YTCK

1 Nisan günü millet olarak tosun gibi bir evladımız olacak! Yeni Türk Ceza Kanunu. Basına çok ağır cezalar gelecek. Pek çok şeyi yazamayacağız.

Sansür başlayacak. Basın özgürlüğü yok olacak. Cezaevleri gazetecilerle doldurulacak. Bir ‘suç’ basın yoluyla işlendiyse, cezası mutlaka artıyor.

Başımızda sürekli olarak ‘fikir ve ifade özgürlüğü’ edebiyatı yapanlar Türk bayrağını ayakları altında çiğneyenlere, Nevruz’u bahane edip Abdullah Öcalan posterleri açanlara karşı hiçbir şey yapamazken, basına kelepçe takıyorlar. Bunlar işin sadece bir boyutu. Yeni yasada ayrıca çok ilginç hükümler yer alıyor.

Prof. Dr. Çetin Yetkin eski bir savcı. Çıkardığı notları göndermiş, özetliyorum. Güler misiniz, ağlar mısınız!

Madde 4: Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz. Ancak sakınamayacağı bir hata nedeniyle kanunu bilmediği için MEŞRU SANARAK suç işleyen kimse cezaen sorumlu olmaz.’

Bu son cümlerin anlamı nedir? (Türkiye’de yaşayan yabancılar için çıkarılmış olmasın!)

Madde 21: Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.’

Trafik kazasında veya silahınızla oynarken kazara adam öldürdünüz. Kasıt yok. Ceza verilmeyecek mi?

Madde 26: Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.

Ne demek? Bunun ne anlama geldiği önümüzdeki yıllarda Yargıtay içtihatları ile anlaşılacak. Ama içtihatlar ortaya çıkana kadar ortalıkta korkunç bir boşluk belirecek. Pek çok mahkeme farklı kararlar verecek ve hukuk sistemi karışacak.

Madde 132: Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmadan ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suç basın yoluyla işlenmişse yarı oranında artar.

Gazeteciyiz. Varsayalım bir bakan, siyasetçi ya da işadamı ile yüz yüze veya telefonda konuşup bunları yazdık. Ya da bir okuyucu mektubunu yayınladık. Karşı taraf şikayetçi oldu. Alacağımız hapis cezası (suç basın yoluyla işlendiğinden) 1.5 ile 4.5 yıl arasında değişecek. Kemiksiz, net, ertelemesi olmayan bir ceza. Böyle şey olur mu?

Madde 162: Tacir (tüccar) olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özenin gösterilmemesi dolayısıyla iflasa sebebiyet veren kişi, iflasa karar verilmiş olması halinde, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Dikkat ediniz, hileli iflas falan değil. Bakkal dükkanı açtınız, beceremediniz, işleriniz iyi gitmedi ve iflas kararı aldınız. Hapis yatacaksınız!

Madde 227: Fuhuşa sürüklenen kişi tedavi ve terapiye tabi tutulur.

Burada elbette fahişeler kastediliyor. Emredici bir hüküm. Uygulanması zorunlu. Peki ama bu tedaviyi kim, nerede, nasıl yapacak? Hayat kadını istemezse ne olacak? Fuhuşun ‘tedavisi’ ne demektir?

Madde 278: İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Vatandaş bunu nereden bilecek? Nasıl ayıracak? Örneğin olay yerinden can havliyle kaçtıysa ona nasıl hapis vereceksiniz? Bu hüküm doğrultusunda kim mahkemelerde tanıklık yapacak? Tanık gelecek, olayı bildirmediği için hapis cezası alacak! Kaldı ki, örneğin 267. maddede iftirayı ağır suç saymışsınız ve iftira edene hapis veriyorsunuz. Vatandaş suçu bildirdi ama sanık beraat etti. Sonra ‘iftira atmaktan’ hapis alıp içeri atılacak!

Yasada daha ne hükümler var ki, anlamak ve uygulamak mümkün olmayacak.

***

Bu yasa sadece ve sadece AB istiyor diye çıkarıldı. Yanlışlar, çelişkiler ve eksiklerle dolu.

Savcılar, hakimler ve mahkemeler 1 Nisan yürürlük tarihinden sonra şaşırıp kalacak. Yargıtay’dan büyük olasılıkla çelişkili içtihatlar çıkacak.

Tam bir hukuk kargaşası yaşanacak.

Yasanın bir özelliği de, basını ve gazetecileri sindirmeye, korkutmaya yönelik. Sansür gelecek. Yazacağımız pek çok şey için hapis cezası alacağız.

CHP
İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş aylar önce Meclis kürsüsünden uyarıyordu:

‘Ceza yasaları sıradan yasalar değildir. Topluma ve kişiye yön verir. Bu tasarı üzerinde yeterince tartışma yapılmadı. Bu, sonradan ortaya çıkan bir metin. Parlamentoda görüşülecek düzeyde olgunluğa ulaşmadı. Barolar karşı çıkıyor. Bu noksanları giderelim. Acele etmeyelim.

Başkan: Teşekkür ederim Sayın Güneş. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.’

İşte bu kadar!
Yazarın Tüm Yazıları