Yine mi “ef”, yine mi “kû”, yine mi bamya?

DURUP dururken öyle bir haber çıkıyor ki karşıma “Yahu vallahi ben kimseye muhalif değilim, iktidar partisi bana muhalif galiba” hissi gelip yerleşiyor içime.

Haberin Devamı

Niye böyle, izin verin anlatayım...

* * *

Gazeteciliğe başladığımda “f klavye” egemendi.

“Çift parmak, hız ve dikkate dayanan” tekniğimi o dönem gazetelerde tek tük de olsa rastlanan Erika marka bir daktiloda Karate Kid havalarında geliştirmiştim.
10 parmak yazanların üstün ırk olduğunu düşündüğüm, bilgisayarların ofis tipi buzdolabı büyüklüğünde olduğu yıllar, peeeh!

Neyse, nostalji beni de bitirir seni de sevgili okur, biz işimize bakalım.

“F klavye” dışında klavyesel yapıların da bulunduğunu, “Q”nun meşhur olduğunu, “A”nın biraz kavruk kaldığını öğrendiğimde zaten çok geçti; ben bir “ef’çi” idim.

* * *

Hayat her zaman çalıştığımız yerden sormuyor, malum.

Türkiye’den uzakta geçirdiğim 1 sene boyunca işimi “Q” klavye ile yapmam gerekti.

Başlangıç utanç vericiydi. Farklı ülkelerden profesyoneller takır takır yazarken, ben bomba imha uzmanı gibi harfleri tek tek dikkatle seçerek, düşünerek yazıyordum.

İlk birkaç hafta geceleri kaldığım odada boş bir klavye ile yine Karate Kid, Rocky Balboa ruhuyla çalışıp kendimi “kû’ya” verdim.

Türkiye’ye döndüğümde tekrar “ef”e alışmam uzun sürmedi.

“Bisiklete binmek gibi” diyeceğim saçma olacak, bisiklete binmem, otomobil kullanmam vesaire vesaire.

* * *

Tam her şey normale dönecekmiş gibi dururken medya aleminde meşhur klavye savaşları başladı.

Hiç girmedim o topa fakat biraz polemik esintisinden, biraz “sticker’lı klavye” kullanmaktan sıkılıdığımdan, biraz yurt dışında internet kahvelerinde, otellerin “iş güç ofislerinde” her “kû” seansında oflayıp poflamaktan bıktığımdan “kû’ya geçiyorum gâri” dedim.

O gün bugün seviyeli bir ilişkimiz var.

“Ef”, artık haber bile almak istemediğim eski bir gönül meselesi olmuş.

* * *

İşte tam bu ortamda AKP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem’in Türkiye’de “F klavye”nin zorunlu hale gelmesi için girişimleri başladı.

Erdem, üreticilere Türkçe’ye daha uygun olan “F klavye” zorunluluğu getirmeyi amaçladıklarını söylemiş.

Kendince büyük bir macera yaşayarak, bedel ödeyerek (güzel abartırım, söylemiş miydim?) “kû” olmuşum ben Erdem Bey.

Şimdi ne düşüneyim?

Ben mi size muhalifim siz mi bana muhalifsiniz?

Yakında zaten klavye gereksiz hale gelir, gözümüzle bakarak, konuşarak yazar hale geliriz.

Ömrü teknolojik gelişmelerin hızını yakalayamayacak böyle tartışmalardan da hep beraber kurtuluruz.

Yine mi “ef”, yine mi “kû”, yine mi bamya?

Yazarın Tüm Yazıları