Yeniden merhaba Tayyip'le merhaba

SEVGİLİ okuyucularım, şükür kavuşturana. Üç haftalık bir ayrılıktan sonra sizlerle yeniden birlikte olmak çok güzel.

Tatil yaptığım bu süre içerisinde nice günler oldu ki ‘‘Ah şimdi bir yazı yazsam, şunlara bir bindirsem’’ diye içimden geçti. Ama mümkün değildi. Gazeteleri okudukça, binbir siyaset rezilliğini izledikçe, sizler gibi ben de kahroluyordum.

Üç haftalık tatil, aslında bir köşe yazarı için uzun bir süre. Bunu itiraf edeyim. Ancak bizim medyada bazı anlamsız kuralları artık kırmak gerekiyor.

‘‘Çıkacaksan bir hafta çık.’’

Yok böyle bir şey. Yorgun kafayı, yorgun beyni kısa sürede dinlendirmek mümkün değil. Yeterli izin kullanmaktan korkan köşe yazarı, kendisinin unutulmasından ve silinip gitmesinden korkan kimsedir. O yüzden de, köşesine sımsıkı yapışıp kalır.

Tatil önemli olay. Her insan için gerekli. Keşke bizim siyaset erbabı da yeterince tatil yapmayı, dinlenmeyi bilseydi. Bunlar 365 gün işbaşında görünmeyi bir marifet zanneder. Çuvallama nedenlerinden biri de budur.

***

Yargıtay 8. Ceza Dairesi dün verdiği tarihi kararla Tayyip'in önünü kesti. Ben bu karara şahsen çok üzüldüm!.. Çünkü Tayyip artık değişmişti!

Geçmişte söylediklerini, miting meydanlarında bar bar bağırdıklarını unutmuş, 180 derece dönmüştü. Hatta o kadar ki, neredeyse ‘‘Atatürkçü’’ olduğunu bile yakında açıklayacaktı!

Tayyip gibi yetenekli ve nitelikli bir çocuğun milletvekili seçilme hakkının elinden alınması, onun gibi bin yılda bir gelen Allah'ın lütfu seçmece değerin önünün Yargıtay tarafından kesilmesi, hepimizi mahvetti!

Oysa ne hayaller kuruyorduk! Başbakan olacak, bizi o yönetecekti. Aynen İstanbul'u yönettiği gibi!

Üzülmesin. Bir dahaki sefere inşallah!

***

Elimde bir kitapçık var. Mehmet Bölük tarafından yazılmış. ‘‘Bizden Söylemesi: El Tayyip Nasıl Umut Oldu.’’

Bunu okuyunca zaten her şeyi özetle görüyorsunuz. İstanbul'da yaptığı ve göz yumduğu yolsuzluklar... Hakkında açılan yolsuzluk davaları... İnanılmaz serveti... (Bir bölümünü, düğünde gelen altınları bozduran oğlu kendisine borç vermiş...)

İşte size kitapçıktan bir bölüm:

‘‘Tayyip, İstanbul Belediyesi'ndeki çoğu yolsuzluk sanığı arkadaşlarını şimdi AKP'de yönetici ve milletvekili adayı olarak siyasi hayatımıza kazandırıyor. Amacı Türkiye'yi de İstanbul'u yönettiği mantıkla yönetmek ki, aynı kadroyu Meclis'e taşımaya çalışıyor. İstanbul'da yaptıklarım Türkiye'de yapacaklarımın teminatıdır mantığıyla hareket ediyor. Ancak unutmamak gerekir ki, bu yolsuzluk sanıkları milletvekili olup dokunulmazlık zırhına büründüklerinde, mahkemelere yargılayacak sanık kalmayacak.’’

Doğrudur. Tayyip'in aday listeleri, yolsuzluk iddiasıyla haklarında soruşturma ve davalar açılan kimselerle dolu. Hepsi de listelerin en seçilecek, en garantili yerlerinde. Dokunulmazlık zırhı. Şu cingözlüğe bakın siz!

***

Ben geçmişini 50'li yaşlarında inkár eden Tayyip gibi tiplerden korkarım. Elbette her insan zamanla değişir ama Tayyip gibi 180 derece dönmez. Daha doğrusu, değiştiğini iddia edip milleti kandırmaya kalkışmaz.

Tayyip bu ülkede ‘‘umut’’ olmuş!

Neyi, hangi geçmişi, hangi icraatı, hangi birikimi, niteliği ile?

Geçmişten bıraktığı sadece içki yasağı gibi şeylerdir. Bir yağmur yağdığında sel basan İstanbul'dur. Dün ‘‘kara’’ dediğine, siyasete girdiğinde vakvaklar ürkmesin diye bugün ‘‘ak’’ diyebilen bir kişiliktir. Hakkında açılan trilyonluk yolsuzluk davalarıdır.

Eğer Tayyip bu ülkede gerçekten ‘‘umut’’ olduysa, bu onun değil, hepimizin ayıbıdır. Özellikle onun gibi bir şahsı elbirliği ile ‘‘umut’’ yapan Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli, Tansu Çiller, Deniz Baykal, Recai Kutan, Necmettin Erbakan gibi beceriksiz ve sorumsuz siyasetçilerin utanması gerekir.

Tayyip seçime giremeyecekmiş. Ohhh, böyle güzel bir habere nice zamandır hasret kalmıştık.

***

Emin Çölaşan'ın notu:
Sevgili okuyucularım, NTV'de Yavuz Donat ve Mustafa Balbay'la yaptığımız Kapalı Kapılar Ardında programı bu gece saat 21.05'te başlıyor. Bundan sonra her salı gecesi birlikte olacağız.
Yazarın Tüm Yazıları