Yeni tablonun kazananı Kürtler

Algıdaki değişimi hissedebilmek için çok zorlanmaya, derin araştırmalar yapmaya gerek yok. Son günlerde Birlik kurumlarında düzenlenen toplantıları izlemek, bu toplantılarda yapılan açıklamaları dinlemek ve yetkililerle sohbet etmek yeterli.

Genelde azınlık hakları tartışmaları çerçevesinde konu edilen ve Avrupa Parlamentosu’nda yılda bir düzenlenen konferans dışında fazla hatırlanmayan Kürtler artık bölgenin önemli bir siyasi aktörü olarak da görülmeye başlandı.

Daha önce sadece belli siyasi akımların desteğine sahip olan Kürtlere artık hemen her siyasi kanattan ciddi ölçüde destek geliyor. Önceki dönemlerde Türkiye’deki Kürtler konusuna odaklanan AB artık daha geniş bir coğrafya için değerlendirme yapıyor.

Bundan birkaç yıl öncesine kadar PKK’nın AB’nin terör örgütleri listesinden çıkarılması için cılız sesler duyulurken gelinen aşamada bu talep son derece yoğun şekilde ve yüksek sesle dile getiriliyor. PKK’nın Suriye’deki kolu olan PYD’nin Eş Başkanı Salih Müslim’in dün AP’de düzenlenen bir konferansta, kendilerine yönelik yaklaşım ve politikalarda değişiklik olduğunu, ABD’li ve İngiliz yetkililerle yüz yüze görüştüklerini ve diğer ülkeler bağlamında da bu temasların devamının geleceğini vurgulayarak, “Terör örgütü olmadığımızı herkes gördü. Bu aşamadan sonra kimse bizi terörist listesine koyamaz” demesi mevcut tabloyu özetlediği gibi ileride olacakların da haberini veren bir içeriğe sahip.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin Ulusal Güvenlik Konseyi’nin başındaki isim olan Mesrur Barzani’ye uygulanan üst düzey protokol, AP Dışişleri Komisyonu’nda yaptığı konuşmaya gösterilen ilgi ve AKP’nin üyesi olduğu Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular İttifakı’nın (AECR) AP ayağını oluşturan Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular (ECR) Grubu üyesi İngiliz parlamenter Charles Tannock başkanlığında “Kürdistan’ın Avrupalı Dostları” grubunun oluşturulması da yeni tablonun sıcak yansımaları olarak kayıtlara geçti.

Mevcut parametrelerde radikal değişiklik olmaması halinde bu kazanımlar hızla artmaya devam edecek.

Madalyonun diğer tarafında ise maalesef son dönemde iyiden iyiye, bazen haklı bazen de haksız şekilde eleştirilerin odağına yerleşen Türkiye var.

Türkiye’ye zaten olumsuz bakanlar eleştirinin dozunu iyiden iyiye artırmış durumda. Türkiye’yle üyelik müzakerelerinin dondurulmasından tutun NATO üyeliğinin sorgulanmasını isteyenlere, hatta sınıra konuşlanan Türk askerlerini Srebrenica’daki katliamı izleyen Birleşmiş Milletler askerlerine benzetenlere bile rastlamak mümkün.

Türkiye’nin dostu olarak bilinen isimler ise son günlerde savunma pozisyonu almaya çalışsalar da ellerinin fazla güçlü olmadığını, Türk hükümetinin sıklıkla işlediği mültecilere yönelik yardım tezinin yeterince anlatılamadığını ya da anlatılsa bile kasıtlı şekilde anlaşılmak istemediğini söylemek mümkün.

Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin kendisini bugünleri aratacak nitelikte, giderek artan ve farklı konulara da sıçrayan bir baskı ortamında bulacağı kesin…