Yeni Irak politikası mı?

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Pek çok gözlemci gibi ben de defalarca, Saddam'la barışmamak iradesi hariç Körfez Savaşı nihayetinden bu yana ABD'nin somut bir Irak siyaseti olmadığını ve süper devlet lüksüyle ‘politikasızlık politikası’ uyguladığını yazdım.

Oysa, zahiri gelişmelere bakılırsa, geçen 8 Ocak'tan itibaren yukarıdaki yargıyı değiştirmek, en azından izafileştirmek gerekiyor.

Çünkü bu tarihte Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı Sandy Berger'in tezleri resmileşti ve Washington her türlü yönteme başvurarak Bağdatlı Harami'yi mutlaka iktidardan uzaklaştırmak kararı aldı.

Bunu hem Bill Clinton Kongre önünde ayan beyan açıkladı, hem de Dışişleri Bakanı Madeleine Albright Ankara'daki Amerikan elçiliği müsteşarı Francis Ricciardone'yi ne yapıp yapıp Saddam Hüseyin'i devirmekle görevlendirdi.

CİA fonlarına ek olarak Irak muhalefetini toparlaması için Ricciardone' nin emrine doksan altı milyon dolar tahsis edildi.

Öte yandan, aynı sertleşme sürecine paralel biçimde, İncirlik ve Körfez' den kalkan ABD jetleri Irak hava sahasını şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde ‘amansız’ denetlemeye başladılar. Pilotlar en hafif radar sinyalinde bomba yağdırmak ve kendi insiyatiflerine göre mevzilere füze sallamak talimatı aldı.

Görünüşe bakılırsa Washington'un ‘politikasızlık politikası’ndaki Saddam' la barışmamak iradesi sekiz yıl sonra nisbi bir aşama kaydederek ‘Saddam’ı alaşağı etmek' politikasına dönüştü.

* * *

BU yeni ‘politika’ (!) tutar mı ?

Tamam Sam Amca'nın eli uzundur ve bazen olukla dolar, bazen halıyla bomba akıtarak çok şeye kadir olabilir ama ben yine de kendi hesabıma şüpheliyim !

Şüpheliyim çünkü ilkin, ABD bugüne kadar Saddam konusunda yaptığı tüm hesaplarda yanıldı. Kuveyt'in işgali karşısında avanak yakalanmasından tutun da suikast öngörülerinin fos çıkmasına dek her aşamada çuvalladı.

İkinci olarak, Washington istediği kadar keselerine altın döksün, Kürdü, Türkmeni, Şiisi, Sünnisi, Irak'ta muhalefet olarak takdim edilen yamalı bohça ve kendi aralarında hasım kurumlar korkunç bir polis devletini denetleyen Bağdatlı Harami karşısında devede kulak kalıyorlar. Kürtler kuzeyde, Şiiler güneyde yoğun tabana sahip olsalar bile ne başkentte iktidarı ele geçirecek bir mekanizma oluşturabiliyorlar, ne de Birleşik Devletler'in şimdiye kadarki yalpalamalarından dolayı sırtlarını ona tam dayamayı göze alabiliyorlar.

Ve nihayet üçüncü olarak, 8 Ocak'tan beri Saddam'ı alaşağı etmek hedefini resmen benimseyen yeni Amerikan politikasını ben inandırıcı bulmuyorum...

* * *

BULMUYORUM, zira Körfez'deki ABD kuvvetlerine komuta eden ve aklı selimin sesini dile getiren General Antony Zinni de açık açık söyledi, Saddam Hüseyin 'in fiziken tasfiyesi hiç bir zaman gerçek anlamda ulus olamamış olan Irak'ın parçalanmasını gündemin birinci maddesine oturtacaktır..

‘La - millet’ niteliğindeki ülke ahalisinin etnisite, kabile ve meshep temelinde bölünmesi ise hem bölgede zaten hassas dengelerini alt üst edecek, hem de bu yeni kaos Amerikan çıkarları için Saddam'ın varlığından daha büyük tehlikeler yaratacaktır. Atomizasyon süreci vahim krizler getirecektir.

Dolayısıyla, belki biraz komplo teorisi kokan bir ihtimal olsa da Clinton yönetiminin Cumhuriyetçi ‘şahinler’i yatıştırmak için şimdi kasten Bağdatlı Harami'nin tasfiyesi kararı alındığı doğrultusunda reklam yaptığını, ama aslında mevcut statükoyu değiştirmeyecek eski ‘politikasızlık politikası’nı sürdürdüğünü düşünmek o kadar yabana atılacak bir varsayım değildir.

Her halükarda, ABD İrak'ta ne istediğini bugün h*al*a bilmemektedir.

Hatta, hiç barışmayacağı Saddam'ı isteyip istemediğini dahi bilmemektedir.



Yazarın Tüm Yazıları