Yerel Siyasetçilerle Yüzyüze

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

ŞU sıralarda bir saha çalışması işi çıktı ki, sormayın. Saha çalışması dediğim, Hürriyet-İstanbul’dan bir grup, belediye başkanlarıyla İstanbul’un bir yerinde buluşup dertleşiyoruz. Grubun ilk onbirinde Neyyire Özkan, Ayşen Gür, Ersin Kalkan ve ben varım. Diğer arkadaşlar ise duruma göre ekibe katılıyor. Durumun ne olduğu ve nasıl tesbit edildiği ise uzun ve okuyucuyu pek ilgilendirmeyen bir konu.

Bu çerçevede Fatih, Şişli ve İstanbul Büyükşehir belediye başkanları ile buluştuk.

Kronolojik sıra bozulmasın diye bugün Fatih izlenimlerimi yazacağım. Önümüzdeki günlerde de diğerlerini...

* * *

Bu seriden ilk görüşmeyi Fatih Belediye Başkanı Eşref Albayrak’la yapmıştık. Fatih’te mütevazi ama çok lezzetli hamsi yemekleri yapan şirin bir Karadeniz lokantası Kömür’de geçti konuşma. Ben aslında Fatih’teki çok ünlü bir pideciyi istemiştim ısrarla ama, olmadı. Herhalde başkan gazeteci taifesini bu kadar ayakaltı bir yerde üç kuruşa ağırlamaya razı gelmedi. Kısmet başka bir zamanaymış deyip üzerinde durmadım.

Bir başka önemli nokta da, gazetecilerin mutlaka başkanın itibarının zirvede olduğu bir yerde ağırlanması gibi geldi bana. Yörede daha başka iyi yerler olsa bile, başkanın yakın dostlarının mekanları tercih ediliyor sanki. Nitekim bizim gittiğimiz lokantanın sahibi ile Eşref Albayrak birlikte zaman zaman ormanda yürüyüş yaparlarmış. Bu sportif faaliyete katılanlar, lokanta sahibinin o yürüyüşler sonunda hazırladığı kahvaltıları ise anlata anlata bitiremiyorlar. Beni biraz toplu görünce, 'bir gün siz de buyurun' dediler. Üç paralık enerji kaybından sonra bunun misliyle geri alındığı bir spor girişimi sağlığıma iyice muzır olduğundan öneriyi kibarca geri çevirdim.

Bu ağırlama işi aslında önem verilen bir ayrıntı. Bizim gittiğimiz lokantada bunu hemen fark ettim. Neden derseniz, burası bildiğimiz tipik bir esnaf lokantası. Ama beş katlı! Bir katında çocuk odası bile var. Bizim ağarlandığımız kat ise VIP salonu olarak anılıyor. En azından asansörde öyle yazıyor. Koca salonda tek büyük masa var. Bir yere de ayrıca vestiyer yapmışlar. VIP’lik de orada başlayıp orada bitiyor.

İkramda sınır olmaması hoş, ama bazılarını bunaltıyor. O gün hamsinin hemen her çeşidini yedik. Allahtan sofrada taze sıkılmış portakal suyu eksik değil. Portakalın asidi hazma yardımcı oldu.

Portakal suyu, Faziletli belediyelerde şampanya niyetine geçiyor galiba. Ali Müfit Gürtuna’nın davetinde de sofrada başroldeydi. Diğer davetliler neyse de, Ertuğrul Özkök gibi şarap meraklısı birisinin yemek boyunca portakal suyu içmesi biraz garip durdu.

* * *

Tekrar Fatih’teki toplantıya dönülecek olursa, burada dikkatimi çeken belediye başkanının özel toplantılarda ne kadar sempatik olabildiği. Eşref Albayrak, Fatih’in en önemli dertlerinden biri olarak imar durumunu görüyor. Haklı da. Kaçak katlar burada sayılmayacak kadar çok. Başkan ise tatlı tatlı dert yanıyor. Biraz 'hem ağlarım, hem giderim' yollu bir açıklama. Galiba yapılabilecek şeyler de sınırlı. Böyle durumlarda ilçe belediyelerinin topu Büyükşehir’e, Büyükşehirin de ayağına gelen zor topları Ankara’ya atarak yan paslarla asla karşı kaleye doğru ilerlemeyen bir maçı seyrediyoruz gibi bir haksız yargıya kapılıyorum.

* * *

Allahtan bütün görüşme bu tür tatsız (!) konulara odaklanıp kalmıyor. Yoksa buz gibi bir görüşme olurdu. Neyyire’nin Fatihli, Ayşen’in ise Oflu olması görüşmeye büyük bir sıcaklık kattı. (Burada bir parantez gerek. Ayşen Gür aslında tek taraftan Oflu. İşine gelince hemen Ofluluğunu söylüyor. Bazı başka mahfillerde ise, durum öyle gerektirdiği zaman, Antakyalı olduğunu belirtiyor.) Kökeni ne olursa olsun, İstanbul’da oturan herkes için İstanbullu olalım diye kampanya yürüttüğümüze bakmayın. İşin doğrusunun bu olduğuna iman derecesinde inananlar bile, iş başa gelince göç ettikleri yeri hala 'memleket' saydıklarını inkar edemiyor.

Fatih’te geniş bir Karadenizli göçmen kitle var diye bilirdim. Belediye Başkanı aslında Kastamonuluların başı çektiğini söylüyor. Onları Trabzon ve Rizeliler izliyormuş. Bir de Siirtliler var ki, hiç küçümsememek gerek deniyor. 2000 yılında yüzlerce kasabın açıkta et kesip sattığı bir yer olan Kadınlar Pazarı’nın asıl müşterisi bunlar. Ersin Kalkan buna belediye başkanlığı döneminde Sadettin Tantan’ın bile engel olamadığını söyledi. Çok merak ettim. Meğer, Şafiler taze et yerlermiş. Belediye Mezbahasından gelip normal kasapta satılan etleri makbul saymazlarmış.

Fatih’te daha böyle çok ilginç ayrıntı gizli.

Belediye Başkanı Eşref Albayrak da bizle aynı görüşte. Hele Zeyrekhane, hele hele Panta Krator manastırından bozma Molla Zeyrek Camii ve içindeki eşsiz seramikler insanı bir hayal dünyasına alıp götürebilir.

Buluşmamız sona erince tekrar Fatih’i gezmek üzere sözleşip ayrıldık.

Yazarın Tüm Yazıları