YGS’nin sonucunu daha sınav yapılmadan biliyoruz...

BU hafta sonu 2 milyon kişi, ‘Yükseköğrenime Geçiş’ isimli sınava girecek.

Haberin Devamı

Sınav, üniversiteye girişin ilk basamağını oluşturuyor. Burada, ‘baraj’ı aşmaya yeterli puanı alabilenler, daha sonra yapılacak alan sınavlarına girerek üniversite kapısını zorlayacaklar.
Bu sınava 2 milyon birey katılıyor. Bunların yarıdan biraz azı bu yıl liseden mezun olanlar. Kalanlar ise şansını bir kez daha denemek isteyen daha eski mezunlar. Sınav, o bireylerin hayatı açısından önemli ve o bireylerin sınav başarıları arasındaki minicik farklar bile büyük değişikliklere yol açıyor.
Ama YGS’ye sadece 2 milyon birey katılmıyor; bir de devletimizin en büyük kurumu olan, hem sayıca en çok nitelikli insanı çalıştıran hem de artık bütçeden en büyük payı almakta olan kurum da katılıyor. Yani Milli Eğitim Bakanlığı.
Biz bu hafta sonu YGS’ye girecek çocuklarımızın yarıya yakınını 12 yıl önce Milli Eğitim Bakanlığı’na emanet ettik. Onların bireysel başarısı veya başarısızlığı önemli olmakla birlikte, böylesine büyük bir kitlenin sınavda elde edeceği toplu sonuç da MEB’in 12 yıllık performansını ölçmesi bakımından önemli.
Daha sınav yapılmadı ama ben Milli Eğitim Bakanlığı’nın sınavda elde edeceği sonucu üç aşağı beş yukarı şu an size söyleyebilirim.
Sınava katılan adaylar, her birinden 40’ar soru sorulan test cinslerinden Türkçede ortalama 18, sosyal bilimlerde 12, matematikte 7.5-8 ve fen bilimlerinde 3.5-4 soruya doğru yanıt verecekler.
Elbette bazı adaylar 40 sorunun hepsini doğru yanıtlayacak ama pek çoğu da ya sıfır doğru ya da sıfıra çok yakın doğru cevap verebildiği için ortalama bu seviyelere düşecek.
Eğer YGS’ye giren adayların tamamı tek bir kişi olsaydı ve o kişinin adı da Milli Eğitim Bakanlığı olsaydı, bakanlık üniversiteye girmek için gerekli barajı aşamamış olacaktı; hiçbir testte sorulan soruların yarısına bile doğru cevap veremediği için belki bir lise mezuniyet sınavı olsa, liseden de mezun olamayacaktı.

Haberin Devamı

Bakanlığın performans hedefi olmalı

ASLINDA elimizde kendi öğrencilerimizin ve dolayısıyla öğreticilerimizin başarısını ölçmemize yardımcı olacak çok sayıda araç var. Zaman zaman OECD’nin düzenlediği PISA sınavını konuşuyoruz; bu sınav bize uluslararası kıyaslama imkânı veriyor çünkü.
Ama PISA’ya çok ihtiyaç da yok. Milli Eğitim Bakanlığı, ortaokuldan liseye geçişte sınavı kendisi yapıyor. Okul okul, sınıf sınıf öğrenci ve öğretici performansını biliyor bakanlık. Keşke bu sınavın ham veri seti kamuoyuna da açıklansa, eğitimle uğraşanlar bu veri setinden hareketle analizler yapabilse.
Lisenin sonunda da ÖSYM tarafından yapılan YGS önemli bir alet. Bu sınavın sonuçları da eğitim dünyasına yol gösterebilir nitelikte.
Ama bütün bunlar için önce Milli Eğitim Bakanlığı’nın yol gösterilmeye açık ve hesap verebilir bir kurum olması gerek.
Biz vatandaşlar olarak bu bakanlığın neyi ne kadar yaptığında başarılı veya başarısız kabul edileceği konusunda bir fikre sahip değiliz.
Oysa, başka bakanlıklara göre MEB’in kendine bir performans kriteri belirlemesi çok kolay.
Mesela diyebilir ki bakanlık, ‘2015 yılının YGS’sinde matematik sorularında ortalama başarı 10 doğru cevabın üzerine çıkarılacaktır’. İşte bu bir performans kriteridir ve buraya bakıp bakanlığın başarısını ölçebiliriz.

Haberin Devamı

Adaletsizliğin matematiksel ifadesi

10-15 gün sonra YGS sonuçları açıklandığında burada üç tane grafik yayınlayacağım.
Bu grafikler, geçen günkü yazımda da yazdığım tezin, yani Türkiye’de sosyal adaletsizliğin temelinin eğitim yoluyla atıldığını kanıtlar nitelikte olacak.
Bakmayın PISA değerlendirmelerinde Türkiye’de eğitimdeki eşitsizliklerin azalmaya başladığının söylendiğine. Bizde eğitimdeki eşitsizlik o denli büyük ki, PISA’da sözü edilen hızda bir düzelme bize yetmez.
10-15 gün sonra yayınlayacağım grafikler, dört sınav türündeki doğru cevapların grafik ifadesi olacak. Baktığınızda hiçbir grafiğin istatistikte ‘normal dağılım’ anlamına gelen o meşhur çan eğrisine hiç de benzemediğini göreceksiniz.
Peki ben daha sınav yapılmamış, sonuçları belli olmamışken nasıl bu kadar kendimden emin konuşabiliyorum.
Maalesef eğitim bizde şekli bazı şeyler dışında hiçbir şeyin değişmediği, değişiminse kağnı hızında olduğu alanın adı. O sayede, geçmiş sınav sonuçlarına bakarak bu yazıyı yazıyorum, yaptığım tahmin bile değil aslında, nerdeyse kesin sonucu biliyorum çünkü.

Yazarın Tüm Yazıları