GeriSeyahat Yeraltındaki güzellikler:<br>Küre Dağları Mağaraları
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Yeraltındaki güzellikler:<br>Küre Dağları Mağaraları

Yeraltındaki güzellikler:<br>Küre Dağları Mağaraları

Kastamonu’dan Bartın’a uzanan Küre Dağları’nın gür ormanlarla kaplı geçit vermez arazisi irili ufaklı pek çok mağarayı saklıyor. Her yıl dünyanın farklı bir köşesinde düzenlenen Uluslararası Mağara Fotoğrafçıları Buluşması 2015’te Kastamonu Pınarbaşı’nda gerçekleştirildi. Topmeydanı, Mantar, Ejder ve Mencilis’in de aralarında bulunduğu 9 mağaranın büyüleyici güzelliklerine derin yolculuklar yapıldı.

Türkiye’nin en önemli doğa koruma alanlarından Küre Dağları Milli Parkı’nda, Topmeydanı Mağarası’ndayız. Genişliği zaman zaman 50 santimetreye kadar daralan, tavan yüksekliği ise çoğu yerde 20 metreye ulaşan bir çatlak boyunca ilerlemeye çalışıyoruz. Kış aylarında çok su çeken Topmeydanı birçok inişten oluşuyor. Neredeyse her inişin altında da çapı bazen iki metreyi bulan ve “cadı kazanı” denilen doğal havuzlar bulunuyor.

Mümkün olduğu kadar sudan uzak durmaya çalışıyoruz. Zira mağara dev bir buzdolabını gibi, yazın ortasında bile içindeki suyun sıcaklığı 10 derecenin altında. Islanırsak hipotermi vakası yaşayabiliriz. Bu nedenle mağara duvarlarına dübeller çakıp ip üzerine istasyonlar kurarak ilerliyoruz. Nihayetinde cadı kazanlarını aşa aşa eksi 60 metre derinliğe ulaştık.

 

Yeraltındaki güzellikler:Küre Dağları Mağaraları

Sümenler köyü yakınındaki Ejder Mağarası iple 60 metrelik inişle ulaşılan kubbe biçiminde büyük bir galeriden oluşuyor. Öğleden sonra güneşin huzmeleri sis tabakasından geçerken mağarada olağanüstü güzel görüntülerin ortaya çıkmasını sağlıyor.

 

Şimdi ise 38 metre uzunluğunda toprak bir tüneldeyiz. Mağara iki kola ayrılıyor, biz sağdan ilerliyor ve karşımıza çıkan turuncu-sarı traverten oluşumlarla kaplı duvarı tırmanıp “güzellik salonu”na varıyoruz. Sarkıt, dikit ve mağara incileriyle dolu, ışıl ışıl bir galeri burası. 1987 yılının Temmuz ayında üç mağaracı tarafından keşfedilişinden beri bu kısma tırmanan ilk mağaracılarız. Ayağımızdaki ıslak ve çamurlu botları çıkarıp çantamızda taşıdığımız kuru ve temiz ayakkabıları giyiyoruz. Zira o güzelim krem rengi traverten oluşumlarını çamurlu çizmelerimizle kirletmeye niyetimiz yok.

 

Yeraltındaki güzellikler:Küre Dağları Mağaraları

Pınarbaşı ilçesinin Karafasıl köyü yakınlarında orman içinde bulunan Buzluk Mağarası’na 45 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılıyor. Yatay bir mağara olan Buzluk, 484 metre uzayarak adeta ters bir L harfi oluşturuyor.

 

 

Bu galeri dahil mağaranın ip döşemesi gerektiren tüm kısımlarındaki işlerimizi bitirmiş olmak bizim için önemli. Çünkü sadece birkaç hafta sonra 5 günlük bir organizasyon için beraberimizdeki misafirlerle Topmeydanı dahil farklı mağaraları ziyaret edecek ve yaşadığımız anları ölümsüzleştirmeye çalışacağız. Hazırlıkları bitirdikten sonra tatlı bir yorgunluk çöküyor üzerimize. Daha fazla oyalanmadan, Pınarbaşı’nda konaklayacağımız mekâna dönüyoruz.

 

Yeraltındaki güzellikler:Küre Dağları Mağaraları

Buzluk Mağarası’ndaki galerilerin duvarları olağanüstü güzellikte sarkıt ve dikitlerle dolu. Belçikalı ekip bu oluşumları kullanarak sıra dışı görüntüler yakalamanın peşinde koşuyor.

 

 

Koca bir asrı çoktan arkasında bırakmış, ahşabın doğal haliyle korunduğu tarihi bir mekân olan Paşakonağı’ndayız. Konak dünyanın dört bir yanından gelen değerli mağara fotoğrafçılarını ağırlıyor bu defa. Belçika, Brezilya, Fransa, Almanya, Macaristan, İran, İtalya, Japonya, Lübnan, Rusya, İspanya, İsviçre, ABD ve Birleşik Krallık’ın aralarında bulunduğu 14 farklı ülkeden 42 yabancı misafirimiz var. Katılımcılar 3. Uluslararası Mağara Fotoğrafçıları Buluşması kapsamında ülkemizde. Çalışma alanımız, uluslararası öneme sahip biyolojik çeşitliliği, olağanüstü jeolojisi, yaşayan kültürel değerleri, şelaleleri, düdenleri, kanyonları ve yaşam alanlarıyla Küre Dağları Milli Parkı.

Mağara fotoğrafçıları 5 gün farklı mağaraları ziyaret edip fotoğraf çekecekler. Fotoğraf makineleri, lensler ve aydınlatma malzemeleri gibi konularla ilgili yenilikleri paylaşacak, teknik ve artistik becerilerini geliştirmeye çalışacaklar.

 

Yeraltındaki güzellikler:Küre Dağları Mağaraları

İran’dan gelen mağara fotoğrafçıları, derinliği 200 metreyi aşan Kapaklı Kuylucu’nun alt galerisini inceliyorlar.

 

 

Dünya çapında adını duyurmuş mağara fotoğrafçılarını bir araya getiren organizasyonun ilki 2011'de Fransa’nın Languedoc-Roussillon Bölgesi’ndeki Olargues kentinde gerçekleşmişti. Söz konusu organizasyonun 2 yılda bir yapılması planlandığı için ikinci organizasyon 2013'te İtalyan ve Sloven mağaracıların ortak çalışmasıyla İtalya’nın Trieste kentinde gerçekleştirildi. İtalya’daki tecrübelerden sonra üçüncü organizasyonu Türkiye’ye taşımak için girişimde bulunarak uluslararası komitenin desteğini aldık. Komitede organizasyonun fikir babası Michel Renda, yine Fransa’dan Philippe Crochet ve eşi Annie Guiraud, İtalya’dan Antonio Danieli, Slovenya’dan Peter Gedei, İspanya’dan Victor Ferrer ve Rusya’dan Daniel Lee gibi önemli mağara fotoğrafçıları bulunuyordu. Söz konusu mağaracılar 2010'da “La Salle” adını verdikleri uluslararası bir ekip kurdular. Ekip, özellikle 3D mağara fotoğrafçılığı ve video çekimi konusunda çalışmalar yürütüyor. Sık sık bir araya gelen bu kadro tecrübelerini daha geniş kitlelerle paylaşmak için 2011'den itibaren Mağara Fotoğrafçıları Buluşmaları’nı organize etmeye başladı.

 

Yeraltındaki güzellikler:Küre Dağları Mağaraları

Uluslararası Mağara Fotoğrafçıları Buluşması’na katılan Belçika ekibi Vincent Gerber, Jerome Clissen ve Benjamin Gisher’den oluşuyor. Ekip Buzluk Mağarası’nın duvarlarındaki ilginç oluşumlardan yararlanarak çeşitli gölge oyunlarıyla eğleniyor.

 

 

İşte bu hayalin bir uzantısı olarak Paşakonağı’nın ahşap masalarla süslenmiş bahçesindeyiz. Mutfakta marifetli kadınlar Kastamonu yöresine özgü kıyafetleriyle akşam yemeği servisine hazırlanıyor. Mağaracılar bir yandan özlem giderirken bir yandan da ilk kez geldikleri bu coğrafyanın kültürünü tanıyıp bazı kelimeleri Türkçe söylemeye çalışıyorlar.

Organizasyon ekibi olarak gidilecek 9 mağaraya karar verirken uzun uzun düşündük, çünkü 5 gün mağaralarda çalışacak fotoğrafçılar için farklı kareler yakalamak önemli. Kimi zaman mağaranın derinliklerine iniş yaparken çekilen bir kare, kimi zaman içinde su hareketi olan aktif bir mağarada gölleri aşmak için kullanılan şişme bot üzerinde bir fotoğraf, kimi zamansa devasa bir mağara giriş ağzı takılacak objektiflerimize.

 

Yeraltındaki güzellikler:Küre Dağları Mağaraları

Topmeydanı Mağarası da Pınarbaşı’na bağlı Sümenler köyü yakınında. Mağaranın üst bölümlerinde kireç taşı ve su adeta sanat eserleri oluşturmuş. Eşsiz güzelliklerle dolu galerilerden biri de göreni kendine hayran bırakan “güzellik salonu”.

 

Milli parkın yer aldığı alan üzerinde hemen hiçbir yerleşim yok. Park, az bulunur bir flora ve fauna çeşitliliğine ev sahipliği ediyor. Öyle ki, bu alan, Doğal Hayatı Koruma Vakfı/WWF-Türkiye’nin küresel düzeyde öncelikli ekolojik bölgelerden biri olarak gördüğü Kuzey Anadolu ve Kafkasya Ilıman Kuşak Ormanları’nın içinde. Küre Dağları’nda nesli tehlike altında olan 60 bitki var. Korunması amaçlanan bu çeşitliliği güvence altına almak için yaratılan “tampon bölge” kavramı Türkiye’de ilk kez bu parkla gündeme geldi.

 

Yeraltındaki güzellikler:Küre Dağları Mağaraları

Uluslararası Mağara Fotoğrafçıları Buluşması etkinliği öncesi Türk mağaracılardan oluşan ekipler geceli gündüzlü çalışarak misafir mağaracıların çalışacakları dikey mağaralara ip hattı döşediler. Bunlardan biri de Dağlı Kuylucu’ydu. Metin Albukrek önce, mağaraya iniş hattı döşenmesinde kullanılacak malzemeleri gözden geçirdi.

 

Böyle özel bir coğrafi bölgedeki mağaraları keşfedecek olmanın coşkusuyla yola koyuluyoruz. İlk mağaramız, yerin altında akan suların oluşturduğu bir düden olan Topmeydanı Mağarası. İçeriye girer girmez sizi bir göl karşılıyor. Bütün günümüzü mağarada fotoğraf çekerek geçireceğimizden ıslanmamak çok önemli. Bu yüzden gölün yanı başına yaptığımız döşemelerle sudan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyoruz. Duvardaki istasyonları geçerek gölün karşı kıyısına ulaşıyoruz. Önümüzde aşmamız gereken 1470 metre yol var. Yaklaşık 60 metre derinliğe kadar kısa ip inişleri yapacağız, göller aşacağız, su dolu cadı kazanlarının üzerlerinden geçeceğiz. Herhangi bir mağarada bu derinliğe hızla ulaşabilirsiniz, fakat sırtınızda malzeme dolu çantalar olunca ister istemez daha yavaş hareket ediyor, çantada taşıdığınız fotoğraf makinesi, aydınlatma cihazları, tripodlara özen gösteriyor ve sudan kaçınmaya çalışıyorsunuz. Derken nihayet “güzellik salonu”na ulaşıyor ve gözlerimiz kamaşarak makinelerimize sarılıyoruz.

 

Yeraltındaki güzellikler:Küre Dağları Mağaraları

Topmeydanı Mağarası’nın tabanı, sıcaklığı 10 dereceyi geçmeyen su kanalları ve kuyularla kaplı. Suya basmadan ve ıslanmadan bu galerilerden geçiş yapabilmek için “trolyen geçiş” adı verilen bir ip geçiş tekniği kullanıldı. Hazırlanan hattın test geçişini İstanbul Teknik Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü’nden Uğur Özkan yaptı.

 

 

Zor bir sportif disiplin olan mağaracılık ile fotoğraf sanatını bir araya getiren, ancak az sayıda meraklının uzmanlaşabildiği özel bir uğraş mağara fotoğrafçılığı. Ortamda doğal ışık olmamasının fotoğrafçılık açısından yaratığı zorlukların üzerine fiziksel koşullar ekleniyor. Topmeydanı sadece 6 derecelik ısısıyla bu duruma iyi bir örnek. Bu mağarada yanımızda taşıdığımız enerji veren yiyecekler ve yedek içlikler hayati önem taşıyor. Her ekip yanında mutlaka ilkyardım malzemesi de bulunduruyor.

Ziyaretlerimizin ikinci gününde Ilgarini Mağarası’ndayız. Bu mağarada ilk araştırma ve haritalama çalışmaları 1982'de başlamış. Topmeydanı Mağarası’nın da bulunduğu bölgeye araçla geldikten sonra yaklaşık 2.5 saat dik yokuşlu bir patikadan yürüyerek ulaşılan mağara ihtişamlı bir girişle karşılıyor bizi. Ilgarini’ye girildiğinde mağaranın iki kola ayrıldığı gözlemleniyor. Sağ taraftaki düz yoldan ilerlendiğinde “avizeli salon” adı verilen, sarkıt ve odalardan oluşan alana ulaşılıyor. Mağaranın sola ayrılan diğer kısmı takip edildiğindeyse Roma ve Bizans dönemine ait olduğu düşünülen eski bir yaşam alanı, su sarnıçları, iki şapel ve 11 mezar çıkıyor karşınıza.

 

Yeraltındaki güzellikler:Küre Dağları Mağaraları
Kastamonu’ya bağlı Pınarbaşı ilçesinde bulunan tarihi Paşakonağı, Uluslararası Mağara Fotoğrafçıları Buluşması katılımcılarına ev sahipliği yaptı. Her akşam seminerler, fotoğraf ve film gösterimleriyle dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen mağaracılar deneyimlerini paylaşma fırsatını buldular. 

 

 

İşte o an insan geçmişe gidip bu insanların o dönemlerde nasıl yaşadıklarını gözünün önüne getirmeye çalışıyor. Mağara bu noktaya kadar yatay ilerlerken sonrasında ip inişiyle yola devam edilerek yaklaşık 250 metre derinliğe kadar ulaşılıyor. Son bölümdeyse formda olmayı gerektiren bir kısım bekliyor mağaracıları: 30 ve 7 metrelik ip inişleriyle ulaşılan dev bir salon. Tavandaki değişik boylardaki sarkıtlar mağaranın güzelliğine güzellik katıyor. Ancak bu güzelliği seyretmenin de bedeli var. Zira yeri oluşturan “deli çamur” adı verilen ıslak kireçtaşı üzerinde yürümek neredeyse olanaksız. Tavanla tabanın birleştiği mağaranın kenarlarında dikkatli ve yavaş bir şekilde ilerleniyor. Galerinin tepe noktasına yakın bir mevkide konuşlanan fotoğrafçılar bu güzelliği görüntüleyerek anın tadını çıkartıyorlar.

 

 

Ertesi gün, programımıza iki güzel mağarayı sığdırıyoruz. Önce araçlarla kamp alanına geliyoruz. Bu noktadan sonra yaklaşık yarım saat süren yürüyüşle önce Mantar Mağarası’na ulaşıyoruz. Bu mağara adını giriş ağzından 30 metre içerideki ve 4 metre yükseklikteki dev bir mantarı andıran kalker kütlesinden alıyor. Sadece 26 metre uzunluğa sahip olsa da içindeki zengin sarkıt-dikit oluşumları nedeniyle fotoğraf çalışması için ideal yerlerden biri.

Ejder Mağarası ise Mantar Mağarası’na 15 dakikalık yürüme mesafesinde. Temmuz sıcağı, sırtımızda kilolarca malzemeyle bizi zorlasa da yol boyu gözlemlediğimiz asırlık ağaçlar enerji veriyor. Mağaraya ulaştığımızda ağzının ihtişamına kapılarak yorgunluğumuzu unutuveriyoruz!

 

 

Bazı mağaralarda derinlere ulaşmak için duvara dübeller çakıp istasyonlar oluşturmak gerekir. Bu istasyonlar birkaç mağaracının eş zamanlı ipte iniş çıkış yapmasına olanak sağlar. Kimi mağaralar ise biçimlerinden ötürü bu imkânı sağlamaz. Duvara bir türlü yaklaşamaz ve dübel çakamazsınız. Bu durumda döşeme yaptığınız ipi direkt aşağıya sarkıtmanız ve inişinizi direkt mağaranın tabanına kadar gerçekleştirmeniz gerekebilir. Ejder de bu mağaralardan biri. Öyle ki, derin bir kuyuyu andırdığı için yöre halkı bu mağaraya “ejderha kuyusu” diyor. Gerekli önlemleri aldıktan sonra ipe iniş malzemelerimizi bağlıyor ve serbest inişle derinliklerine doğru harekete geçiyoruz. Doğrudan tabana ulaşacağımız bu yolculukta kendi iç sesimizle baş başayız.

Ejder Mağarası’nın sunduğu heyecan bu kadarla kalmıyor. Özellikle saat 16.00’dan sonra mağara ağzından aşağıya, derinliklere süzülen ışık huzmesi büyüleyici bir manzara yaratıyor. Belirli bir noktadan başlayan ışık huzmeleri ortaya doğru ilerleyip birleşiyor ve bir ışık şelalesi halinde ağızdan içeri akıyor. Mağaranın derinlerinden soğuk hava akımıyla gelen nem de mağaranın tavanında sis tabakası oluşturuyor. Huzmeler bu sis tabakasına çarpınca belki de Küre Dağları Milli Parkı’nın en ihtişamlı görüntüsüne şahit oluyoruz.

Mağaralardaki dördüncü günümüzde rotamızı Safranbolu’ya çeviriyoruz. Programımızda Mencilis, ya da diğer adıyla Bulak Mağarası bulunuyor. Mencilis ziyarete açık, fakat bizler açık olmayan kısımlarında çalışacağız. Ziyaretçilerin bakışları altında kafamızda kask, üzerimizde tulumlar ve ekipmanımızla ağza yöneliyoruz. Mencilis Mağarası’nın toplam uzunluğu 6 kilometreden fazla. İniş-çıkış malzemelerini sadece 11 metrelik inişte kullanıyoruz. Mağaranın en etkileyici kısmı bu inişten sonra başlıyor. Yeraltı nehrinin güçlü gürültüsü başta biraz ürkütse de botlara binip ıslanmadan gölü aşıyoruz. Mağaradaki en derin nokta olan 280 metre civarına ulaştığımızda görkemli sarkıt, dikit, traverten duvarlar ve perde oluşumları bizi karşılıyor. Mağaranın özellikle bu kısmı jeolojik oluşumlar açısından zengin.

Mağaralardaki beşinci ve son günde konakta yine koşturmaca var. Çantalar dolusu malzeme araçlara yükleniyor. Mağaracılar gruplar halinde Mencilis, Atak, Buzluk, Dağlı, Kapaklı, Ilgarini, Mantar, Ejder ve Topmeydanı mağaralarının yolunu tutuyor. Biz ise organizasyon ekibi olarak son gün hazırlıkları için koşturmaya başlıyoruz.

Son gece önemli, çünkü 5 gün mağaralarda çektiğimiz kareleri yerel halkla paylaşacağız. Kastamonu halkı, Pınarbaşı Belediyesi’nin katkılarıyla hazırlanan salonu hıncahınç doldurmuş. Fotoğrafçılar tek tek sahneye çıkıp kendilerini tanıtıyor ve en iyi 5 fotoğrafının hikâyesini paylaşıyor. Her fotoğraf çılgınlar gibi alkışlanıyor. Verdiğimiz emeklerin karşılığını aldığımızı, güzel bir iş yaptığımızı görerek memnun oluyoruz. Bu coğrafyanın asıl sahibi o akşam salonu dolduranlar. Bu zenginlikleri koruyarak nesilden nesle bırakacak, değerlere sahip çıkacak olanlar kendileri. Gösteriye katılan çocuklara mağaracılık ve keşif duygusunu aşılamak da heyecan verici. Gözlerinde o ışıltıyı görmek verdiğimiz emeklere değiyor diye düşünüyoruz.


atlasdergisi.com Tarafından Hazırlanmıştır. 

False