Yerel basın bunu da yazın

SÖZ meclisten dışarı diyerek başlamalıyım... Dün NTV sporda Sergen Yalçın ve Engin İpekoğlu Kocaelispor’u konuşuyorlardı... Engin hoca 4 hafta gibi kısa bir süre sora Kocaelispor’dan neden istifa etmek zorunda kaldığını anlatıyordu. Nedeni ise tuhaftı; yerel basın baskısı...

Kocaeli'nde de diğer birçok şehirde olduğu gibi yerel basın doğru ya da yanlış istediğini yaptırır durumda. Kişisel ilişkilerin bu yayınların dozunda çok büyük etkisi olabiliyor. Tüm yerel yayınlara aynı şeyi diyemeyiz belki, ama birçoğunda yerel basın kentteki bir takım güçleri kontrol etmek için kurulmuş sanki. Sanki tek işleri kendi istediklerini yaptırmak ya da istemediklerinin yapılmasını engellemek için kentte bir muhalefet oluşturmak...

Yerel basının sahipleri beğenmediği futbolcuyu, antrenörü gönderiyor, başkanı hizaya getirebiliyor. Bu yüzyılda bırakın ulusal basını yerel basın korkusuyla hareket etmek kadar çağdışı şeylerin hala olabiliyor olması biraz da özgüven eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir mi acaba...

İngiltere Premier Ligi’nde bir Türk markası

Cumartesİ günü Manchester’ın 2-0 kazandığı Blackburn Rovers, pazar günü de Bolton’un 3-1 kazandığı West Ham United ve 2-2 biten Everton-Newcastle United maçlarını izledim. Premier Lig her haliyle gerçekten başka bir şey...

Ne zaman İngiltere’den bir maç izlesem hep, "bir gün bizim ligimiz de böyle olsa" keşke diye hayıflanıyorum. Atmosferi, futbol kalitesi, seyirci kalitesi, futbolcu kalitesi insanın seyir zevkini okşuyor. Sürekli takip etmeye çalıştığım İngiltere Premier Ligi'ni bu hafta sonu takip ettim. Top Manchester United’lı Rooney’nin ayağında, sağdan ilerliyor, ama benim gözüm başka bir şeye takıldı. Blackburn stadı Ewood Park’ın elektronik reklam panolarının tamamında "BEKO HOME APPLIANCES" yazıyordu... Türk Basketbol Ligi'nin sponsoru Beko, İngiliz liginin bütün stadlarında sahadaydı...

Dünyada milyonlarca kişinin izlediği böylesine üst düzey bir ligde bir Türk markasının reklamını görmek herkes için çok önemli olmayabilir, ama beni çok gururlandırdı...

Samandıra’da gerginlik!!! Az sonra!!!

STAR'da yayınlanan Futbolig programı başladığı andan itibaren yukarıda ki başlık, kırmızı bir bantla sürekli geçti. Programın sunucusu da "Samandıra'daki olayları birazdan ekrana getireceğiz, görüntüleri hazırlıyoruz" diye anonslar yaptı. Ve nihayet o an geldi çattı! Samandıra’ya canlı yayınla bağlanıldı ve oradaki muhabire soruldu; Samandıra'da durum nasıl? Ve hiç de beklenmeyen o üzüntü verici cevap geldi; hiçbir olay yaşanmadı, dört taraftar alkışlı protesto yaptı ve dağıldı. Fiyasko dedikleri böyle bir şey olsa gerek...

Ya Tümer kadroya giremezse

TÜMER’in saç sakalının birbirine mi karışması lazım. Tümer Metin uzun süredir sakatlıkla boğuşuyordu ve iyileşti. Artık kadroya girmeyi bekliyor. Tümer'in gazetelerdeki fotoğraflarını görünce çok şaşırdım. Saç sakal birbirine girmiş, sanırsın Suudi liginin bir futbolcusu. Sonra bunun nedenini Tümer’in ağzından öğrendik; "Kadroya girene kadar sakalımı kesmeyeceğim" Eyvah ki ne eyvah! Aragones, Tümer’i ya kadroya hiç almazsa?.. Ki Alex’in yokluğunda bile kadroya almadı Tümer'i...

Taçsız bir yıldız: Yusuf Şimşek...

Sadece Fenerbahçeli değil, taraflı tarafsız tüm futbolseverlerin birçoğunun hayranlıkla izlediği bir futbolcu o... Şimdi 30’lu yaşlarında. Bana göre bir futbolcunun en zevk alarak ve vererek oynadığı yaşta... Tıpkı Hagi gibi, Hdoijdonk gibi... Fakat Yusuf, hak ettiği övgüyü ve ilgiyi yeterince görememiş bir yıldız. Pazar günü Bursaspor-Galatasaray maçını izlerken bir kez daha farkettim ki top Yusuf’un ayağında başka bir hale bürünüyor. Hani derler ya "top ayağına çok yakışıyor" aynen öyle. Yeterince A milli de olmadı Yusuf... Dedim ya o hak ettiği ilgiyi görememiş taçsız bir yıldız.

Peki ben bu yazıyı niye mi yazıyorum? Hani geçenlerde Galatasaray Başkanı Sayın Adnan Polat dedi ya "Yıldız futbolculara sahip çıkalım. Bazı sert futbolcuların onları kasten sakatlamalarına seyirci kalmayalım..." Bu sakatlık meselesine ek olarak ben de diyorum ki futbolunun 2. baharındaki böyle yıldızlara ilgisiz kalmayalım.

 HAFTASONU LAKIRDILARI!

 Fatih Terim: Hasar tespiti yapıyoruz! (haftasonu oynanan maçlarda sakatlanan mill"i futbolcu sayısının artması üzerine)

 Erman Toroğlu: Pitbull gibiler! Arsenal Fener’i böyle yakalarsa fena olur, onlar var ya onlar... Pitbull gibiler. (Edu’nun hatasıyla yenen 2.golden sonra)

 Rıdvan Dilmen: Aghahowa topu aldı, Volkan'ı da geçti, Allah yolunu açık etsin gol!

 Erman Toroğlu: Kürtaj şart mı? Rahim ağzı da dikilebilir...(Ömer Güvenç’in BJK analizinden sonra)

 Ömer Güvenç: Beni bırakın da gideyim Allah aşkına (Maraton programının uzaması üzerine)

 Rıdvan Dilmen: Fenerbahçe kadrosu kendi yarı alanında beklesin, Kayserispor sabaha kadar oynasa gol atamaz...

 Mustafa Denizli : Olimpiyatlara hazırlanıyor herhalde. (Kayserisporun ilk golünü atan Aghahowa’nın gol sevincinden sonra)...

 Şansal Büyüka: Fener böyle oynarsa daha çok takla atarlar... (Kayserispor'un üçüncü golünü atan Aghahowa’nın gol sevinci 6 taklasından sonra)

 Star TV Futbolig programının sunucusu: Takım otobüsünde futbolcular Aziz Yıldırım'dan korkuyorlar...

 Osman Tanburacı: Aragones beynini mi düşürdü? Yoğun bakımda mı?

 Selim Soydan: Aragones ayağa kalınca aklı başına geldi. Kolay değil 71 yaş önemli bir şeydir. (Aragones'in basın toplantısındaki bir soruya bir müddet sonra tekrar cevap vermesi üzerine)

 Aragones: Ben bir takımı kötü gününde yalnız bırakmam (basın toplantısında)

 Uğur Meleke: Geçen sene F.Bahçe Avrupa'nın Sivasspor'u oldu.

 Ahmet Çakar: Bak Galatasaray kimlerin eline kaldı, Skibbe'lerin mikibelerin eline kaldı...

 Osman Tanburacı: Bu takımın abisi yok. Peki halası, ablası var mı?

 Ahmet Çakar: Aragones'i getirmek Fenerbahçe'nin geleceğine ihanettir.

 Gürcan Bilgiç: Aragones yetmişinden sonra piyangoyu bulmuş, istifa eder mi hiç?
Yazarın Tüm Yazıları