Yeni bir yıl

ADET olmuş, yeni yıl öncesinde birbirimize sözlü ve yazılı olarak iyi dileklerimizi iletiriz. Söylemler üç aşağı beş yukarı aynıdır. - Yeni yılınız kutlu olsun...- Herkese sağlık, mutluluk, huzur, başarı diliyorum... - Ülkemiz ve insanlık için her şey çok iyi olsun...Ama bu dilekler, özellikle Türkiye'de yaşayanlar için genelde tutmaz... Çünkü ülkemiz siyasetçilerin oyuncağı olmuştur. Ülkemizin kaynakları her dönemde birkaç yüz siyasetçi ile yandaşlarının ve yakınlarının çıkarları için kullanılır, har vurulup harman savrulur. İş bekleyen milyonlara ‘‘Yeni yılda iş bulmanızı dilerim’’ derseniz tuhaf kaçar. Umudunu yitirmiş ve ‘‘Eski hamam eski tas, sadece tellaklar değişti’’ diyen milyonlarca insanımıza yeni yılda mutluluk dilemek adet olmuş da, bu dilekler hiçbir zaman yerine gelmez. Her yeni yıla en güzel sözlerle gireriz de, 365 gün sonra hiçbir şeyin değişmediğini görürüz. O zaman bir tek dilek öne geçer: ‘‘Hiç değilse sağlığımızı yitirmeyelim.’’***Yılbaşı gecesi!.. Dünkü gece!.. Hayatımda hiç sevmediğim, ısınamadığım bir gecedir. İnsanların çoğu alkol alır. Bir bölümü alkol duvarını aşınca kişilik değiştirir. En uysal tanıdığınız adam saldırgan olur, en neşeli tanıdığınız kişi içe kapanır...Ve o gece ortaya binlerce trafik canavarı çıkar. Alkollü ve sarhoşlu ortamlar!..En sevmediğim şey. İçki içmek güzel bir şey ama tadında bırakmak koşuluyla. Bazen dışarıda yemek yerken bir duble rakı içerim, son yudumlar çoğu kez kadehte kalır. İkincisini içmeye kalksam bünyem kesinlikle kaldırmaz, acayip bir uyku basar! İstesem de sarhoş olamam, kafayı bulamam...Ve en sevmediğim, anlamsız bulduğum gece, yılbaşı gecesi. Dışarılarda ısmarlama eğlence! Oysa insanlar eğlenmek istiyorsa, örneğin 30 Aralık veya 1 Ocak gecesi daha doğal eğlenebilir. Amaç sevdikleriyle birlikte olup hoşça vakit geçirmekse, ev ortamında çok daha güzel olur. İçkinin dozunu kaçırmamak koşuluyla! ***Bugün yeni bir yıla girdik. Ülkemiz açısından fazla umutlu olmayın. Olaylara gerçekçi bakın. Hemen hiçbir şey olumlu yönde değişmeyecek.Her bakımdan gergin, iç ve dış sorunlarla dolu bir yıl geçireceğiz. Beceriksiz siyasetçiler yine başımızda olacak, iki yakamız bir araya gelmeyecek. Türkiye'nin kıt kaynakları bu kez onların yandaşlarına hortumlanacak. ‘‘Onların küpü dolmuştu, şimdi sıra bizde’’ anlayışı egemen olacak. Gelen gideni aratacak. Aynı teranelerle, aynı feryat ve çığlıklarla bir yıl daha geçireceğiz ve tam bir yıl sonra birbirimize yeniden ‘‘mutlu yıllar’’ dileyeceğiz! Bunlar falcılık değil, kehanet değil, yılların deneyimi ile söylenen sözler. Sevgili okuyucularım, dün gece pek çoğunuz geç yattınız, bu sabah geç kalktınız. Bugün tatil ve bu yazıyı büyük olasılıkla uykulu gözlerle okuyorsunuz. Yine de o bildik söylemden kopmayalım. Sizlere ve ülkemize yeni yılda her şeyin en iyisini, en güzelini diliyorum. Her şey gönlünüzce olsun ama umutlu olmayın, gerçekçiliği elden bırakmayın. Unutmayın, yarın gerçek yaşamın içine balıklama dalacaksınız! ***Emin Çölaşan'ın notu: Bazı anlı şanlı gazetecilerin, özellikle yılbaşı öncesi gönderilen irili ufaklı ‘‘armağan paketleri’’ ile köşeyi döndüğünü hepimiz biliyoruz. Dün saat 16 itibariyle bana gelenleri açıklıyorum: Kavaklıdere'den 2, bir kuruluştan 1 şişe şarap, bir kamu kuruluşundan bir kutu çikolata, bir bankadan bir adet gömlek, bir sendikadan küçük masa saati. Hepsi bu. Eve gizlice ve özel gönderilen hiçbir şey yok. Öyle kumaşlara, ithal takım elbiselere, gümüşlere, altın saatlere, kristal takımlara, ‘‘eşi için’’ mücevherlere boğulmayan ve dolayısıyla hiç kimseye gebeliği olmayan bir gazeteci olmak gerçekten çok güzel değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları