Yiğidim, aslanım Fatih Karaca Bey

MİLLİ galeyan halinden en anlamlı şekilde vazife çıkararak, ‘Gün bütün televizyonlarımızın bayrak asma günüdür, arş yiğit televizyonlarım, vatan imdadına’ diye ferman buyuran RTÜK Başkanı Fatih Karaca, yaptığı bu eylemle ‘milli çıkar’ konusunda ne kadar duyarlı olduğunu kanıtlamış ve ulusça hepimizin göğsünü kabartmıştır.

Sağ olsun, var olsun...

Kendileri bütün televizyonlara bayrak astırarak, o iki velede ve 18 yaşındaki -yani yeteri kadar büyük- tahrikçiye en güzel yanıtın verilmesine katkıda bulunmuşlardır.

Medyunu şükranız.

Gerçi ‘al sancağımız’, tam iki gün boyunca, ‘prensini arayan örnek Türk kızı’ndan en babasından ‘gelin kaynana zırıltısı’na, ‘erkeğinin ayaklarını yıkayan güzide Türk gelin adayı’ndan ‘üçüncü sınıf pavyon ortamı’na, bilumum rezillikler ve kepazelikler üzerinde dalgalanmak talihsizliğini yaşamıştır ama olsun.

Sonuç olarak o bayrak dalgalanmıştır ve bu da Fatih Bey sayesinde gerçekleşmiştir.

Minnettarız.

* * *

Ancak...

Kahraman milletimizin yiğit evladı Fatih Bey, kısa bir süre öncesine kadar kendisini bekleyen bir başka ‘milli görev’ konusunda, şu ‘bayrak asma’ olayı kadar atak davranmamış ve bu durum bizlerde derin hayal kırıklığına yol açmıştır.

Bir Genelkurmay bildirisine mi ihtiyaç duydu, yoksa hükümetle arayı bozmak mı istemedi, bilemiyorum, ‘Günahı boynuna’ deyip geçiyorum.

Fatih Bey’in diklenmesine ve bir yiğitlik yapmasına ihtiyaç olan olay şuydu:

TMSF’nin elindeki medya organlarının yabancıya satışı...

Hani Nevzat Yalçıntaş Hoca, yanına 4 AKP’li milletvekili alarak, Meclis’te aslanlar gibi çarpışmış, ancak CHP’lilerin Meclis’e gelmemesi nedeniyle yeterli desteği bulamamış ve vuruşarak çekilmek zorunda kalmıştı.

Hah, işte o yasa...

Mersin’deki olay karşısında en derin hisler içine giren Fatih Bey’in bu yasaya karşı kendini kaybetmesi beklenirdi.

Fakat heyhat!

Bırakın kendini kaybetmesini, ‘tık’ bile demedi.

* * *

Peki neden kendini kaybetmeliydi ‘yiğit’ ve ‘aslan’ Fatih Bey?

Çünkü bu olay, hem Fatih Bey’in görev ve yetki sınırlarının tam odağındaydı, hem de kendisine acayip ve şahane bir milli şahlanış imkánı sunuyordu.

Efendim, olay şuydu:

TMSF’nin elindeki altı ulusal kanalın yüzde yüzü yabancıya satılırsa, ülkemize yayın yapan tamamı yabancıların kontrolünde televizyon kanalları olacak.

Ve AKP’li bir milletvekilinin esaslı iddiasına göre, yüzde yüzü yabancıların kontrolünde olan bu televizyon kanallarının denetimi konusunda ihtilaf çıkacak.

Çünkü ‘Tahkim Yasası’ nedeniyle ülkemizde faaliyet gösteren ‘yabancı şirketler’le ‘Devlet kuruluşları’ arasında herhangi bir ihtilaf meydana geldiğinde uluslararası tahkim kurulları devreye giriyor.

Bu nedenle RTÜK’ün yabancıya giden televizyonları denetlemesi öyle kolay olmayacak.

Bu televizyonlara verilecek cezaların uluslararası mahkemelere taşınması söz konusu olabilecek.

En azından böyle bir iddia ve dahi böyle bir tehlike mevcut.

* * *

Bunun anlamı şudur:

Fatih Karaca Bey, eğer yabancıya satışlar gerçekleşirse, ülkemizde yayın yapan bazı televizyon kanallarına, bırakın öyle ‘Arş yiğitler vatan imdadına’ filan diyerek bayrak astırmayı, ‘Ulusal çıkarlarımıza aykırı yayın yaptın, sana ceza veriyorum’ bile diyemeyecek.

O halde Mersin’deki iki veledin ve 18 yaşındaki tahrikçinin yaptığı karşısında galeyana gelen Fatih Karaca Bey’in, böyle bir tehlike karşısında neden sessiz kaldığını sormak hakkımız değil midir?

* * *

Son merak notu daha:

Memleketimizin provokasyona açık olduğu göz önünde bulundurulursa, Mersin’dekine benzer bir provokasyon vuku bulduğunda, Fatih Karaca Bey, ‘yüzde yüzü yabancıların kontrolü’ndeki televizyonlara nasıl seslenecek?

Onlara da ‘Arş yiğitlerim’ mi diyecek?

Diyelim ki dedi. Diyelim ki onlar da ‘As kurtul’ anlayışıyla şanlı bayrağımızı ekranlarının bir köşesine yerleştirdiler.

Peki ortaya çıkan kelimenin tam anlamıyla bir ‘garabet’ olmayacak mı?

‘Yiğit’ ve de ‘aslan’ Fatih Bey ne buyururlar?
Yazarın Tüm Yazıları