Yeni yıla girerken Türkiye ekonomisi (2)

KAMU finansmanında disiplin genel anlamda 2005 yılında da devam etmiştir. Bütçe açığının 14 milyar YTL civarında gerçekleşmesi beklenmektedir.

Yani, bütçe açığı milli gelirin yüzde 3’ünün altında kalacaktır. Harcamalar yönündeki tasarrufun çoğu faiz giderlerinden kaynaklansa da, artan vergi gelirlerinin de yardımıyla bütçe açığında gelinen nokta önemli bir başarı olarak değerlendirilmelidir.

Hazine’nin toplam borcu kasım ayı sonu itibariyle 328 milyar YTL (milli gelirin 2002 yılında yüzde 90’ıyken bu yıl yaklaşık 70’i) oldu. 2002 yılında iç borçların yüzde 60’ı civarı YTL cinsindeyken, bu rakam 2005 yılında yüzde 84’e çıktı. 2005 yılında yapılan iç borçlanmalarda ortalama nominal faiz yüzde 17 civarında olurken, reel faizler de yüzde 9 civarına geriledi. Ortalama iç borçlanma vadesi iki yılı biraz geçti.

Kamu finansmanındaki göreli disipline rağmen, 2005 yılında kamu yatırımları hızlandı. Kamu sektörünün tasarruf açığı 2001 yılında milli gelirin yüzde 15’inden fazlayken, bu yıl yüzde 3’ün altına düştüğü tahmin ediliyor. Özel kesim (hane halkları dahil) ise tasarruf fazlasını eritti. 2001 yılında özel kesimin tasarruf fazlası milli gelirin yüzde 17’si kadarken, 2005 yılında özel kesimin milli gelirin yüzde 4.4’ü kadar tasarruf açığı vermesi bekleniyor.

ÜÇ AYAKLI BAŞARI

2001
yılında Türkiye ekonomisinde bir rejim değişikliği olmuştur. Yasasında yapılan bir değişiklikle Merkez Bankası’nın devlete borç vermesi durdurulmuştur. Yeni rejim enflasyonist beklentileri olumlu yönde değiştirmiştir. Yeni rejim altında para politikası uygulamasındaki başarılı performans (genel anlamda Merkez Bankası’nın bilanço idaresi) ise enflasyonun yüzde 70’lerden tek haneli rakamlara inmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Para politikasındaki rejim değişikliği ile beraber, kamu finansmanında disiplin getirilmiştir. Mali piyasalardan başka borçlanabilme olanağı kalmayan devlet çoğunlukla gelirlerini artırarak açıklarını düşürmüştür. Enflasyonun bu denli hızlı düşüşünde kamudaki mali disiplin de önemli bir rol oynamıştır.

Başarının üçüncü ayağı, bizim dışımızda, neredeyse Türkiye’deki rejim değişikliği ile eş zamanlı gerçekleşen uluslararası sermaye akımlarının giderek artan hacmi olmuştur. Türkiye de küçümsenmeyecek boyutlarda yabancı mali sermaye çekerek artan ithalatını ve cari işlemler açığını kolaylıkla finanse edebilmiştir. İthalat artışı, artan döviz girişleriyle bir yandan yurt içindeki fiyat artışlarını frenlerken, diğer yandan döviz kurlarında bir istikrara yol açarak ekonomik büyümenin motoru olmuştur.

Makro ekonomik başarının gelecek yıl da devam etmesi üç ayağın da aynı performansı devam ettirmesiyle yakından ilgilidir.

PARA POLİTİKASI

Eski yıllardan kalma yükleri taşımak zorunda olmasına rağmen, Merkez Bankası bilançosunun büyümesini 2005 yılında da başarıyla kontrol edebilmiştir. Toplam bilanço büyüklüğü 2004 yılında ortalama yüzde 2.5 büyürken, 2005 yılının 27 aralık gününe kadar ortalama yüzde 2.7 büyümüştür. Halbuki, aynı dönemde, Merkez Bankası döviz rezervlerini 2004 yılında 2.5 milyar dolar ve 2005 yılında 16 aralık gününe kadar 13.9 milyar dolar artırmıştır.

Merkez Bankası bilançosundaki varlıkların 2005 yılında ortalama yüzde 26.5’i kasım 2001 tarihinden önce Merkez Bankası’na verilen Hazine bonolarından oluşmaktadır. Bu bonolar belli bir program dahilinde itfa etmektedir. Örneğin, bu bonoların toplam bilanço içindeki ortamla payı 2003 yılında yüzde 40 idi. Geçmişten gelen yükler kalktıkça, Merkez Bankası’nın para piyasasındaki gücü de artacaktır.

Yeni yılda sağlık, mutluluk ve başarılar dilerim.
Yazarın Tüm Yazıları