YÖK'ün 'sessiz devrimine' tepki

Güncelleme Tarihi:

YÖKün sessiz devrimine tepki
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 13, 2017 15:45

YÜKSKEÖĞRETİM Kurulu’nda (YÖK) önceki gün açıklanan ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın “Sessiz devrim” olarak nitelendirdiği 11 maddelik değişikliklere akademi camiasından tepki geldi. Emekli hocaların üniversiteye geri dönmesine vize veren maddeyi eleştiren eğitimciler, dönüşlerin bilime ve liyakata dayalı olmayacağını, ahbap-çavuş ilişkisine göre yaşanacağını savundular.

Haberin Devamı

Üretim Reform Paketi’nde Yükseköğretim Kanunu ile ilgili maddelere göre, üniversiteler özel şirket kurabilecek, istihdama göre öğrenci alınacak, emekli hocalar 75 yaşına kadar üniversiteye geri dönebilecek, sektörde çalışan öğrenci teşvik edilecek, ücretli araştırmaya izin verilecek ve ilk kez Post-Doc başlatılacak.

YÖK Başkanı Saraç’ın “Sessiz devrim” olarak nitelendirdiği maddelere tepkiler özetle şöyle:

Tahsin Yeşildere (Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı): Üniversitelerin sermaye şirketi statüsünde teknoloji transfer şirketi kurabilecek olması, kurumların tamamen ticarileşmesinin önünü açıyor. Tekonoparklarda yaşadık örneğini. Şirket kurup para kazanmak adına bütün vaktini oralarda geçirdiler. 75 yaşta büyük haksızlıklar yaşanabilir. Üniversiteler siyasallaştı. Siyasi görüşe yakın dekan ve rektörlerin yakınları dönebilir, ‘kendisinden olmayan’ olarak gördükleri bilim insanlarının geri dönüşleri engellenebilir. Bilime ve liyakata dayalı olmayacak, ahbap-çavuş ilişkisine göre dönüşlerin yaşanacağını göreceğiz. Emekli hocaların çoğu zaten özel üniversitelerde çalışıyor. İhraçlardan oluşan açığın bir bölümü kapatılacak ancak tek başına yeterli olmayacak. Doktoralı öğrencilerin ders vermesinin amaçlandığı söyleniyor ama Türkiye’de doktoraların nasıl yapıldığını görüyoruz. Ders vermek çok ayrı bir özelliktir. Çok iyi, nitelikli doktora yapan vardır ancak sayısı azdır. Sabbacıtal ve istihdama göre kontenjan maddelerini olumlu bulduk. İhtisaslaşmanın ise YÖK yasasıyla olması mümkün değil. Üniversitelerin özgürleşmesi gerekli, tek bir yasayla üniversitelerin uzmanlaşması sağlanamaz. Post-Doc güzel bir adım ancak Türkiye’de bunu iyi niyetli düşünmek çok zor. Onca maddeyi kimseye sormadan kendi başlarına yapıyorlar. Sonra da buna sessiz devrim diyorlar. Esas devrimi karşılıklı tartışarak yapabiliriz.

Haberin Devamı

Vahdet Özkoçak (Öğretim Elemanları Sendikası- ÖGESEN ve Öğretim Elemanları Derneği-ÖGEDER Genel Başkanı): Maddeler hazırlanırken dış paydaşlar kadar iç paydaşların da görüşleri alınsın isterdik. Yetkili sendika ve diğer eğitim sendikalarından herhangi görüş-öneri, konferans çağrısı olmadı. Bölgesel İhtisaslaşmada, yerel siyaset ve yerel tacirlerin istekleri sorgusuz kabul edilmemelidir. Bu durumda atıl fakülte ve bölümler ortaya çıkar. En önemli sorun ise emekli öğretim üyeleri konusu. Öğretim üyelerinin subjektif seçilmesi halinde sistem çökebilir. Çağa ayak uyduramamış, e-postasına dahi kendisi bakamayani sağlık sorunlarıyla boğuşan hocaların sisteme artısındna çok eksisi olur. Ayrıca doktoralı ÖYP araştırma görevlileri, kazanılmış haklarına rağmen sistem dışına itilirken öğretim üyesi açığı gerekçesiyle alınmış karar manidar. Güce yakın olanın korunmasından endişe ediyoruz. Objektif kriterlerle yapılması gerekiyor. Post-doc da tartışmalı bir konu. ÖYP araştırma görevlilerinin KHK ile kazanılmış hakları elleirnden alındı. Bu hocaların post-doc’a alınması yardımcı doçent olarak göreve başlaması gerekirken 3 yıl sistemde kalacaklar. Bir araştırma görevlisi doktor direkt yardımcı doçent olabilecekken bu sistem ile 3 yıl post-doc yapmakla karşı karşıya kalabilir. Yakın ilişkiler kuran, kayrılan birisi doğrudan yardımcı doçent yapılabilecek, istenmeyen ise 3 yıl bekletilebilecek. Çizgi aşılabilir, objektiflik ortadan kalkabilir. Usta-çırak ilişkisinden bahsedildiği için birileri 3 yıl bekletilmeden yardımcı doçent olabilir. Kayırmacılık ortaya çıkar, çizgi aşılabilir.

BAKMADAN GEÇME!