Yeni Türkiye

Saygın ekonomistlerden Daron Acemoğlu’na göre Türkiye’deki ekonomik gelişme demokrasiyi geliştirmedi; aksine ekonomik gelişme başarısı Erdoğan’ın daha otoriter olmasına yol açtı.

Haberin Devamı

New York Times’daki yazısında Acemoğlu bu görüşünü teorik düzeyde de formüle etti: Seymour Martin Lipset gibi siyaset bilimcilerin ”Ekonomik gelişme demokrasi getirir” tezi çok da doğru değil; işte Türkiye’deki on yıllık ekonomik gelişme “liberal demokrasi”yi getirmedi.
Martin Lipset benim de sık sık atıfta bulunduğum büyük bir siyaset bilimcidir. Hem bu bakımından hem “Gezi Parkı” hareketini doğru okumak bakımından, Acemoğlu’nun yazısını önemli buluyorum. Ahmet Davutoğlu’nun OECD'de Türk Büyükelçiliği teklif ettiği Daron Acemoğlu gibi saygın bir iktisatçının yazısı elbette dünya siyaset çevrelerinde de önemli bulunacaktır.

SADECE TEORİK DEĞİL

Aynı gazetedeki makalesinde Soner Çağaptay ise, Türkiye’deki protesto hareketlerini “orta sınıf tepkileri” olarak niteliyor. Çağaptay’a göre Erdoğan, “başarısının kurbanı” durumundadır; yani ekonomiyi geliştirerek güçlendirdiği orta sınıfın tepkisiyle karşı karşıya kalmıştır. Çağaptay, “On yılda gelişen orta sınıf bireysel özgürlükler konusunda duyarlıdır, AK Parti’nin yönetim tarzına ve politik egemenliğine tepki gösteriyor” diye yazıyor.
Acemoğlu’nun teorisi doğruysa, orta sınıf ne kadar gelişirse gelişsin, otoriterlik sürdürülebilir... Çağaptay’ın tespiti doğruysa, madem ekonomik gelişme orta sınıfı güçlendiriyor, Türkiye’de özgürlük konusundaki duyarlık daha da artacak ve iktidarın da bunu dikkate alması gerekecektir.
Görülüyor ki, mesele sadece teorik değil, politik bakımdan da önemli.

ŞEHİRLİ, EĞİTİMLİ, GİRİŞİMCİ

Acemoğlu, Martin Lipset’in teorisini “Ülkede refah arttıkça demokrasi otomatik olarak gelişir” diye özetlemiş. Bu pek doğru bir özet değil. Evet, Suudilerde ve Arap şeyhliklerinde göz kamaştırıcı bir “refah” var ama demokrasi yok. Fakat oradaki refahın kaynağı petroldür; orta sınıfın piyasa başarısı değildir. Fareed Zakaria, petrol zenginliğinin şeyh ve kral otokrasisine nasıl bir “feodal siyasi güç” kazandırdığını çok iyi anlatır, “Özgürlüğün Geleceği” adlı kitabında.
Onun için oralarda refah var demokrasi yok.
Halbuki Martin Lipset gibi “Ekonomik gelişme demokrasi getirir” diyenlerin “refah”tan kastı, girişimci orta sınıfın gelişmesidir. Bunlardan Ronald Ingelhart, “orta sınıf”ın özelliklerinin şehirlilik, eğitim, profesyonellik, bireysellik gibi demokratik nitelikler olduğunu anlatır. İktisadi gelişme bu anlamdaki “orta sınıf”ı büyüttükçe demokrasinin de güçlendiğini rakamlarla, tablolarla ortaya koyar. İlgi duyanlara Lipset’in “Siyasal İnsan”, Ingelhart’ın “Modernization and Postmodernization” adlı kitabını önemle tavsiye ederim. (Bilhassa s. 160 vd.)

AKP NEREYE BAKACAK?

Türkiye’de refah artışı petrolden değil, piyasanın, girişimciliğinin, şehirleşmenin, eğitim ve profesyonelliğin gelişmesinden kaynaklanıyor. Petrol değil ürün satıyoruz! Bizde orta sınıf bu şekilde geliştiği için bütün kesimlerde demokrasi talebi artıyor. AKP’nin on yıllık iktidarında ilk defa “orta sınıf” nüfusumuzun yüzde 51’ine ulaştı. Çağaptay da “ilk defa” diye yazmış.
Bu niye önemli? Şundan dolayı önemli: AKP, önümüzdeki günlerde Türkiye’ye nasıl bakacak? Hâlâ eskiden geçerli olan “bürokratik oligarşi” gibi kavramlarla mı bakacak?! Taksim gösterilerini 27 Mayıs darbesini hazırlayan gösterilere benzetip “Menderes’e yapılan, Erdoğan’a yapılmak isteniyor” diyenler böyle, anakronik bakıyor.
Halbuki, AKP’nin başarısıyla “eski Türkiye” geride kaldı, “oligarşik bürokrasi”nin özgürlükler üzerindeki baskıları da kalktı, bu yönüyle demokrasi gelişti.
“Yeni Türkiye” özgürlükçü orta sınıfların Türkiye’sidir; hayat tarzları ve muhalefet özgürlüğü bakımından da demokrasinin gelişmesini istiyor. Böyle bir Türkiye’de otoriter eğilimler geri teper... Onun için, çoğunluğun temsilcisi AKP, siyaset yapma ve yönetme tarzında çoğulculuğa özen göstermek, liberalleşmek zorundadır.
Gül’ün, Arınç’ın gerilimi gidermek üzere yaptıkları girişimlerin anlamı ne? Bu değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları