Yılmaz'ın istediği oldu

EN geç 2003 sonbaharında yapılacağı muhtemel seçimde uygulanacak kampanyanın odağı belli oldu: Avrupa Birliği...

Öyle gözüküyor ki, önümüzdeki bir yılı aşkın süre boyunca AB, Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi olmaya devam edecek.

Geçmişte hep ekonomi üzerine kurulan kampanyaların, bu dönemde tutmayacağından kaynaklanıyor.

IMF endeksli ekonomide verilecek vaatlerin yerine gelemeyeceğini seçmen de biliyor.

Seçim kampanyalarını ekonomik vaatler üzerine kurmalarının, kendilerine fazla bir oy getirmeyeceğini siyasi partiler de görüyor.

Bununla birlikte, umutlu bir ekonomik ufkun kısa vadede ortaya çıkmayacağını koalisyonu oluşturan partiler de görmüş durumda.

YILMAZ'IN PLANI

Dolayısıyla geriye Avrupa Birliği'ne kısa sürde girip girmemek kalıyor.

‘‘Avrupa Birliği'ne girmek için refah seviyemizi yükseltmeliyiz’’ görüşü rafa kalkarken, ‘‘AB'ye girersek refah seviyemiz artar’’ tezi öne çıkıyor.

AB üzerindeki tartışmaların bu noktaya gelmesini ANAP Lideri, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz uzun süredir istiyordu.

Son yaşananlar, ANAP liderinin olayı bu noktaya doğru sürekleme çabasının bir sonucu olarak görülebilir.

Şöyle ki, Yılmaz, 2001 Şubat ayından bu tarafa demokratikleşme, Kürtçe ve insan haklarına ilişkin yeni açılımlarda bulunuyor. Her ne kadar mehter yürüyüşü gibi olsa da bunda da mesafe almayı bildi.

Son yaşanan tartışmalar da Yılmaz'ın, ‘‘AB konusunda kutuplaşma yaratma’’ politakasında başarılı oldu.

Yılmaz, ayrıca yeniden yapılanma ve oluşum mücadelesi içine girmiş olan soldaki partilerde ortaya çıkan boşluğu da doldurma uğraşısında.

Yılmaz, özellikle büyük şehirde yaşayan sol seçmen ile Doğu ve Güneydoğu halkının hoşuna gidecek demokratikleşme ve insan haklarına ilişkin söylemleriyle de bu kesimlerin sempatisini toplama çabasında.

Nitekim, daha 3-4 ay öncesinde bizzat yöneticilerinin dahi baraj sorunu tartışmasında bulunduğu ANAP için bugün bu durum unutulmuş gözüküyor.

KUTUPLAR

Seçim kampanyasının odağına oturan AB konusunda da kamplar yavaş yavaş belirginleşiyor.

Bir yanda MHP bulunuyor.

MHP her ne kadar, ‘‘Biz AB'ye taraftarız’’ yaklaşımında bulunsa da ‘‘Kendi kimliğimizle ve pazarlık kozunu elden bırakmadan bunu gerçekleştirmeliyiz’’ diyerek Yılmaz'dan farklı bir düzleme kendisini oturtuyor.

Nitekim, ‘‘Bu konularda partinin konuşma yasağından dolayı’’ adının yazılmasını istemeyen MHP yöneticisinin dünkü şu sözleri dikkat çekici:

‘‘Bir yıldan önce olmayacak bir seçimde, kampanyanın AB üzerine oturacağını biz de gördük. Biz MHP olarak bu tartışmada daha yerli ve milli bir noktaya oturduk. ANAP ise daha AB yanlısı bir noktada. Burada ilginç olan diğer partilerin durumu. Çünkü onlara oturacak yer kalmadı.’’

Yaptırdıkları anketlerde katılanların yüzde 90'ının AB yanlısı olduğunun altını çizdi ve devam etti:

‘‘AB'ye kesinlikle evet diyenlere bir de şu soruyu yöneltiyoruz; ‘Apo'yu asılmaktan kurtararak, Kürtçe eğitim ve öğretime evet diyerek AB'ye girmeyi ister misin?' Bu soru karşısında aldığımız cevap ise tam tersi oluyor. Bu durumda, pazarlık yaparak, kendi kimliğimizi ve içinde bulunduğumuz şartları da gözeterek AB'ye girmemiz gerektiği yanıtını alıyoruz.’’

Öyle gözüküyor ki, AB tartışması bundan sonra da devam edecek.

Kimin sabrının nereye kadar dayanacağı da kamuoyundan gelen tepkilere göre şekillenecek.
Yazarın Tüm Yazıları