Yeşu suresi mi?

‘YEŞU’ suresinin 1. bab'ını ‘Sınırınız, çölden ve bu Lübnan’dan büyük Fırat ırmağına dek Hititlerin bütün diyarıdır. Gün batısına doğru da büyük denize kadar olacaktır' diye başlatan Eski Ahit, 8. bab'da şöyle devam eder:

‘Ve vaki oldu ki, İsrailoğulları çölde kovaladıkları Ay ahalisinin tümünü öldürmeyi bitirdiği ve bitinceye kadar da hepsini kılıçtan geçirdiği zaman, bütün İsrail Ay’a döndü. (...) Rabb'ın Yeşu'ya emri uyarınca, İsrailoğulları o şehrin hayvanlarını ve mallarını kendileri için çapul edindiler. Ve Yeşu Ay'ı yaktı ve onu bugüne dek ebedi bir virane haline getirdi. Ve Ay kralını ağaca astı ve akşam vaktine kadar bıraktı. Ve güneş battığı zaman Yeşu emretti ki, onun leşini ağaçtan indirdiler ve şehrin giriş kapısına bıraktılar'.

Eski Ahit'te sözü geçen bu Yeşu, Musa Peygamber'in ölümü ertesinde İsrail kavmine önderlik ettiği varsayılan rehber - kraldır.

Ay kentindeki katliam ise Tanrı'nın kendisine müjdelemiş olduğu ‘vadedilmiş toprakları’ fetih harekatının ilk aşamasıdır.

Söz konusu Ay şehri de bugünkü haritaya göre, üç aşağı beş yukarı Kudüs'ün kuzeyinde, Eriha'nın biraz batısında yer alır...

* * *

NİYETİM tabii ki o dehşet iğrenç ve o korkunç çirkef ‘antisemitizm’e, yani Yahudi düşmanlığına çanak tutmak değil.

Zaten bu sütunu izleyenler bilir, böyle bir rezillikle hep mücadele ettim.

Fakat yine de, yazıya Tevrad-ı Şerif'in ‘Yeşu’ suresinden alıntıyla başlamak ihtiyacını hissediyorum.

Zira, eyvah ki eyvah, Ortadoğu'daki son gelişmeler bunu zorunlu kılıyor!

Zorunlu kılıyor, çünkü, başta bir Yeşu gibi davranan Ariel Şaron; bugünkü İsrail devletinin ve kamuoyunun önemli bir bölümü Eski Ahid'i din mitolojileri çerçevesinde okumuyor. Geçmişle kendisi arasına mesafe koymuyor.

Satır be satır, bab be bab, sure be sure, harfiyen okuyor.

Ötesi ve en vahimi, fiilen uyguluyor!

* * *

METAFOR benzetme yaparak konuşalım, evet uyguluyor!

Modern ‘Yeşu’ya tekabül eden Şaron henüz ‘Ay kralı’ Yaser Arafat'ı ağaca asmış ve cesedini Ramallah kapısına atmış değil ama, bunun fırsatını kolluyor

Nitekim, gidişat da oraya doğru...

Nasıl ki Batı Şeria'ya yerleştirilmiş Davudi yıldızlı işgal kolonileri surede zikredilen ‘şehrin mallarını ve hayvanlarını kendileri için çabul edindiler’ cümlesini hatırlatıyor; tedhiş eylemlerine misilleme diye Gazze'de uçak pistlerini, Refah'da masum evlerini, Eriha'da radyo antenlerini berhava eden Siyonist ordunun harekat tarzı da, ‘ve Yeşu Ay’ı yaktı ve onu bugüne dek ebedi bir virane haline getirdi' tasviriyle haniyse tıpatıp benzeşiyor.

İş, ‘İsrailoğulları çölde kovaladıkları Ay ahalisinin tümünü öldürmeyi bitirdiği ve hepsini kılıçtan geçirdiği’ cümlesine doğru gidiyor.

* * *

HİÇ kuşkusuz ki, istisnasız bütün mukaddes kitaplar Eski Ahid'in ‘Yeşu’ suresiyle çok benzeşen bölümler, vahiyler, emirler, betimlemeler ihtiva eder.

Ancak o kitapları kontekstlerinden soyutlar ve bugün de aynen uygulamaya kalkışırsak, bunun sonu yoktur... Tüm insanlık fanatizme ve şiddete boğulur.

İşte, İsrail'in kuruluşunda hayati rolü oynadığı tartışılamazsa da, kesin laik kimliğine rağmen Siyonizmin dini mitolojiyi ‘sitimülus’ uyarıcı olarak kullanması ve ‘vadedilmiş topraklar’ı referans alması, aynı zamanda hem o İsrail'in, hem de ondan ötürü dünya Yahudiliğinin temel zaafını oluşturuyor.

Ve, gerek şu an Ortadoğu'da yaşanan vahim kriz, gerekse dünyada tekrar yükselme trendine giren ‘antisemitizm’ iğrençliği söz konusu zaafa uzanıyor.

Yarın bu konuyu işleyeceğim...
Yazarın Tüm Yazıları