Yılmaz ve AB'de olumlu sinyal

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Önceki gün Brüksel'de toplanan AB Dışişleri Bakanları Konseyi, kısa - orta vadede Türkiye'ye karşı izlenecek siyaseti üç aşağı beş yukarı saptadı.

Üç aşağı beş yukarı diyorum, çünkü ‘‘kilit ülke’’ durumundaki Almanya'nın tutumu henüz kesinlik kazanmadı.

Bonn'un tavrı Başbakan Mesut Yılmaz'ın ay sonunda Helmut Kohl ile gerçekleştireceği çok önemli temaslar ertesinde berraklaşacak.

Ankara'nın AB ‘‘genişleme treninde’’ hangi vagona dahil olacağını ANAP liderinin Federal meslektaşını ikna oranı belirleyecek.

Başka bir deyişle, dananın kuyruğu Aralık ayı nihayetinde Lüksemburg'da bir araya gelecek Ortak Pazar zirvesinde kopacak dahi olsa, bu kuyruğun nereden kesileceği daha Ekim başından itibaren büyük ölçüde anlaşılmış olacak.

Şimdi gelelim Belçika başkentinde benimsenen ‘‘kısmi kararlara’’...

* * *

BİR: Türkiye AB üyeliğine hukuken ve fiilen ‘ehildir’’. Ama bu ‘‘ehillik’’ tam üyelik müzakerelerine hemen başlanacağı anlamına gelmemektedir.

Her halükarda, Ankara'nın demokrasi ve insan hakları konusunda büyük açılımlar yapmadan Topluluk'la görüşme masasına oturması imkansızdır.

İKİ: AB'nin hangi ülkeleri genişlemeye dahil edeceği henüz belli değildir.

Brüksel Komisyonu'nun öngördüğü ‘‘beş artı altı’’ listesi şimdiki aşamada yalnız onu bağlar. Hükümetlerin bu yönde saptanmış bir kararı yoktur.

ÜÇ: Aynı listeye Türkiye'nin de on ikinci ülke olarak girmesi gerekir.

Tüm aday başkentleri kapsayacak ‘‘Daimi Konferans’’ın gerçekleştirilmesi durumunda ise Ankara söz konusu Konferans'a dahil edilmelidir.

* * *

Yukarıdaki ‘‘kısmi kararların’’ en can alıcısını üçüncü madde oluşturuyor.

Zaten Almanya'nın da henüz tutum belirlemediği nokta burada odaklaşıyor.

Bu madde hayati önem taşıyor, çünkü eğer Mesut Yılmaz, Helmut Kohl'u razı eder ve Türkiye artık oluşturulmasına kesin gözüyle bakılan ‘Daimi Konferans’’ ta yer almak hakkına sahip olursa, böylesine bir gelişme Ankara'yı ‘‘genişleme treni’’den fiilen dışlayan AB Komisyonu listesinin delindiği anlamına gelecek.

Hukuki açıdan Türkiye diğer aday ülkelerle aynı safta kalacak.

Dolayısıyla, Brüksel'deki yeni gelişme olumlu hanede yer alıyor.

* * *

Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek ve önceki gün Belçika başkentinde netleşen kısmi başarıda Mesut Yılmaz'ın önemli rol oynadığını vurgulamak gerekiyor.

Zira, Başbakan'ın Kazakistan ziyareti sırasında yaptığı ve muhtemel bir Ortak Pazar üyeliğine gayet gerçekçi yaklaşan son açıklama başta Bonn olmak üzere bütün Topluluk başkentlerinden ‘‘iyi not’’ aldı.

Bu başkentler çok uzun süreden beri ilk kez ayakları yere basan ve hezeyan yumurtlamayan sözleri en üst düzey bir Türk yetkilinin ağzından duydu.

Daima ‘‘azamiyetçi’’ politikalarda ısrar eden ve söz konusu ısrarlarından dolayı da şimdiye kadar hep avuçlarını yalayan zevatın öne sürdüğünün tersine, Yılmaz'ın hayalperestliğe prim vermeyen bu tutumu ise AB'de kez prim getirdi.

Nitekim, Brüksel kararları da böylesine mantıklı bir yaklaşıma karşı yapılmış ‘‘centilmenlik jesti’’ olarak şekillendi. Gökten zembille inmedi.

Kuşkusuz henüz kesin sonuç alınmadı ve iş Almanya'nın son sözüne kaldı.

Yılmaz aynı gerçekçiliği sürdürdüğü takdirde ise Kohl'ün de ‘okey’’ demesi uzak bir ihtimal oluşturmuyor. Hayat ve diplomasi boş düşlere imkan tanımıyor.

Yarın mevcut perspektifler çerçevesindeki olası gelişmeleri irdeleyeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları