Yeni soğuk savaş ve baklalar

TERÖRİZME karşı mücadele renk değiştiriyor. Şimdi anlatacaklarım size komplo gibi gelse de komplo teorilerine itibar etmem.

Son bir ay içinde satır aralarında dikkatimi çeken bir gelişme var. Terörizme karşı savaş renk değiştiriyor.

Artık bu, alışageldiğimiz teröristleri etkisizleştirmek için verilen güvenlik mücadelesi değil.

Bunun adı "Yeni soğuk savaş."

Masa başında uydurduğum bir kavram değil bu. "ABD’nin terörizme karşı mücadeleye yaklaşımı" konulu bir konferansta Afganistan’da sorumluluk üstlenmiş ve yeni emekli bir Amerikalı generalin sunumundan aktarıyorum.

"Eski soğuk savaşta ideolojimizi komünist ideolojiye karşı mobilize etmiştik. Yeni soğuk savaş da değerler savaşıdır. Bu, demokratik değerlerimizi yayma ve yerleştirme savaşıdır" diyordu Amerikalı general.

Askerin tek görevinin artık sadece terörizme ve ayaklanmaya karşı mücadelede "yen, ele geçir ve öldür" hedefi ile sınırlı olmadığını vurgulayan bu yetkili, yeni görev tanımı içine halkın düşünce iklimini de değiştirmek, onları kazanmak ve gelecekle ilgili siyasi, ekonomik ve toplumsal programlarını yapmaya yardımcı olmanın da girdiğini anlattı.

Afganistan ve Irak, yapılan hatalara rağmen çok şey öğretmişti, bir tanesi de Yeni Soğuk Savaş kavramıydı.

* * *

ZİRVELERDE
yeni bir tartışmanın başladığına hiç şüphe yok.

Bizler, sıradan faniler, "soğuk savaş" kavramının Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra tarihin çöp tenekesine atıldığını sanmıştık.

Ama şimdi ABD’deki yeni muhafazakarlar adı verilen çoğu eski politikacı ve zamanının hızlı antikomünistleri olan bu "neo-con"lar yeniden iki kutuplu bir dünya yaratmaya çalışıyorlar.

Bir yanda Batı ve değerleri öte yanda, daha doğrusu "doğu"daki radikal İslamcı değerler. İslamofaşistler.

İşin tehlikeli yanı, bu liste sadece Usame bin Ladin ve tayfasını kapsamıyor. Çok geniş. Örneğin Başbakan Erdoğan’ı bile oraya sokanlar çıkıyor. Washington Times gazetesinde geçen yaz yer alan Frank Gaffney imzalı bir makalede olduğu gibi.

Eğer sadece tutucu dar bir çevrede kalmış olsaydı, "İslamcı faşistler" tanımı ciddiye alınmayabilirdi ama bir de baktık gibi Rumsfeld ve Cheney de Irak ve Filistin topraklarındaki çatışmalarla ilgili bu tanımı kullanmaya başlamışlar.

Ama geçen hafta, İngiltere’den Amerika’ya gidecek yolcu uçaklarına yönelik sabotaj planlarının ortaya çıkartılmasından sonra ABD Başkanı George Bush’un da aynı tanımı kullanmasıyla bunun oturmaya başlayan bir kavram olduğu anlaşıldı.

"Olanlar ABD’nin İslamcı faşistlerle savaş halinde olduğunu gösteriyor" dedi.

Bu söylem sadece ABD ile de sınırlı kalmadı.

Blair de koroya katıldı. Onun sözleri daha da açık ortaya koyuyordu bu anlayışı.

* * *

İNGİLTERE
Başbakanı Tony Blair 1 Ağustos’ta Los Angeles’ta Dünya İş Konseyi’nde yaptığı konuşmada, "Terörizme karşı savaş küresel değerler için verilen küresel bir savaştır" diyor ve devam ediyordu "Bu savaşın amacı İslam’ın kendi içinde ve dışarıyla ilişkilerinde modernleşmesini sağlamaktır."

Blair bunun nasıl olacağını da şöyle anlatıyordu kendisini dinleyenlere:

"Bu savaş, kendi değerler sistemimizin onlarınkini yenecek kadar güçlü, ilkeli ve çekici olup olmadığını göstermek ile ilgilidir." Ve ekliyordu:

"İsrail meselesi de sonuçta, bölgenin ruhu için verilen bu daha geniş mücadelenin bir parçasıdır."

* * *

11 Eylül
’den sonra en zor soru terörizmin tanımıydı. Bir türlü yapılamıyordu. Artık dillerin altındaki baklalar dökülüyor.

Doğu ile Batı değerleri arasında savaş ilan etmek Haçlı zihniyetini canlandırmak anlamına geliyor.

Bu yaklaşım, aslında demokratikleşmeye büyük bir darbe indirirken radikal İslamcıların ekmeğine de yağ sürüyor.
Yazarın Tüm Yazıları