Yeter! söz milletin

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Vatandaşın yeri neresi?

Sayın Yekta Güngör Özden... Bir haber okudum: ‘‘Özden, CHP'ye ağır konuştu: Baykal kovaladı, Özden kaçtı.’’

Beni iyi tanırsınız, sizi de ben iyi tanırım.

Bu başlıklar, size yazmama neden oldu. Sabaha karşı oturdum yazıyorum.

Ülkemizde seçilebilmek için altın kurallar belli. Ya el pençe divan durarak, el etek öperek, genel başkanın kontenjanından aday olursunuz, ya da taban sizi seçer.

Kontenjandan seçilirseniz, ‘taban kılıcı’ başınızdan inmez. Sürekli tabanlılar tarafından tabansızlıkla aşağılarsınız.

Taban ne!... ‘Al gülüm, ver gülüm’le konuşlandırılan genel başkan, dar kadro-oligarşinin masa başında seçtiği kasaba politikacısı, delege ve delege ağasıdır.

Sessiz çoğunluk... Ulusal egemenliğin kaynağı nerede? Kaderi sayımda sayılmak, seçimde seçilmektir. Sorgulayan, hesap soran, yargılayan, bilgilendirilmiş, bilinçli vatandaşın yeri neresi?

Bırakınız saray entrikası, ‘Ali Cengiz oyunu’ konumundaki demokrasinin cumhuriyete ihanetini, arkadan hançerlemesini, bizzat demokrasi intihar ettiriliyor.

Sizin gibi ‘kendine saygılı, tam bağımsızlıktan yana, özgürlüğüne düşkün’ kişilerin, içinde bulunulan politika bataklığında yeri olmamalıdır. Yapacağınız bir şey de yoktur.

Sivil toplum örgütü, demokratik kitle kuruluşlarının parti engelini de aşarak, vatandaşın hak ettiği yere kavuşması için tüm engellere savaş açmalıdır.

Parti=genel başkan, dar kadro oligarşisinin çıkar çemberi yarılmadıkça, bu saadet zinciri parçalanmadıkça, sorunların hakkından gelmek mümkün değil.

Tam bağımsızlık yani sivil demokrasinin yaşama geçirilmesi, parti açmazının demokratikleşmesi ancak vatandaşın motive edilmesi ile parti dışında olasıdır.

Yoksa seçilmekle, sorunun bir parçası olmaktan öteye bir şey yapamazsınız.

Amaç işte böyle bir kadronun, vatandaş kimliğinde oluşmasını sağlamaktır. Bu kadro tam bağımsızlığı sağlayabilecek kadrodur.

Nurettin KAPTAN-Gerede/BOLU

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Tansu Hanım'a... 2. demokrasi hareketini başlatıyormuşsunuz. Ama önce kendi partinizde demokrasiyi uygulatsanız da, nasıl olduğunu görüp peşinize takılsak! Demokrat olsanız, ‘ben' değil, ‘biz' diye konuşurdunuz. Türkiye sizinle bir hoş oluyor da ne oluyor bilemiyoruz. ‘Ne söylersem yutarlar' sanmayınız. Boş laflara, palavralara karnımız tok.’’

(Emin EĞRİ-KASTOMUNU)

Milletvekillerine...

Yıl 1921; Sakarya Savaşı sürüyor. Meclis'e gelen bilgiler, savaşın kazanılmakta olduğunu gösteriyor.

İlk üyelerin çoğunluğu Meclis'te aldıkları bir prensip kararıyla maaşlarını almayacaklarını açıklıyorlar.

Savaş meydanından iyi raporlar geliyor.

Zaten Sakarya Savaşı'nın bitişi, Meclis döneminin sonu olarak düşünülmüş.

37'nci 'gizli' oturumda (18 Temmuz 1336) milletvekillerinin harcırah ve tahsisatları konusu tartışılıyor.

‘‘Meclis'in son günü hangi gündür, onu bilen de yok. Biz ve yeni arkadaşlarımız 1250 lirayı alırlar da yarın sulh olursa, o 1250 lira çok fazla olacak...’’

Maaşların haksız alınacağını söyleyen Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi Bey bunları söylüyor... Bir de bugüne bakalım.

Merak eden milletvekillerimiz İş Bankası Yayınları arasında çıkan ‘Meclis Zabıtları'na bakabilir, ders çıkarabilir.

Çelen'in açıklaması

DYP Antalya 2. sıra milletvekili adayı avukat Salih Çelen, ‘‘seçmece mebus’’ yazısı üzerine yaptığı açıklamada, ‘‘Antalya'daki olayların sebebi kesinlikle benim aday gösterilmem değil, olayları çıkaran arkadaşların hiç aday gösterilmemiş olmalarıdır.’’ dedi. ANAP ve MHP listesinin ilk sırasında olduğu gibi diğer partilerin birçok adayının Antalyalı olmadığına da dikkat çeken Çelen, Ümit Utku'yla hiç tanışmadığını Müfit Utku'yu ise Yargıtay eski Başkanı olması nedeniyle ismen tanıdığını öne sürdü. Çelen ayrıca şunları ekledi:

‘‘(Müfit Utku'nun oğlu) Murat Utku ile dört yıl aynı sınıfta okuduk. Meslektaş olmamızın dışında ortaklığımız ve alınmış ortak davamız olmamıştır. Ümit Utku'nun adaylığımı önermesi kesinlikle gerçek dışıdır, aynen Jet-Pa kontenjanı ve Fadıl Akgündüz'ün avukatı olduğum şeklindeki çirkin iftiralar gibi... Her ne kadar ‘Akdeniz Atılım' gazetesinde de sayın Genel Başkanımız Tansu Çiller'in avukatı olduğuma ilişkin haber çıkmış ise de, bu bir yanlış anlaşılma olup ben Sayın Çiller'in yasal avukatlığını yapma şerefine nail olmadım. DYP'nin Türkiye politikaları üzerine ve özellikle adalet ve hukuk üzerine çeşitli çalışmalarımız vardır.’’



Yazarın Tüm Yazıları