın yeter. Devlet Bakanı Sayın Faruk Bal, işkence yapmaktan ve cinayetten hapis cezasına çarptırılan (Birtan Altınbaş'ı işkenceyle öldürmekten) bir eski polis şefini (İbrahim Dedeoğlu) bakanlık danışmanı yapmış. (Milliyet, 21-22.7.2001)

Bu kişiyi tanırım, işinin ehlidir! 1988 yılında Ankara Emniyeti'nde 11 gün süreyle uygulamalarına (!) maruz kalmıştım. Devlete şimdi de danışman olarak büyük hizmetler veriyordur.

Sayın Yücelen eğer işkenceyi önlemek konusunda gerçekten samimiyse, bir yurttaş olarak buna çok inanmak istiyorum. Kabine arkadaşı Faruk Bal'a işkenceci bir eski polis şefine ne danıştığını sorsun. Sayın Bakan, eski bir işkencecinin aynı kabinede yer aldığı bir bakan arkadaşının danışmanı olmasını içine sindirebiliyor mu?’’

Yanıt önce Bal'dan, sonra Yücelen'den gelmelidir.

Çöp denizi


KEMERBURGAZ ve Bahçeköy arasındaki Belgrad Ormanı'ndan geçen yaklaşık 10 km'lik yol hafta sonları piknik yapan vatandaşlarımızın vaktini geçirdiği orman içine de giren çok geniş bir alan. Bu yolda görülen manzara sanırım sadece benim değil, insanca yaşamayı artık neredeyse tek amaç edinmiş herkesin üzerinde hemfikir olacağı bir görüntü sergiliyor. Yolun yaklaşık 4-5 km'lik kısmındaki tüm yoldan görülebilen orman bölgesi çöp yığını halinde.

Yetkililerden isteğimiz, insanlığımızdan utandıran bu görüntünün bir an önce çözüme kavuşturulmasıdır. A.Sami EROL-İSTANBUL

Avşa'da kapkaç


HAFTA sonu tatili için gittiğim Avşa Adası'ndan dönüşte deniz otobüsüne binerken kapkaççılar tarafından kıymetli evrak ve paralarımın bulunduğu cüzdanımın çalındığını anladım. Yazlıkçıların dönüş için iskeleye akın etmesi ile yolcu uğurlamaya gelenlerle dolan iskeledeki yoğun kalabalığı fırsat bilen kapkaççı terörüne karşı ilçenin güvenliğini sağlayan jandarma yetkililerinden gemi ve deniz otobüslerinin hareket saatlerinde önlem alınmasını diliyorum. Kaçkaç çeteleri genellikle dönüş yapan yolcuları gözlerine kestirmekte, çünkü gemiye veya deniz otobüsüne bindikten ve İstanbul'a yol aldıktan sonra yapacak bir şey olmuyor. Güzel başlayan tatiliniz bir anda zehir olabiliyor. Bengü BELLİ-TOPKAPI

Orman yağmacısı olamazsınız


İSTANBUL Boğazı'nda pek nadir kalmış Kandilli'deki ormanı devletin kendi üniveritesi, çam ağaçlarını keserek yok edip 4 katlı bina yapıyorsa bunu gören halk ne yapar diye sormak isterim.

Orman katliamı Kandilli Rasathanesi'nin Boğaziçi Üniversitesi kampusuna ait yerde yapılmaktadır. O kadar boş yer varken, merak ediyorum neden burası?

Bilgi verirseniz çok memnun olurum; Ahmet Mete Işıkkara...

Abdullah KAYAN-İSTANBUL


Adam harcatmamak


SOSYAL Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Erzurum İl Müdürü Cihat Kaplan'ı biliriz. Refahyol hükümeti döneminde Atatürkçü olduğu ve yılbaşında çocuklara eğlence düzenlediği için görevden alınmış; sözlü ve fiili saldırılara uğramıştı.

Ama o genç beyinlerin örümcek kafalıların eline geçmemesi için mücadelesini yılmadan sürdürdü. Erzurum'da hálá çağdaş uygarlık ve Atatürkçülük için çırpınan bir avuç insandan biri... Duyduklarımıza göre Cihat Kaplan, kendisine bağlı bulunan çocuk yuvalarındaki anasız babasız çocuklara kampanyalar düzenleyerek bisiklet özlemi çeken bu yavrulara 65 bisiklet aldırmış. 9. Kolordu Komutanlığı ile iyi ilişkiler kurarak, devlete 200 milyar liraya mal olacak binaların boya ve onarım işlemlerini bedava yaptırmış. Erzurum'daki sokak çocuklarının ailelerine para bağlanmasına önayak olmuş. Çocukların sokaklardan eğitim yuvalarına dönmeleri için girişimlerde bulunmuş. Erzurum'un ilçe ve köylerindeki özürlüleri de tek tek tespit ederek bunlara yoksulluk ve özürlülük durumlarına göre aylık nakdi para yardımı bağlatıyormuş. Böyle bürokratlarımızın olması sevindirici.

Devlet Bakanı Hasan Gemici, böyle müdürleri korumalı, onları ezdirmemeli ve elinden gelen bütün yardımı yapmalı. Refahyol döneminde çocuk yuvalarındaki kadrolaşmaları temizlemeli. Yetim ve öksüz yavrularımızın ufkunu genişleten kadrolar oluşturmalı.

Telekom kimi zengin ediyor?


İSTANBUL'dan okurumuz Bülent Yurdum, ‘‘TELEKOM'u anlamıyorum. Herkese dökümlü fatura göndermek ve bunun üzerinden kazanç sağlamak istiyor. Bizler zamlardan bıktık; yoksa bu uygulama ile bir şirket mi zengin edilmek isteniyor?’’ diye soruyor.

Telekom, telefon faturalarını bastıracak, zarflayıp dağıtacak ve bundan da para toplayacak. Oh ne ala!

Bana faturayı zaten gönderiyor; dökümlü fatura talep edersem ek fatura göndersin. Ama Telekom cinlik yapıp konuyu tersten alıyor; önce herkese dökümlü fatura gönderiyor; istemeyene de 'bana bildir' diyor. Telekom'un 444 14 44 no'lu numarasını düşürebilirsen düşür bakalım. Ben 4.5 saat sonra kendilerine uğraştım; anamın adından tutun da gereksiz her şeyi sordular. Tam bir eziyet.''

Yurdum önemli bir konuya daha değiniyor: ‘‘Koca káğıda fatura olur mu? Boğaziçi ve İSKİ'nin faturalarına baksın, neredeyse bir banknot büyüklüğüne indirdiler. Bu kağıt israfı değil mi? O tam sayfa faturaları üretmek için kaç bin ağacın telef olacağı hiç düşünülmüyor mu?

TELEKOM bu sorulara açık yanıt vermelidir.

Neyin bağışı


DİYARBAKIR'ın Büyük Çelikli Köyü'nden M. Tahir Ekinci, vakıfların kesintilerinden şöyle yakınıyor:

TMO'ya sattığımız ürün bedelini almak için muhasebeye gittiğimizde, muhasebenin karşısındaki odada vali yardımcısı Suat Dervişoğlu'nun görevlendirdiği Maliye'den iki memurla karşı karşıya geldim. Her kamyon için 'Diyarbakır Hizmet Vakfı'na 10 milyon vermeden ürün çeklerimizi alamayacağımız söylendi. ‘‘Beni mecbur bırakamazsınız’’ dedim.

Bağış makbuzu gelmeden çekleri vermeyeceklerini bildirdiler.

Ben de durumu bakanlığa bildireceğimi söyledim.

Bana ‘‘Balık baştan kokar’’ dediler. Sonuçta çare bulamadım ödedim. Çünkü bana iş yapan alacaklılar kapıda bekliyordu.

Çiftçiler zor durumdadırlar. Mazotun litresi 800 bin, gübrenin kilosu 300 bin, buğdayın baş fiyatı ise 160 bin liradır. Devlet süne mücadelesini zamanında yapmadı, yaptıysa da süresi dolan ilaç kullanıldığından verim düştü. Buğdayı da yem fiyatına TMO'ya sattık. Buna karşılık bütün çiftçilerden zorla para almaları haksızlık değil midir?

Güneydoğu çiftçisi, perişan ve zor durumdadır.

MESAJ


TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti'nin bu yılki Basın Özgürlüğü ödüllerini alanlar arasına İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin de kurum olarak yer alması bizleri mutlu etti. Kuşkusuz kurumların çağdaş ve ileri yapılara kavuşmasında yönetimlerin payı büyüktür. Bu bağlamda şimdiki dekan Prof. Suat Gezgin yönetiminin fakültemize özlenen eski saygın konumunu tekrar kazandıracağına inanıyoruz.

Habil YONAT-Eski mezunlardan-İSTANBUL

BABAESKİ
Belediye Başkanı M.Haluk Tezsezer: 30 Temmuz-4 Ağustos tarihleri arasında yapılacak olan ‘‘31.Babaeski Tarım Festivali’’ne tüm halkımız davetlidir.

ANI Tur'la, Bodrum Torba'daki 5 yıldızlı Regal Resort Otel'e tatile giden okuyucumuz Okay Akşay, şikáyetlerini şöyle anlatıyor: ‘‘Kaldığımız otelin havalandırma sistemi yetersiz, tabak ve bardaklar kirli, havuz tuzlu su; üstelik kokuyor, çalışanlar otelcilikle alakadar değiller. En ilginci de, dolu olan otel 1999-2000 yılında zarar beyan etmiş ama kapıda iki Mersedes, bir cip var. Bizi yollayan Anı Tur şikáyetimize karşı, 'otelin vasat olduğunu söylemiştik' diyorlar. Ben görevimi yaptım, hem Muğla Defterdarlığı'na hem de Turizim Bakanlığı'na dilekçe yazdım. Durum böyle olunca turizmden bir fayda beklemek de hayalcilik oluyor.

Okay AKŞAY-İSTANBUL
Yazarın Tüm Yazıları