Yerel haberlere editoryal süzgeç

Güncelleme Tarihi:

Yerel haberlere editoryal süzgeç
Oluşturulma Tarihi: Kasım 23, 2015 01:10

OKURLARIMIZDAN Dr. Tolga Uz, kızıyla ilgili “Ankamall’dan Hamburg’a uzanan bale adımı” haberine üzülmüş. Hürriyet internette “Yerel haberler” sayfasında yayınlanan bu habere gösterdiği tepkiyi biraz gecikmeli olarak aktarabiliyorum:

Haberin Devamı

“Kızım Ilgın hakkında yaptığınız haber, tamamen gerçek dışı ve mizansendir. Kızımın başarısını bir Alışveriş Merkezi’nin reklamı olacak şekilde yayınlamanız, bu başarının oluşmasında emeği geçen Hacettepe Üniversitesi Konservatuvarı’nın değerli hocalarını ve biz ailesini çok kırmıştır. Gerçeklerin yayınlanması ilkesiyle yazıyı düzeltmenizi veya yeniden haber yaparak bu başarının arkasındaki gerçek mimarları onurlandırmanızı rica ediyorum.”

Uz’un eleştirdiği haber, İHA (İhlas Haber Ajansı) imzasını taşıyor. Gerçekten de haberden çok bir PR ajansının hazırladığı metne benziyor. Öyle ki, 26 satırlık haberde AVM’nin adı tam 26 kez geçiyor. Haberin öznesi olan Ilgın Uz’un adı ise sadece iki kez.

Maalesef “Yerel haberler” sayfasında yayınlanan PR bültenlerinden kopyalanmış haberler, “Hamburg’a uzanan bale adımı” ile de sınırlı değil. Sayfayı tarayınca, İHA’dan alınmış, bu tarz başka haberlerle de karşılaştım. Hemen her kentte çok sayıda tanıtım haberi, ağırlığı AKP’li olmak üzere yerel siyasetçilerin eften püften açıklamaları, yerel yöneticilerin gönderdiği bültenler haber yapılmış.

Haberin Devamı

Belli ki, İHA’nın geçtiği haberler hiçbir editoryal süzgeçten geçirilmeden hurriyet.com.tr’de yayına giriyor. Hürriyet’in yayın çizgisine uygun olmayan bir haberciliğe alan açılması bir yana, riskli de bu uygulama. İHA’nın olası yanlışlarına ortak olmak anlamına da geliyor.

Doğan Haber Ajansı ve Hürriyet büroları, hatta Anadolu Ajansı dururken neden sadece İHA’nın geçtikleriyle “Yerel haberler” sayfası yapıldığını anlamış değilim. Kaldı ki, AA ya da DHA’nın haberlerinin de editoryal denetimden geçmeden Hürriyet’te yayına girmesi kabul edilemez.


FRANSIZ MEDYASI


BAŞBAKAN Davutoğlu, Paris saldırılarını değerlendirirken, “Fransız basınının gösterdiği tepkiden ders alınmasını” istemiş; “Fransız medyasında bir tane ceset fotoğrafı gördünüz mü?” demiş. Davutoğlu’nun hatırlatması çok yerinde. Ankara’daki saldırı sonrasında yaşananlar ile Paris’teki saldırının ardından olanları karşılaştıralım. Fransa’da yetkililer, saldırı sonrasında medyayı bilgilendirmeyi hiç aksatmadılar. Hatta Paris Cumhuriyet Savcısı François Molins, saldırının ertesi günü kameralar önüne geçip saldırı ve soruşturmayla ilgili ayrıntılı bilgi verdi. Bazı saldırganların kimliğini bile açıkladı. Türkiye’de ise yetkililer saldırı sonrasında medyayı resmi yollardan bilgilendirmediler; Cumhuriyet Savcılığı’nın ilk açıklaması dokuz gün sonra geldi. O da yazılı olarak...
Fransa’da medyaya saldırı ile hakkında yayın yasağı uygulanmadı. Olağanüstü hal uygulaması da gazetecilerin çalışma koşullarını değiştirmedi. Türkiye’de ise bırakın medyayı, sosyal medyaya bile yasak getirildi. Yayın yasağına “eleştiri yasağı” da eklendi. Fransa’da Twitter ve Facebook’ta hiçbir engelleme yoktu. Ayrıca Davutoğlu nerede gördü bilemiyorum ama Türkiye’de ana akım medya Ankara’daki saldırı sonrasında ceset fotoğrafı yayınlamadı. Sosyal medyadaki bazı kişisel hesaplarda kanlı görüntüler ve ceset fotoğrafları yer aldı. Ama Fransa’da da sosyal medyada bu tür örneklere rastlandı. Orada kanlı görüntüler, M6 TV’nin “66 Minutes” programında da ekrana getirildi. Bu karşılaştırmadan da anlaşılacağı gibi, gerçekten Fransa’dan ders almak gerekiyor. Ama bu ders medyaya değil...

Haberin Devamı

AJANS HATA YAPARSA

AJANSLARDAN gelen haberlere de şüpheyle yaklaşıp yayına vermeden önce dikkatli bir gözle kontrol etmek gerekiyor. Ajans haberlerini yüzde yüz doğru olarak kabul etmek yanlışa yol açıyor.

Ajans haberlerinden kaynaklanan bilgi yanlışlarının bir örneği, Katalonya Parlamentosu’nun aldığı karara ilişkin haberlerde yaşandı. Hürriyet’te yer alan bu hatayı okurlarımızdan İrfan Sarp’ın uyarısıyla fark ettim: “Bugünkü (10 Kasım) Hürriyet’te ‘Katalanlardan ayrılık kararı’ başlıklı haberde ‘Katalonya parlamentosu, Madrid’in reddettiği bağımsızlık süreciyle ilgili tasarıyı, 72’ye karşı 63 oyla kabul etti’ diye yazıyor. Tasarının 72’ye karşı 63 oyla değil, 63’e karşı 72 oyla kabul edilmiş olması gerekir!”

Haberin Devamı

Hemen kontrol ettim. Haber, Anadolu Ajansı kaynaklıydı. AA haberi, “Katalonya Parlamentosu tartışmalı bağımsızlık süreci ile ilgili tasarıyı, 71’e karşı 63 oyla kabul etti” diye geçmişti. AA’nın bu cümlesinde iki yanlış vardı. Birincisi kabul oylarının sayısı gerçekte 71 değil 72’ydi. İkincisi, kabul oylarının ret oylarından önce yazılmasıydı.

Hürriyet’in editörleri birinci yanlışı düzeltmiş ama ikinci yanlışı atlamıştı. Diğer gazeteleri de taradım. Aynı yanlış Cumhuriyet gazetesinde de yer alıyordu; orada da Hürriyet’teki gibi “72’ye karşı 63 oyla kabul edildi” diye yazılmıştı. Sabah ve Akşam gazeteleri, ret ve kabul oylarının yerlerini düzeltmiş ama kabul oylarının 71 değil 72 olduğunu atlamıştı. Star ve Habertürk, her iki yanlışı da düzeltmeden AA’nın verdiği gibi aynen yayınlamıştı haberi. Elbette Katalonya örneği bir Türkçe hatası. Ajans haberlerinde daha vahim bilgi hataları da olabiliyor. Yapılması gereken ajans haberlerinde de “şüpheci editörlük” yöntemlerini uygulamak. ABD’li yayıncı Reid MacCluggage’in kavramlaştırdığı “şüpheci editörlük”, haberleri “satır satır, cümle cümle kontrol etmeyi içeriyor.”(*) Bu yaklaşıma aynen katılıyorum. Kuşkucu olmak, her şeye ve herkese şüpheyle yaklaşmak her gazetecinin doğal refleksi olmalı. Amerikan gazeteciliğinde yeni başlayanlara verilen bir öğüt var: “Annen seni sevdiğini söylüyorsa, emin olmak için kontrol et”. Biliyorum, bizim için abartılı bir öğüt bu. Türkiye gazetecileri için biraz değiştirmek gerek: Anneniz dışındaki herkesin söylediğini mutlaka kontrol edin.

Haberin Devamı

(*) Gazeteciliğin Esasları/Bill Kovach&Tom Rosenstiel


OKURDAN KISA KISA

Doğancan Aksoy: Paris’te konseri saldırıya uğrayan “Eagles of Death Metal” grubunun adının Türkçesi “Ölüm Kartalları” değildir. 14 Kasım’da ilk sayfada yapılan bu çeviri hatalı. “Death metal” bir müzik türüdür; “Eagles of pop” gibi düşünebilirsiniz. Doğru çeviri “Death Metal’in Kartalları” olabilir.


Nihal Kunca: Deniz Seki’nin “uyuşturucuyu başkalarına vermek” yani “temin etmek”ten mahkûm olduğunu geçen hafta köşenizde yazdınız. Ama bugün (18 Kasım) “Cezaevinden el uzattı” haberinde yine Seki’nin “uyuşturucu ticareti yapmak”tan cezaevinde olduğu yazıyor. Yanlışa devam etmişsiniz.

Haberin Devamı


Beyza Şazil: İnternetteki (18 Kasım) “İnat Timi’nden Atatürk Havalimanı’nda IŞİD operasyonu” haberinizi dikkatle okudum. Yakalananlar IŞİD üyesi falan değil, mülteci gibi görünüp Almanya’ya gitmeye çalışan sekiz uyanık Faslı. Kroki de çocukça çizilmiş bir kaçış planı. Öyle değilse devamını da yazın.


Murat Taşkın: HIV taşımak ile AIDS olmak aynı şey değil! HIV bir virüs, AIDS ise bu virüsün tedavi edilmediği takdirde belki 5-10 yıl sonra dönüştüğü hastalığın ismi. “Hollywood’da AIDS paniği: Ünlü aktör HIV virüsü taşıyor” gibi haberlerle lütfen insanları korkutmayın, yanlış bilgilendirmeyin.


Esat Koçal: Bugün (19 Kasım) internette “Fransa o IŞİD üyesini hâlâ teslim almadı” haberinin içinde “Afrika uyruklu Fransız vatandaşı” diye bir ibare var. Uyruk zaten vatandaş demek. “Afrika kökenli Fransız vatandaşı” yazmalısınız.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!