GeriSeyahat Yeryuzu cennetini bize sunmaya calisan kadinlar
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Yeryuzu cennetini bize sunmaya calisan kadinlar

Yeryuzu cennetini bize sunmaya calisan kadinlar

Nasuh MAHRUKI

Insanoglu, yeryuzu uzerinde varoldugundan bu yana yasadigi mekani hep merak etmis ve daha yakindan tanimak istemis. Muazzam bir esneklik, hareket kabiliyeti ve uyum yetenegi, ona bu dunyayi kesfetme yolunda hep yoldaslik etmis. Son buz caginin sonlarinda, Bering bogazini gecip Amerika'ya goc eden kabilelerden tutun da, gunumuzun modern kásiflerine dek, insanoglu hep benzer motivasyonlarla hareket etmis, bu yerkurenin uzerinde.

Cesaret, kararlilik, merak ve bilme arzusu, dostluk, tehlike ve riske girmenin heyecani, yarismanin zevki, bagimsizlik, hayal gucu, egonun tatmini, yuksek amaclara hizmet etme duygusu gibi motivasyonlar, hemen hemen tum kásiflerde degisik olceklerde gordugumuz itici guclerdir.

Kásifler tarihine baktigimizda, erkeklerin arasinda hic de azimsanmayacak olcude kadina rastlariz. Hemen hemen ayni duygularla yollara dusen kadinlar, bazen eslerinin yaninda bazen de tek baslarina, yeryuzu dedigimiz bu cenneti bize sunmak icin uzun ve zorlu yolculuklara cikmislar.

Tarihte yuzlerce ornegi olan bu cesur kadinlar, fiziksel acidan erkeklerden zayif olmakla birlikte, uyum yetenekleri, esneklikleri ve yuksek motivasyonlariyla hic de erkeklerden asagi kalmamislar.

Madam Isabelle Godin, her ne kadar kendi istegiyle bir kásif olmasa da, kosullar onu Amazon'da sag kalmayi basaran en onemli kazazedelerden biri yapar.

Madam Godin, dunyanin tam seklini hesaplamak icin 1730'larda duzenlenen bilimsel arastirmada calisan esi ile birlikte Amazon'a gelir. Ancak beklenmedik hamileligi dolayisiyla, Amazon'dan cikmak icin yapmasi gereken zorlu ve uzun yolculugu ertelemek zorunda kalir. Jean Godin, bu yolculugu esini almadan yapar. Madam Godin uzun zaman sonra, bir Portekiz gemisinin, kendisini esine goturmek uzere bekledigini ogrenince, iki kardesi, kucuk yegeni, biri doktor uc Fransiz, uc hizmetci, bir zenci kole ve otuz bir yerli tasiyici ve kurekciyle yolculuga baslar.

Her sey ters gider, bulusacaklari gemi, cicek hastaligi salginindan dolayi gelemez, tasiyicilar kacar, kanolarini kaybederler. Sonunda gruptan yalnizca yedi kisi kalir. Bir raft yapmayi denerler, fakat o da batar, yuruyerek nehir boyunca ilerlemeye calisirlar, ancak Amazon soz konusu oldugunda bu hemen hemen imkansizdir, ormanda kaybolurlar. Sonunda teker teker hepsi olur. Gunler sonra, Madam Godin perisan halde nehri tekrar bulur ve iki yerli tarafindan kurtarilip tekrar kocasina kavusur.

1800'lerin sonlarinda, arastirmalari icin Afrika'ya giden kadin antropologlarin sayisi erkeklerden fazladir. Bunlardan biri de Mary Kingsley'dir. Gezgin ruhunu babasindan almis olan bu idealist genc kadin, Afrika kulturu ve gelenekleri uzerine yaptigi arastirmalarini, Bati Afrika kabileleri arasinda gecirdigi yillarda surdurur ve bu kulturler hakkinda cok onemli bilgiler verir. Guney Afrika Savasi'nda esir dusen Boerlere hemsirelik yaptigi donemlerde, genc yasinda bu dunyadan ayrilir.

Orta Dogu'daki gezileri ve cesaretiyle adini duyurmus olan gezgin Gertrude Bell, bu yuzyilin baslarinda Arap kabilelerini ziyaret ederken, Araplar, ‘‘eger bu bir Ingiliz kadiniysa, Ingilizlerin erkekleri nasildir acaba’’ demekten kendilerini alamazlar.

Cocukken Jules Verne'in romanlarina hayran olan Alexandra David-Neel, bir gun her seyini birakip Hindistan'a, Cin'e, Tibet'e, Himalayalara dogru yola cikar. On bes yil buralarda hayatini surdurur, Tibetli bir Lama'yi cocuk yasta evlat edinir ve dunyanin bu bolgesini birlikte gezerler. Onu digerlerinden ayiran en onemli ozelligi gezginligi, kásifligi degil de, Tibet kulturunu, Budizm'i cok iyi ogrenip cok az batilinin ogrenebildigi ic bilgilerine ulasmasi ve bu etkileyici kulturleri, inanilmaz bir akicilikla bati dunyasina tanitmasi olmustur.

Ihtiyar dunyamizda olaganustu yolculuklar yapan, inanilmaz tecrubeler yasayan cesur kadinlar, farkli bakis acilariyla yepyeni ufuklar acmislar ve acmaya da devam ediyorlar.

Zaten dunyaya en cok gereken sey farkli bakis acilari degil mi?

Dunyanin en yuksek dagi-10203 m.

8848 metre yuksekligiyle Tibetlilerin deyimiyle; Dunyanin Ana Tanricasi Everest, 8611 metre ile hemen arkasindan gelen Karakurum daglarinin efsanevi K2'si ve ardindan 8598 metrelik Sikkimlilarin koruyucu tanrisi Kangchenjunga daglari dunyamizin goge en yakin noktalarini olusturur. Belirli bir seviyenin uzerindeki hemen hemen tum dagcilarin hayallerini susleyen bu muhtesem kutleler, butun ihtisamlari ve urkutucu gorunumlerine ragmen, Pasifigin ortasinda yer alan kucuk kiz kardesleri Mauna Kea ve Mauna Loa ile kiyaslandiklarinda, adlarinin onundeki butun ‘‘en’’ sifatlarini yitirirler.

Pasifik Okyanusu'nda, Avustralya ve Malinezya'nin dogusunda, kuzeyde Hawai'den baslayip guneyde Yeni Zelanda'ya kadar uzanan Polinezya adalari bulunur. Milyonlarca yil once bilinmeyen kitalarin carpismasi sonucunda, okyanusun derinliklerinden yukselen bu adalar grubu, Hint-Avustralya ve Pasifik tektonik plakalarinin carpisma hattinda yer alir.

2100 yil once, Guney Pasifik denizinde uzun mesafeler goc eden Polinezyalilarin bir kismi, I.S. 1. yuzyilda Orta Pasifik adalarindan kuzeye, Hawai adalarina dogru yelkenlerini doldurur. Daha once gordukleri her seyden daha buyuk ve etkileyici olan Hawai adalarinin aktif volkanik daglari ve kraterleri Polinezyalilari buyuler. Kisa surede bu daglar, adalara yerlesen Polinezya yerlilerinin efsanelerinde, Tanrilarin evi olarak yerini alir.

MAUNA KEA

Deniz seviyesinden yuksekligi 4205 metre olan bu dagin, okyanus tabanindan olculdugunde yuksekligi tam 10203 metre olur. 8848 metrelik Everest'e bile 1350 metre tepeden bakabilecek olan bu dev kutle tabani ile zirvesi arasi olculdugunde yerkuremizin en yuksek dagi olarak karsimiza cikar.

Dagciliga gonul vermis ve 8848 metrede incecik havayi solumus bir dagci olarak, Mauna Kea ve Mauna Loa daglarinin neredeyse 6 bin metresinin sular altinda olmasindan ne kadar memnun oldugumu anlatamam. 8848 metre bile insan metabolizmasinin dayanikliliginin hemen hemen sinirlarinda yer alir. Hic bir zaman dogru olmamakla birlikte, eskilerin bazi yuksek daglar icin dedigi gibi; ‘‘bu dagin zirvesine insan ayagi hic bir zaman degmeyecek’’ sozu, insanoglunun butun tutkulari, hirslari ve inadina ragmen, Pasifigin bu guzel volkanik daglari icin tartisilmaz bir gercek olabilirdi. Ve dagcilik tarihinin en acikli oykuleri, 10 bin metreden yuksek bu dev kutlelerin eteklerinde yazilirdi.

nmahruki@hurriyet.com.tr

Fax: (0212) 677 04 21

False